Suya Yazı Yazmak

31 January 2018
Reyhan TANSU ŞENAY

Reyhan Tansu Şenay, Marmara Üniversitesi Radyo TV Sinema bölümünü bitirdikten sonra uzun yıllar çeşitli televizyon kanallarındaki çalıştı ve daha sonra İzmir'deki bir gazetede muhabirlik, editörlük ve yurtdışı yayınları koordinatörlüğü yaptı. İnsan kaynakları ve çocuk gelişimi üzerine eğitimler aldı. Şu anda pazar günleri TRT Kent Radyo'da yayınlanan Sen Büyürken adlı çocuk gelişimi programını ve Anahtar adlı kişisel gelişim programını hazırlayıp sunmaktadır. Bir erkek ve bir kız çocuğu annesi olan Şenay, aynı zamanda kendisine ait yazılarını mutlubiz.com sitesinde paylaşmaktadır.

Suya Yazı Yazmak

  • 31 January 2018
  • 887 Görüntülenme
  • YORUM

TRT ile tanıştığımda 17 yaşındaydım. Harbiye İstanbul Radyosu’nun o büyük mermer soğukluğunda uzun koridorları sıcacık bir ev oluvermişti. Marmara Üniversitesi’nde İletişim Fakültesi’nde edinemediğim bütün bilgileri o koridorlarda öğrendim. Hiç tanımadığınız insanlara bir mikrofon aracılığıyla ulaşmaktan fazlası vardı. O zamanlar arabalardan çok evlerde dinlenen o güzelim radyo programlarının bir parçası olabilmek çok değerli bir deneyimdi. Sosyal medya henüz hayatımızı görünür kılmamıştı. Sizin neye benzediğinizi sesinizden ve kullandığınız sözcüklerden algılamaya çalışan her yaştan insanla buluştuğunuz radyo, bugün komşunuzla dahi kuramadığınız inanılmaz bir bağ kuruyordu. Bu bağ, öylesine güçlüydü ki, size telefonla ya da mektupla ulaşmaya çalışıyor, özel günlerde hediyeler gönderiyor, imzalı fotoğraf istiyor, radyoya sizi görmek için geliyorlardı. Hatta bazıları program spikerlerine sadece seslerinden ötürü âşık oluyor, hakkında özel olarak hiçbir şey bilmedikleri bu insanlara tutkuyla bağlanıyorlardı. 

Radyo tiyatrolarının saatlerinin heyecanla beklendiği 1990’lı yıllar iletişimin biliminin teorik olarak bilinmediği ama en güzel iletişim çağının yaşandığı yıllardı. Sınırlarımız çoktu… Ağzımızdan çıkan her kelime çok değerli kabul edilir, toplumu etkileyecek her söylemden kaçınılırdı. Kişisel hiçbir şey paylaşılmaz, tüm metinler ve çalacağınız şarkıların bestecisinden söz yazarına kadar yazılır, canlı yayın dahi olsa, telefon bağlantı süreleri bile önceden tasarlanarak, belirlenirdi. Küçük bir kız çocuğu olarak TRT FM’de Nejat Çetinok’un hazırlayıp sunduğu programların uzun süre asistanlığını ve kısa bir dönemde mikrofonla yardımcı spikerliğini yaptım. Görevim çoktu ama en sevdiğim bölüm her hafta yüzlerce gelen dinleyici mektuplarını okuyup, yayında seslendirmekti. Okul çıkışı eve hiç uğramadan akşam saat 23.00’e kadar çalıştığım bu kurumun kapıları bir günde yüzüme kapandı. Dış yapımcıların hepsi kapının önüne konulmuştu. O zamanlar çok ağladığımı hatırlıyorum. Bu benim medya sektöründe yaşadığım, daha sonra farklı sebeplerden de olsa doğal olduğunu anladığım ilk şoktu. Değişim, medya sektörünün anahtar kelimesiydi. Medyada değişim her sektörde yaşanandan daha sık iniş ve çıkışlarla dolu, dış etkilere açık, niteliklerinizin dönemin şartlarına göre değerli olduğu bir yapıya sahipti. 


