Yunus ŞAHİN 1991 yılında Tokat’ta doğmuştur. Lise öğrenimi için İzmir’e gelen Şahin, hayatının yarısını burada geçirmiş ve şehre aşık olmuş, İzmir’den kopamamıştır. Profesyonel olarak Bilişim Sektöründe hizmet veren Şahin, 2017 yılında Office701 CA & IT şirketini kurmuştur. Kendisi de Yazılım Uzmanı ünvanını taşımakta ve ekibiyle birlikte sektöre hizmet vermektedir. 2016 yılında öğrenci olarak Özel Sahne Tozu Tiyatrosuna katılmış, Eylül 2018’de Yeni Aktörler oyuncu kadrosunda yerini almıştır...
Birkaç aylık aranın ardından herkese tekrardan merhaba sevgili Ege Life okurları. Bu sayımızda sizler için vazgeçilmezimiz olan, yokluğunda kendimizi eksik hissettiğimiz telefonlarımızın tarihinden bahsedeceğim. Akabinde her zaman olduğu gibi teknolojideki gelişmeleri sizlerle paylaşıyor olacağım. Hazırsanız başlayalım. :)
Teknolojinin gelişmesiyle her an, her yerde, herkesle iletişim kurabilir hâle geldik. Mektupla başlayan bu macera şimdilerde birbirinden farklı özelliklere sahip telefonlara yerini bıraktı. Bugün ele alacağım konu geçmişin bize kazandırdıkları ve bugün bu hâle nasıl geldiğimizin tarihçesi olacak.
18.yüzyılda yani Fransız Devrimi ile birlikte birçok şeyin değiştiği gibi iletişimde de birtakım değişiklikler oldu. Bu değişikliklerden en mühimi hiç kuşkusuz telgrafın kullanılmasıydı. Böyle bir sürecin başlamasıyla mucitler daha fazlası için çalışmış fakat 1876 yılında Graham Bell adlı bilim insanı telefonun icadıyla adını duyurmuştu. Onu telefonu bulmaya iten amaç annesinin işitme engelli olmasıydı. Babası ve dedesinin de bu konularda çok araştırmalar yaptığını biliyor muydunuz? Graham Bell’in aslında bir ihtiyaçtan doğurduğu bu icadıyla beraber büyük şirketlerde artık şirket içi santrallerle iletişim kurmaya başlamışlardı.
Telefonun icadıyla beraber çeşit çeşit telefonlar boy göstermeye başlamıştı. Piyasaya sürülen ilk ürün ahizeli telefonlardı. Bu telefonların en önemli özelliklerinden biri dinleme ve konuşma mekanizmalarının bulunmasıydı. Bu telefonlar “hâli vakti yerinde” ailelerin evinde bulunuyordu. Bu gelişmenin ardından mikrofonlar gelişim sağlamaya başladı.
Hemen arkasından çıkan ürün ise radyo dalgalı telefonlar olmuştur. Bu telefon denizaşırı görüşmelerin de yapılmasına vesile olmuştu. Büyük bir adım olan radyo dalgalı telefonların en önemli özelliği, radyo frekanslarıyla beraber tüm dünya ile iletişime geçebilme imkânı sunmasıydı. Graham Bell’in öncülük ettiği icat, Marconi ile devam etmekteydi.
Teknoloji gittikçe ilerliyor, telefon boyutları da küçülmeye başlıyordu. Evlerde bulunan çevirmeli telefonlar yerini tuşlu telefonlara bıraktı. Tabii sayılı kişide olan ahizeli telefonlardan sonra tuşlu telefonlar neredeyse her evde vardı. 60’larda çıkan tuşlu telefonlar önemini, ilk ekranlı tuşlu telefon ortaya çıkınca kaybetti. Teknoloji gelişince gerisi çorap söküğü gibi gelmekteydi.
Asıl bizi şaşırtan şeyler 80’li yıllarda oldu. Cep telefonları, herkesin elinde oyuncak olmaya başladı. Bu popülerliğin yayılması aslında çok uzun sürmedi. Motorola ile hayata adım atan cep telefonları, kısa süre içinde çeşitli markalarla gelişmeye devam etti. 850 gram ağırlığında olan Motorola ile, 35 dakika kesintisiz konuşulabiliyordu, şarj olma süresi ise 10 saatti.
