Yollar Nereye Çıkar?

31 January 2019
Reyhan TANSU ŞENAY

Reyhan Tansu Şenay, Marmara Üniversitesi Radyo TV Sinema bölümünü bitirdikten sonra uzun yıllar çeşitli televizyon kanallarındaki çalıştı ve daha sonra İzmir'deki bir gazetede muhabirlik, editörlük ve yurtdışı yayınları koordinatörlüğü yaptı. İnsan kaynakları ve çocuk gelişimi üzerine eğitimler aldı. Şu anda pazar günleri TRT Kent Radyo'da yayınlanan Sen Büyürken adlı çocuk gelişimi programını ve Anahtar adlı kişisel gelişim programını hazırlayıp sunmaktadır. Bir erkek ve bir kız çocuğu annesi olan Şenay, aynı zamanda kendisine ait yazılarını mutlubiz.com sitesinde paylaşmaktadır.

Yollar Nereye Çıkar?

  • 31 January 2019
  • 930 Görüntülenme
  • YORUM


Yollar Nereye Çıkar?

Yeni bir yola çıkarken, çoğu zaman yolun varacağı yer dışında bir plan yapmazsınız… Tek amacınız hedeflediğiniz varış noktasına varmaktır. Ben de Eskişehir’e yola çıktığımda, varacağım yer dışında bıraktıklarımın sancısını yaşıyordum. Çünkü hayatımda ilk kez ailem olmadan şehir dışına çıkıyor, bir gün önce acile yatırdığım hasta kızımı bırakıyordum. Üstelik genel geçer bir sebebim de yoktu… Kadınsal Hareketler Platformu olarak, başka üniversiteli genç kızlara burs sağlamak için… Üstelik iş gibi geçerli bir bahanem de yoktu. 

Kadınsal Hareketler Platformu olarak geçtiğimiz yıl İzmir’de sahnelediğimiz insan hakları hikayeleri başyapıtı “Başka Bir Dünya İçin Manifesto” oyunumuzun tüm geliri İzmir Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği aracılığıyla üniversiteli genç kızlara gitmişti. Oyun çok ses getirince, köşe yazarları tarafından da desteklenince derneğin Eskişehir şube başkanı bizi davet etti. Hepimiz, çalışan ve ailevi sorumlulukları olan kadınlarız. Ama söz konusu olan iyilik yapmak olunca, yanımızda da çok inandığımız derneğin İzmir Başkanı Tülin Kesiktaş olunca yolun nereye gittiğini bile sormadan yola çıktık. 

Kimi dayanamayıp çocuğunu da yanına aldı, kimi benim gibi anneanne ve eşine teslim etti. Ama benim yol boyunca aklım da kalbim de evde kaldı. Gecenin üçünde Abacı Konakları’ndan içeri girdiğimizde, çift kişilik oda dedikleri odanın dekorasyonun neredeyse 4 kişilik koca bir yatak ve tek kişilik bir normal yataktan oluştuğunu görünce, çok şaşırdım. İlk söylediğim, keşke oğlum da bu güzel odayı görseydi…

Oda arkadaşım Zeynep ise, tek kişilik yatağa hemen yerleşerek, “Bu koca yatakta yayıla yayıla yatacaksın ve evdekileri hiç düşünmeyeceksin. Çünkü bu hayat senin…Ve yarın, çocukların da nerede yatıyorsun, rahat mısın, onlarla tatile çıkar mısın diye düşünmeyecekler.” dedi. Haklıydı biliyorum ama alışkanlıklar, annelik…İstediğiniz zaman kolay vazgeçebileceğiniz şeyler değiller…

Tüm geceyi koca yatağın aynı tarafında yatarak geçirdim ve uyuyamadım. Sabah gecenin karanlığında hiç anlayamadığımız konaklar, tarihten fırlamış, bize tüm ihtişamıyla gülümsüyordu… 2011 yılında faaliyetine başlamış olan Abacı Grup işletmelerinden biri olan Abacı Konak Otel, bünyesinde bulunan 11 farklı konak 1921 yılında Yunanlılar tarafından yakılmış, 1923 yılında aslına uygun olarak Bağdağdi Mimari tekniği ile yeniden hayata geçirilmiş. Cumhuriyet kadar yaşı olan bu konakların, odaları özel olarak dekore edilmiş.  Ahşap kafeslerin ardına saklanmış kaloriferler, büyük avizeler, ahşap kaplamalı tavan içinde bir tarih sayfasına saklanmışken, LCD TV ekranı ve cep telefonları şarj etme telaşı size bugünde olduğunuzu hatırlatıyor. 

Ama asıl şaşkınlığı “Başka Bir Dünya İçin Manifesto” oyununu sahneleyeceğimiz Atatürk Kültür, Sanat ve Kongre Merkezi’ne giderken yaşadık. Şehrin her yerinde afişlerimiz asılıydı. Yıllardır reklam mecraları kiralayan bir kurumsal iletişimci olarak, insanın kendi resmini boardlarda hem de hiç tanımadığı bir şehirde görmesi çok ilginçti.  

Görmemişin afişi olmuş formatında, hepimiz boardların yanında fotoğraf çektirdik. Hava çok soğuk olmasa, canlı manken formatında orada dikili kalabilirdik. Atatürk Kültür Sanat ve Kongre Merkezi ise, sadece bir sanatçının değil, bir izleyicinin bile hayallerini süsleyecek güzellikte bir salondu. Son derece modern bir mimari ve sahne sanatları akustik ve izleme alanı genişliği tasarımıyla muhteşem bir güzellikteydi. Prova için sahneye çıktığımda bile kendimi Broadway’de bir salonda hissettim. Akşamı iple çektik…En büyük korkumuz ise bu kadar soğuk bir havada 1200 kişilik salonun boş kalmasaydı. Ama çok şükür korktuğumuz gibi olmadı. Bunda da en büyük pay, hiç kuşkusuz Eskişehir’de tanıtımızı yapan Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği Eskişehir şubesi üyelerinin başta olmak üzere, konukseverliğiyle bizi mahcup eden Aynur Saraç, Eskişehir Belediyesi ve tüm Eskişehirli sanatseverlerindir.

Uzun süredir Eskişehir’e gitmeyen biri olarak, şehrin kültürüne ve güzelliğine de hayran kaldığımı eklemeliyim. Kendi özünü kaybetmeden, tüm doğallığıyla, tarihi Oduncu Pazarı, kendinizi Sen Nehri’nde hissettiren Porsuk Çayı ve adalar bölgesi, el sanatlarına hayran kalacağınız Atlıhan El Sanatları Çarşısı, Taşbaşı Çarşısı, Esminyatük Türk Dünyası Şaheserleri, Cam ve Balmumu Heykelleri Müzesi, Arkeoloji Müzesi ve tabii ki muhteşem sofrası…

15 tatilde bir tatil program yapmadıysanız, mutlaka 1-2 günlük de olsa Eskişehir’e gidebilirsiniz. Bazen yanı başımızdaki güzellikleri nasıl hayretle ötelediğimizin farkına varmak için bir bahane yaratın. Benim bahanem tiyatro sevdam ve okuyamayan kız çocukları için kolları sıvayan Kadınsal Hareketler Bunlar oldu. Sizinkini en iyi siz bilirsiniz…

Belki de kendi başka dünya için manifestonuzu böyle bir tatilde yazmaya başlarsınız… Yolun nereye çıkacağını kim bilir?
 
Reyhan Tansu Şenay

Yorumlar

Yorum Yap

500