Reyhan Tansu Şenay, Marmara Üniversitesi Radyo TV Sinema bölümünü bitirdikten sonra uzun yıllar çeşitli televizyon kanallarındaki çalıştı ve daha sonra İzmir'deki bir gazetede muhabirlik, editörlük ve yurtdışı yayınları koordinatörlüğü yaptı. İnsan kaynakları ve çocuk gelişimi üzerine eğitimler aldı. Şu anda pazar günleri TRT Kent Radyo'da yayınlanan Sen Büyürken adlı çocuk gelişimi programını ve Anahtar adlı kişisel gelişim programını hazırlayıp sunmaktadır. Bir erkek ve bir kız çocuğu annesi olan Şenay, aynı zamanda kendisine ait yazılarını mutlubiz.com sitesinde paylaşmaktadır.
Yeni olan her şey insanı korkutur. Ne kadar istesek de yenilikleri, her gün hayalini kurduğumuz o sevgiliye, o işe, o okula ulaştığımızda içimizde bir tohum büyümeye başlar. Kaybetme korkusu… Başarısızlık sanki ensemizde soluk alıp veren bir ikinci ben oluverir ve işte o zaman hata yapma olasılığımız artar. Ne gariptir ki, çocuklar bizden daha cesur adımlar atar. 0-12 yaş arası somut düşünsel dönemde olanlar bu konuda çok daha cesur olabilir. Onların cesareti, o duvarla o masanın arasına kendisini sıkıştırıp, sonra da hiç tahmin edemeyeceğiniz şekilde oradan kendini kurtarmasını sağlar. O cesaret yeni tanıştığı çocuklarla en kısa sürede oyun kurmalarını sağlar, o cesaret duygularını, gördüklerini açıkça ifade etmelerini sağlar. Çoğu zaman biz büyükler için uygunsuz olan “o cesaret”, eğitimciler ve ebevynler tarafından yontulur. İşte okul hayatı ilk yontulmaların başladığı, sizin evden güle oynaya yolladığınız prens ve prenseslerinizin gerçek hayat ile, sizin korumanız olmadan karşılaştığı ilk adres olur.
Herkes ilk okula başladığı günü, ilk sevgiliyi hatırlar gibi net hatırlar. Büyük heyecan, yeni bir hayat, öğretmen, arkadaşlar, kurallar, o güne kadar hiç umursanmayan zaman…Oyun oynamanın bile bir zamanı olduğunu okulda öğrenirsiniz. Ya da tuvalete gitmenin, konuşmanın, gülmenin veya yemek yemenin…O güne kadar dikkat etmek zorunda olmadığınız yüzlerce şey, artık zorunludur. Üstelik bu belirlenen okul zaman dilimi içinde bahçeden çok duvarların arasında koşmaktan çok oturmak durumunda kaldığınız çocukluğunuz bir anda oyuncağı elinden alınan bir yalnızlığa gömülebilir.
İşte bu yüzden okula başlayınca büyür çocuklar. Özellikle de 40-50 kişilik sınıflarda sürekli ayrıştırılarak büyür. Ötekileşmeyi okulda öğrenir herkes. Başarısızlık korkusunu, dışarıda kalmayı, küsmeyi, cezayı ve tüm bu saydıklarımın yanında sizlerin de ekleyebileceği olumlu olan güzellikleri de… Elini artık tutmadığınız, incindiğinde müdahale edemediğiniz çocuğunuz, siz olmadan başının çaresine bakmayı öğrenir. Ama yeni nesil ailelerinin içinde bitmeyen sorular, kaygılar kocaman bir korku dünyası yaratır. İşte bu yüzden yeni nesil çocukları korkunun kokusunu çok uzaklardan alabildiği için okul hayatları önceki nesile göre daha zor geçiyor. Ne kadar zeki, ne kadar sosyal olsalar da mutlaka baş etmekte zorlandıkları birçok durum ile karşılaşıyorlar. Çünkü yeni nesil o kadar hızlı ki, hiçbir öğretmen bu hıza yetişemiyor. O kadar rahata alışkın ki, öğretmenler inanamıyor. O kadar sabırsız ki, teneffüsü bile beklemiyor.
