Page 105 - Ege Life Dergisi 136. Sayı Nisan 2019
P. 105

Babam, Topraksu Başmühendisiydi, kendini çiftçiye adamış
                                                               bir ziraatçıydı. Onu izlediğim ve dinlediğimde bana her zaman,
                                                               “ülke için hizmet vermenin önemi”nden bahseder ve bunu da söz-
                                                               le değil, tarlanın içinde, su kanallarının başında köylü ile birlikte
                                                               gösterirdi. İlk öğretmenim bu nedenle “babam” oldu. Ülke sevda-
                                                               lısı olmayı ondan öğrendim. İnançlı olmayı, Tanrı sevgisini, şük-
                                                               retmeyi yine ondan öğrendim. Onu oruç tutarken, traktör sürer-
                                                               ken hatırlıyorum. Bir köy evinde, köylüler ile bağdaş kurup, aynı
                                                               tabaktan yemek yerken, insanlar arasında ayrım yapılmaması ge-
                                                               rektiğini bu sofrada tanık oldum.






            kendisini erken yaşta keşfetmesini sağlatabilmek. Ben, hayatımda
            bütün bu özelliklerimi iyi değerlendiren ve mutlu olmayı başaran
            biri olarak, her günün beni bekleyen güzelliklerine bu nedenle
            kollarımı kolaylıkla açabiliyorum.











                                                                  Annem, “aile”nin önemini anlattı bana, bir yandan okumam
                                                               ve sonra çalışmam için motive ederken, diğer yandan “iyi bir an-
                                                               ne” nasıl olunur bunları gösterdi farkında olmadan… Her okul-
                                                               dan dönüşümde, güler yüzle karşıladı, her yemeğe oturduğumda
                                                               ailenin dirlik ve birliğini vurguladı. Babam ile aynı renk kıyafetler
                                                               giyerlerdi. Bu görüntüyü şimdi hiçbir evli çiftte çok sık rastlaya-
                                                               mıyorum. Hele ki, bundan en aşağı 45-50 yıl önce, küçük bir şe-
                                                               hirde bunu yapanlar çok daha azdı.






               Beni ben yapan beş temel özelliğimden birincisi, dünyaya geldi-
            ğim “ailem” yani annem, babam, kardeşim ve doğduğum şehir yani
            Muğla. Yaşamımızın ilk günleri ailemiz ile geçiyor. Anne ve baba-
            mızdan o kadar çok güzel öğretiler alıyoruz ki, bunları yaşamımız
            boyunca şu ya da bu şekilde değerlendiriyoruz. Ayrıca doğduğumuz
            şehrin  özelliklerini de  kişilik özelliklerimiz  arasına  katabiliyoruz.
            Küçük bir şehirde doğmanın, pek çok kişi için bazı eksiklikler ya-
            rattığına dair konuşmalar duyarız. Bizim şehirde, bizim köyde ya da
            kasabada yoktu ki, daha iyi eğitim alabilelim… Ya da sosyal etkinlik-
            lere katılamadım; çünkü bizim şehirde bunlar yoktu gibi sözler. Ama
            ben tam aksine, küçük bir şehirde “özgür olmayı, tanınmayı, değerli
            olmayı” öğrendim. Düşünebiliyor musunuz; bir sabah evden çıkıyor-
            sunuz, sokakta herkes seni tanıyor. Bu olağanüstü bir sevgi gösterge-
            si. Bu nedenle “sevgi” denilen tılsımlı kelimeyi, ben çok küçükken
            şehir sokaklarından gezerken öğrendim diyebilirim.


                                                                                                      NİSAN 2019 Ege Life   103
   100   101   102   103   104   105   106   107   108   109   110