Yunus ŞAHİN 1991 yılında Tokat’ta doğmuştur. Lise öğrenimi için İzmir’e gelen Şahin, hayatının yarısını burada geçirmiş ve şehre aşık olmuş, İzmir’den kopamamıştır. Profesyonel olarak Bilişim Sektöründe hizmet veren Şahin, 2017 yılında Office701 CA & IT şirketini kurmuştur. Kendisi de Yazılım Uzmanı ünvanını taşımakta ve ekibiyle birlikte sektöre hizmet vermektedir. 2016 yılında öğrenci olarak Özel Sahne Tozu Tiyatrosuna katılmış, Eylül 2018’de Yeni Aktörler oyuncu kadrosunda yerini almıştır...
Dergimizin yeni sayısından herkese merhaba sevgili okurlar. Son zamanlarda yazılarıma hep aynı şekilde başladığımı fark ettim. Sürekli aralıklı olarak yazı yayınladığım için bu gecikmelerden bahsetmişim. Ancak Belalı 2020’de çok yoğun zamanlar geçirdim; Ocak ayında askerlik, Şubat ayında nişan, Mart ayında Corona, Haziran-Temmuz-Ağustos aylarında evlilik hazırlıkları ve evlilik derken, kalemi elime Eylül ayında alabildim. :) Bir daha bırakmamak üzere diyor ve yazıma başlıyorum…
Aslında başlıkta belirtmiş olmama rağmen sosyal medyayı bırakmadım (henüz). Bu yazının şöyle bir ayrıcalığı var sevgili okurlar; gerekli araştırmalarımı ve hazırlıklarımı tamamladıktan sonra yazmak istediğim kitabın adını kullandım bu yazımda. Girdiğim birçok ortamda söylediğim gibi; eğer mesleğim gerektirmeseydi bir tane bile sosyal medya hesabı kullanmazdım. Nitekim 2013 yılında 1-1.5 yıl kadar kadarda tüm hesaplarımı kapatmıştım. Aslında şu anda da aktif kullanıyor sayılmam ancak kapatamamamın sebebi; şirketimin Sosyal Medya Yönetimi hizmeti veriyor olması ve bu işlerin içeriklerinin kontrolünün, takibinin yapılması zorunluluğu. Lakin bu işleri farklı bir şekilde çözüp, tüm sosyal medya hesaplarımı kapatmayı kafaya koymuş durumdayım. Benim bu kararımı pekiştiren ve bir kitap yazıp, çeşitli web sayfaları kurarak insanları bilinçlendirmeye teşvik eden Netflix’te izlediğim bir belgesel oldu. Kitabımın da içeriğinin çok büyük bir bölümünü kapsayacak olan bu belgeselin adı “The Social Dilemma” yani “Sosyal İkilem”. Netflix Original yapımı olan bu belgeseli izlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum.
Ülkemizde daha fazla yaşadığımız ve benim sürekli serzenişte bulunduğum üzere; tüketenin ezilmesi sorunundan bahsetmek istiyorum. Basitçe anlatmak gerekirse; amacı size hizmet etmek olan ve siz olmasanız size o şekilde davranma fırsatını bile bulamayacak olan banka veznedarları, otobüs şoförleri, polis memurları, milletvekilleri kısaca tüm kamu personelleri ve dolaylı olarak özel sektör çalışanları. Yani sevgili okurlar, talep olmazsa arz da olmaz. Talebi oluşturan bizler, -özellikle ülkemizde- arzı sağlayanlar tarafından hep örseleniriz. Tabii ki istisnalar vardır lakin istisnalar kaideyi bozmaz diye de bir klişe var. :)
Şimdi gelelim bunun sosyal medya ile ilgisinin ne olduğuna. Şu anki büyük ve en çok kullanılan sosyal mecraların neredeyse hepsi, başlangıcında daha yardımsever amaçlar ile kurulmuşlardır. Fakat büyük kitlelere ulaşıldığında bu mecraların sahiplerini bir para kazanma hırsı bürür ve tek sermayesi kullanıcıları olan bu platformlar, ellerindeki en değerleri şeyleri; yani bizim verilerimizi ve davranış kayıtlarımızı kâr amacı güden firmalara çeşitli şekillerde satarlar. Facebook’un kullanıcı verilerini devletlere satması ile büyük tepki toplaması üzerine internette veri güvenliği trendi başladı ve çokça duyduğumuz KVKK (Kişisel Verilerin Korunması Kanunu) yürürlüğe girdi. Bu kanun bizim bilgilerimizi koruyabiliyor fakat koruyamadığı şey; bizim davranış biçimlerimiz. Sosyal medya hesaplarımızda dolaşırken sürekli gördüğümüz sponsorlu içerikleri yayınlayan firmalara taahhüt edildi bizim davranış biçimlerimiz. “Şu kadar para ödersen, şu özelliklere sahip şu kadar insana reklamını gösteririm.” dedi firmalara bu mecralar! Sizce bunun sözünü nasıl veriyor firmalara bu mecralar?
Sosyal medyada her yorumunuzu, her beğeninizi, izlediğiniz her videonun türünü ve içeriğini, bir görsele kaç saniye baktığınızı, kimin profiline girdiğinizi, hangi partiyi desteklediğinizi ve daha nicesini sakladıkları, milyonlarca dolarlık dev DataCenter’lar kurdular. Her bir hesap için özel çalışan ve sürekli kendini geliştiren algoritmalar geliştirdiler. Bu anlattıklarım sizin zevklerinize göre size bir şeyler satmak isteyen firmalar ile ilgili ancak daha tehlikeli olaylar var…
Sizin siyasi görüşünüzü manipüle etmek için de kullandılar bu yazılımları. Yani kimi destekliyorsan sürekli o taraftan haberler gösterdiler size ve bu sistemden faydalanan art niyetli kişiler yalan haberlerle doldurdular haber akışınızı. Bu şekilde devletler yönetildi, isyanlar çıktı ve insanlar öldü sevgili okurlar…
Bu konuya daha uzun uzun değineceğim ama lütfen sizleri manipüle etmelerine izin vermeyin sevgili okurlar. Sosyal medyada gördüğünüz haberlerin kaynağını ve doğrulunu araştırın. Bahsettiğim belgeseli izlediğinizde bundan çok daha fazlasını göreceksiniz. Yazımı burada sonlandırırken, gelecek sayıda görüşmek üzere diyorum. Sağlıcakla kalın…
Yunus Şahin