Şimdi öğretmenlerde, okullarda., ama en çok biz velilerde “Eyvah! Okul başlıyor” altı kırmızı çizgili kalemle kafamızda yazıyor. Hangi öğretmen, hangi sınıf, hangi öğrenciler, hangi servis, yemek, kıyafet, kırtasiye, zorunlu bağış? Bunların hiç biri çocuğun aklından bile geçmezken, sanki sizin beyninizi okuyan bir uzaylı gibi her şeyi algılayıp, karşınıza dikiliyorlar; “Ben okula gitmeyeceğim!” Geçtiğimiz dönem 5 yaşındaki kızım bunu her söylediğinde, “Neden? “diye sordum ve her defasında aynı cevabı aldım:
“Canım istemiyor!”
Canınız istemediği için bugün işe gitmeseniz ne olur cevabı biliyoruz. Çocuğunuza “patronlar bile canı istemediği halde her gün işe gidiyor çocuğum” deseniz anlar mı? Anlamaz. :) Ama yaşına göre vazgeçmeden açıklama yapıp, anlamasını ve öğretmeni, rehberlik servisi ile birlikte çalışarak bu sorunu çözebilirsiniz. Ancak tutumunuzdan taviz vermeyin, kapıyı asla aralık bırakmayın. Yoksa o aralık kalan kapıdan bizim cinevezler anında istedikleri gibi fırlarlar! Sonra gelsin cezalar, gelsin hata üzerine hatalar ve tebrikler patron çocuğunuz işe gitmeyen patron olur. Olmaz olmaz demeyin, tuvalet eğitiminden çocuklar savurgan ya da tutumlu olabiliyorsa, okul zamanı yaptığımız yanlışlardan kimbilir neler oluruz? Hatta olduk bile?
O yüzden korkuları, kaygıları bir kenara koyup, öncelikle çocuğunuzu okul hayatına hazırlayın. Buna 1 yaşındayken koltuğa kendi başına çıkmasına izin vererek ya da yemeği yemesine izin vererek başlayabilirsiniz. Çocuğunuza annecim, paşam, patron, aşkım, prensesim, güzellik gibi sıfatlarla çağırmayın. Bol bol sohbet edin. Kendi okul hayatınızın komik anılarını anlatabilir, okulun nasıl bir ortam olduğuna dair bilgiler verebilirsiniz. Okuldaki kurallarda zorlanmasını istemiyorsanız, evinizde kurallar koyarak işe başlayın. Oryantasyon sürecini iyi değerlendirin. Okumanın ne kadar heyecan verici bir yolculuk olduğunu paylaşalım ki, çocuklar okumanın sadece ödev, sınav, ceza üçgeninden ibaret olmadığını anlasın.
Oryantasyon Sürecinde Dikkat Edilecekler
TAD Pre School Psikoloğu Simge Tekin, Oryantasyon Sürecinde Dikkat Edilecek Konuları Sizler İçin Özetledi:
-Oryantasyon sürecinde öncelikle kısa aralıklarla süreyi uzatmak gerekmektedir. Çocuk, okul şemasını zihninde ilk kez oluşturuyorsa karşısına ne çıkacağını bilemediği için kaygılanabilir. Bu nedenle oryantasyonu iyi planlamak çok önemlidir.
-Okula başlamadan bir gün önce okul çantası çocukla birlikte hazırlanabilir (okul çantası birlikte seçilebilir). Amaç, çocuğun kendisiyle ilgili gerçekleşecek olan bu durumda kendini dahil hissetmesidir.
-Parka gidiyoruz, gezmeye gidiyoruz gibi bahanelerle kandırılıp çocuk okula getirilmemelidir. Okul şemasını oluşturmak adına “okul diye bir yere gidiyoruz, orada bir sürü oyuncaklar var, çok eğlenceli bir yer, öğretmenler var” diye açıklama yapılabilir. Ama asla yalan söylenmemelidir.