Hatta CNN Türk’ün kuruluş yıllarında bize tarafsızlığı öğretmek için Amerika’dan kalkıp gereken ünlü muhabir ve kameramanları bile şaşırtan bu dinamik yapı, bugün dünden daha fazla…Bunu bilerek adım attığım TRT Kent Radyo İzmir’in kuruluşundan itibaren yaptığım tüm programlarda her anın keyfini yaşadım. Çünkü biliyordum ki, bir gün bu düzen de değişecek.

3 yıl boyunca yaz, kış, bayram, yılbaşı her pazar “ama yayınım var” diye ertelediğim hiçbir şeyden bir an bile pişmanlık duymadım. Canlı yayın konuklarımı her hafta titizlikle seçerek, bayram günü, hatta yılbaşı günü bile stüdyoda ağırlamanın keyfini yaşadım. Çocuklarım her pazar sabahı beni evden uğurlarken, “Anne eğlenmeye gidiyorsun çok şanslısın.” dediler. Bana bir gün bile sitem etmediler. Çünkü yayın dönüşü onları kucakladığımda gözlerimden yansıyan mutluluğu çok iyi biliyorlardı. Zorunlu kalmadığım sürece hiçbir zaman bant yayın yapmadım. Hatta nadir de olsa, bazen bant yaptıklarımı da yayınlamadım. Benim için dinleyenin değeri ve beklentileri öncelikli oldu. Yüzlerce konuk ağırladım. Kimi Norveç’ten geldi, kimi İstanbul’dan, kimi ise İzmir’den… Hatta içlerinden birini sonsuzluğa bile uğradım. Elimde ses kayıtları ve fotoğrafları kaldı… Yüzlerce çocukla tanıştım. Kimi sizin çocuklarınız, kimi engelli, kimi otizmli, kimi üstün yetenekli… Hepsinden çok şey öğrendim. Her programımda hayranlıkla onları dinledim. Söyleyecekleri o kadar çok şey vardı ki, çoğu zaman süremiz onlara az geldi. Yüzlerce anne ve baba ile tanıştım. Çoğu radyonun yerini bile bilmiyordu. Onların sevinçlerine ve dertlerine ortak oldum. Hâlâ görüştüğüm çocuklar ve veliler var. 

Değişim, bu keyfi paylaşıp çoğaltmamıza sadece 3 yıl izin verdi. Bu, benim gibi medyayı iyi bilen biri olarak oldukça uzun bir süre bile sayılabilir. 1 Ocak 2018 tarihi itibariyle “Kentin Sesi” olarak bilinen, 99.1 TRT Kent Radyo İzmir kapatıldı. Benim gibi 100’e yakın arkadaşım, artık kapıdan giremiyor. Evinizin kapısından bir gün giremediğinizi düşünün. Kimi öfkeli, kimi umutlu, kimi benim gibi…

Bizim işimiz suya yazı yazmak gibi biliyorum. Fakat hayatınıza değiyorsa, her su iz bırakır. Hiçbir öfkem, kızgınlığım yok. Sadece her pazar saat 12.00 olduğunda külkedisine dönüşüyorum. :) Beni en çok mutlu eden konuklarımın ve dinleyenlerimin telefonları oldu. “Birlikte çocuklar büyüttük.”, “Bizi de bu güzel programın bir parçası yaptınız…” diyerek telefonda beni ağlatan tüm konuklarıma ve dinleyenlerime selam olsun. Hepsine minnettarım. Buluşmalarımız farklı platformlarda, Ege Life Dergisi’nde ve Doğan Grubu Pozitif Yayınları’nda, sözcüklerin sihirli dansı ile devam edecek. Her pazar söylediğim gibi:

“Çocuğunuzla Çocuk Kalın…”

Reyhan Tansu Şenay


Yorumlar

Yorum Yap

500