Cep telefonunun gelişimi devam ediyordu. Motorola’ya ilk rakip Nokia oldu. Bir devrin başlangıcı Nokia, çok önemli işlere imza atmıştı. İlk telsiz telefonu üretmiş, uzun bir süre ilgi odağı olmayı başarmıştı. Siemens, Ericsson gibi markalarda peşi sıra hünerlerini sergilenmişlerdi. 1999 cep telefonları için yine bir sonraki adım olmuş, 3G teknolojisi adını duyurmaya başlamıştı. Biz bu teknolojiyi 2009 yılında tanıdık…
Ancak telefonun icadından beri belki de en büyük devrimi; 2001 yılında iPod’u tanıtan ve geniş yankı uyandıran Apple’ın, 2007 yılında tanıttığı ilk akıllı telefon modeli olan iPhone oldu. Kendi işletim sistemine sahip olması ve geliştirici programına kayıt olan her yazılımcının bu telefon için uygulama yazıp, AppStore’da sergileyebildiği bir sistemi getiren Steve Jobs, bir devri değiştirdi desek yanlış olmaz. Akıllı telefonların babası olarak bilinen Jobs, sektördeki açığı çok iyi öngörmüş ve telefonların geleceğini yıllar öncesinden tahmin edebilmişti. Bu yeniliği en yaygın kullanılan Android İşletim Sistemi ile diğer telefon üreticileri takip etti. Günümüzde Samsung ve Apple akıllı telefon sektöründeki en büyük şirketler. Bu şirketlere Çin pazarından da yeni firmalar katılmaktadır.
Telefonlar geçmişten bugüne iletişim açısından işimizi oldukça kolaylaştırmıştır. Fakat akıllı telefonlar, sadece iletişim açısından değil, her bakımdan hayatımızı kolaylaştıran araçların içinde yerini almıştır. İşlerimizi artık bir telefonla halledebiliyoruz. Graham Bell yaşasaydı, telefonun bu gelişimine çok şaşırırdı diye tahmin ediyorum.
Akıllı telefonların gelişmesiyle beraber, arz talep meselesi ortaya çıkmış ve marka çeşitliliği de artmıştır. Özelliklerin farklılaşmasının yanı sıra farklı işletim sistemleri de dikkat çekmeye başlamıştır…
İşte telefonların son durumu bu şekilde sevgili okurlar, 143 senedir varlığını sürdüren telefon, ilerleyen yıllarda ne gibi değişiklikler ve özellikler kazanacak merakla bekliyoruz. Bir sonraki sayımızda görüşmek üzere.
Sevgiyle kalın, sağlıcakla kalın…
Yeni Nesil Markalaşma: Dijital Markalaşma
Markanız somut bir hâlde karşınızda duruyor olabilir. Ama artık bu da yetmez!
Dijital markalaşma dediğimiz şey, markanızın internet üzerinde de ismini duyurmasıdır. Telefon, bilgisayar gibi araçlarla ulaşılabilir hâle gelirsiniz. İşte bunun adı dijital markalaşmadır.
Dijital markalaşma, şirketler için –bize göre- olmazsa olmazdır. Dilerseniz şimdi yeni nesil markalaşmanın faydalarına beraber bakalım…
Teknoloji her gün hatta her dakika gelişiyor. Toplumun nabzını tutarak arz talep analiziyle beraber markanızın dijitalleşmesini izleyebilirsiniz. Sosyal medyayı kullanarak markanızın çoğu yerde konuşulmasını sağlayabilir, standart bir reklam yönetimi ile dijital markalaşmaya adım atabilirsiniz. Dijital markalaşmayı Google da destekliyor ve markanızın gelişmesine yardımcı oluyor. Bu tip pazarlamalar ise teknolojik yazılımlarla güçlendirilebilir ve marka çok daha farklı boyutlara ulaşabilir.
Markanız İçin Dijital Stratejiler
Kullanıcının aklında kalacak ve unutulmayacak bir ürün hikâyesi oluşturmak.
Yaratıcı bir marka çalışması yapmak ve piyasaya girmek.
Alışılmışın dışında olmayan ama markayı farklılaştıran paylaşımlar yapmak.
Müşterinin size her an ulaşabilmesi için geniş bir iletişim desteği sağlamak.
Müşteriye karşı dürüst olmak, güven vermek, çelişkiden uzak durmak.
Web sitesi içerisinde çeşitli SEO çalışmaları yapmak. Böylelikle tüketiciye Google üzerinden de ulaşabilmek.
Sosyal medya gücünü ve sosyal medyanın özelliklerini aktif şekilde kullanmak. Video ve fotoğraf gibi göze hitap eden araçları etkili kullanmak.
Web sitenizi, mobil ve tabletlere uygun hâle getirmek.
USB’lerde Yeni Dönem: USB4
Bugünkü yazımızda önceki sürümlere göre kendini oldukça geliştiren USB4’ün özelliklerini sizinle paylaşacağız.
Herkes tarafından en az bir kere kullanılan USB, geçtiğimiz günlerde mükemmel haberlerle tekrar gündeme geldi. Lafı fazla uzatmadan USB4’ün özelliklerine bakalım
Yunus Şahin