-Çocuk okula ilk kez başlıyorsa, anne-baba veya bakımveren çocuğun güvendiği birinden destek istenmelidir. Çocuk, oryantasyonu gerçekleştirecek kişiyle (tercihen ebeveynlerden biri) okula gelir ve ilk gün okulda 1 (en fazla 2) saat öğretmeniyle birebir oyun oynar. Bu süreçte ebeveyn çocuğu okul içerisinde uygun bir yerde beklemelidir. Çocuğa “ben burada bekliyorum (çay içiyorum, sohbet ediyorum vb. bahaneler olabilir) sen içerde oynayabilirsin” diyebilir. Ama ilk günden çocukla birlikte sınıfa girmemesi önerilir. Bazı çocuklar anneden ayrılmaktan güçlük yaşayabilirler. Böyle durumlarda oryantasyonu gerçekleştiren öğretmenin yaratıcılığı, çocuğu bekleyen ebeveynin ise kararlılığı süreci kolaylaştıracaktır. Çünkü çocuk, ebeveynin yüzündeki kaygıyı farkedip paylaşabilir. Ebeveyn sakin, güven verici bir tutumla orada bulunmalıdır. İkinci gün yeniden çocuk ve ebeveyni okulda “1-2” saat yer almalıdır. İkinci gün çocuğun alışma durumuna bakılır. Eğer sınıfta kalma süresi uzamışsa, üçüncü günün oryantasyonunda değişiklik yapılabilir. Çocuğun alışması tamamlanmaya yaklaşmışsa çocuk, üçüncü gün yeniden kahvaltısı evde yapılmış şekilde okula davet edilir ve öğretmeni karşıladıktan sonra arkadaşlarının olduğu sınıfa dahil edilir. Bu durumda çocuk asla içerideki çocuklarla oynanmaya zorlanılmamalıdır. Ama öğretmen, sınıf içerisinde çocuğu dahil edecek bir grup oyunu oynatabilir. Oryantasyon haftası içerisinde anne çocuğa “Ben bugün hırkamı evde unutmuşum. Alıp hemen geleceğim” gibi bir açıklama yapıp okuldan kısa süreli uzaklaşır. Nasıl çocuğun sınıfta kalma süresi uzatılmışsa, annenin de dışarıda kalma süresi uzatılır. Çocuğun hazır olunmuşluğu ile ilgili olarak çocuk kahvaltı ve öğle yemeğine dahil edilir ama asla yemek yemesi için oryantasyon haftasında zorlanmamalıdır. Çocuğun ilk olarak güvende hissetmesi gereklidir.
-Oryantasyon kimi çocukta iki üç gün, kimi çocukta ise iki üç ay sürebilmektedir. Anne-çocuk arasındaki ilişki, daha önceki kötü okul deneyimleri veya ailenin ayrılık kaygısı oryantasyonu etkileyen sebeplerdendir. Genellike ortalama 1 haftada oryantasyon sağlıklı bir şekilde tamamlanmaktadır.
-Oryantasyona haftanın ilk gününden başlanması ve bir hafta boyunca her gün okula gelinmesi önerilmektedir. Aralıklı okula gelmeler çocuğun alışma süresini uzatacaktır.
-“Okulu sevdin mi?”, “Okula gidelim mi?” gibi sorular sormamak önemlidir. Bu sorular çocuğun kafasında demek ki gitmeme veya beğenmeme ihtimali olduğu bir düşünce yaratabilir. Veya çocuk “hayır” demeye başlayabilir.
-Çocuğu okula bıraktıktan sonra ASLA kaçmayın. Ona gittiğinizi, ama geri geleceğinizi söyleyin. Bu gelmenin saati için “öğle yemeğinden sonra, uyandıktan sonra” gibi somut zaman dilimleri kullanabilirsiniz. Ağlasa bile vedalaşmayı kısa tutup okuldan ayrılın.
-Okulun ilk günleri asla uykuya ve yemek yemeye zorlanmamalıdır. Çocuk, kendini tamamen güvende hissetmedikçe uyku veya yemek yemek istemeyecektir.
-Çocuk, tam gün okulda bulunuyorsa ve anne babayı görme zamanı kısıtlıysa mutlaka anne babanın düzenli oyunlar oynanaması gerekmektedir.
-Ne kadar ağlarsa ağlasın sakin ve sabırlı davranmazsanız çocuğunuz yüzünüzdeki kaygıyı fark edecek ve sizinle bu kaygıyı paylaşıp büyütecektir. Onu ikna etmeye çalışmak veya ağladığı için sınırları esnetmek ona iyi gelmeyecektir.
Reyhan Tansu Şenay