Reyhan Tansu Şenay, Marmara Üniversitesi Radyo TV Sinema bölümünü bitirdikten sonra uzun yıllar çeşitli televizyon kanallarındaki çalıştı ve daha sonra İzmir'deki bir gazetede muhabirlik, editörlük ve yurtdışı yayınları koordinatörlüğü yaptı. İnsan kaynakları ve çocuk gelişimi üzerine eğitimler aldı. Şu anda pazar günleri TRT Kent Radyo'da yayınlanan Sen Büyürken adlı çocuk gelişimi programını ve Anahtar adlı kişisel gelişim programını hazırlayıp sunmaktadır. Bir erkek ve bir kız çocuğu annesi olan Şenay, aynı zamanda kendisine ait yazılarını mutlubiz.com sitesinde paylaşmaktadır.
Bir varmış, bir yokmuş…
En son ne zaman bir masal yolculuğuna çıktınız? Tüm dertlerinizi bir tarafa bırakıp, Anka Kuşu’nun kanatlarında bilinmez diyarlara kaçtınız? Çok uzun zaman önceydi değil mi? Perilerle, sihirli dilekler gerçekleştirmek, kötülerle savaşmak, sonunda hep mutlu bir kahraman olmak, çocukken...
Peki çocukken dinlediğiniz masalları hatırlıyor musunuz? Benim dinlediğim masallar öyle kitaplarda yazılı, renkli resimli masallar değildi. Annem ve anneannem okumayı sevmez ama bir yazar kadar çok masal üretirdi. Şimdi düşünüyorum da, nereden bulmuşlar o kadar masal konusunu, onlar kimlerden dinlemiş, nasıl üretmişler nesilden nesile?
Bir Anadolu geleneği idi masal anlatmak. Yörük çadırlarında başlayan, yemek sonrası yanan ateşin etrafında ailenin en büyüğünün başlattığı bir ritüel. Büyük küçük tüm ailenin bir araya gelip demlendiği, hoş sohbet ettiği, her gün kendinden yeniden doğan, doğuran bu muhteşem anlar artık yok. O zamanlar da, kitaplar yoktu. Filmler, televizyon, bilgisayar yoktu. Ama insanlar doğdu doğalı masallar vardı.
Neden ihtiyaç duyarız masallara? Bir uçan halıya binip uzak diyarlara yolculuk etmeye bugün neden hala ihtiyaç duyursak işte ondan. Ben masalların sadece çocukları rahatlatan, bugün uykuya dalmadan önce dinlendiren bir “kaliteli zaman geçirme” etkinliği olduğuna inanmıyorum. Biz büyüklerin de özellikle şimdi yaşadığımız bu sıkışmışlıklardan kurtulabileceği, öz ile buluşma aracı olduğuna inanıyorum. Bugün kapınızı hiç tanımadığınız birileri çalsa ve “Size masal anlatmaya geldim.” dese, tabii ki hayır dersiniz. Ama bunu tanıdığınız, güvendiğiniz birileri yapsa, hayır diyeceğinizi hiç sanmıyorum.
Modern Masal Anlatıcıları
İşte bu yüzden artık büyüklere de masal anlatan özel masal anlatıcıları var. Bir zamanlar TRT’de, “Kuzucuklarım,” diye seslenen Adile Naşit’in masal programına benzemeyen, etnik müzikler eşliğinde, özel mekanlarda ücretli olarak organize edilen masal geceleri çok popüler. Masal Atası, Masal Anası olma yolunda ilerleyen günümüz anlatıcıları, şehir şehir dolaşarak, iyilik ve güzellik sunuyor. Yaratıcı drama ile kimi zaman birleşen bu özel masal toplantıları; özellikle İstanbul, İzmir ve Ankara gibi büyük şehirlerde bir şifalanma ritüeline dönüşüyor.
İzmir’de Didem Köktaş, Masal Analığı yolunda hızla ilerleyen, Edebiyat Fakültesi çıkışlı bir genç kız. Her ne kadar ben ona masal prensesi desem de, mütevazı kişiliği ile bunu reddediyor. Kendisini defalarca her pazar günü canlı olarak, TRT Kent Radyo İzmir’de yayımlanan “Sen Büyürken” ve “Saat Kulesi” programlarıma konuk ettim ve röportaj yaparak ulusal yayınlarda, anlatıcılığının duyulmasına aracı oldum. Hiçbirinde masal anlatırken, elindeki kitaptan okumadı. Gözlerinin içine baka baka, kalbine dokuna dokuna anlatıyor. Çocuklarla ve büyüklerle yaptığı çalışmalar özellikle İstanbul ve Ankara’da daha duyulur duyulmaz doluyor. Çünkü masallar, yürekten gelen, gözün göze, sözün öze değdiği yer.
Aynı Masalı Her Gün Anlatmak...
Peki çocuklarımızla bu özel dünyaya nasıl her gün aynı heyecanla girebiliriz? Biliyorum işten geliyorsunuz, ev işleri ve yemek telaşı, derken yatma saati geliyor. Hep aynı masal kitabını eline alıp gelen kızınız ya da oğlunuz sizden her gece o kitabı siz tükenene kadar okumanızı bekliyor. Siz eşinize, eşiniz size topu atsa da, o kitabı her akşam okumaktan başka çareniz yok. Bugün başka bir kitap okumak isteseniz de, bunu reddeden bir çocuğunuzun olması aslında size çocuğunuz hakkında önemli bir ipucu sunuyor. Çocuğunuz neden aynı kitabı okumanızı istiyor? Bunu anlamak da size düşüyor.
Çocuklar eğer halledemedikleri bir konu varsa, onu o masal kitabı ile özdeşleştirip, o konuyu halledene kadar aynı kitabı okumak istiyorlar. Bizim gibi aslında. Takılmış plak gibi aynı iş yeri konuları ya da aynı sıkıntılı ilişkiler içinde birinden diğerine tekrar yaptığımız zamanlarda olduğu gibi.
O yüzden öncelikli görevimiz sakin kalıp, sabırla o takıldığı kitabı tekrar tekrar okumak. Hatta tekrarı bir avantaja da dönüştürebilirsiniz. Kitabı en ince ayrıntısına kadar ezberlediğiniz için, okumadan, ellerine, dokunup, gözlerine bakarak anlatmak size de çocuğunuza da iyi gelebilir. Arada hikayeyi onun yönetmesine izin verirseniz, kısa sürede başka bir kitabın sihirli dünyasına yolculuk ettiğinizi göreceksiniz. Kreş ve anaokullu da masal etkinliklerinin de faydası büyük. Masal etkinliklerinin olduğu organizasyonlar da ayrı bir yaratıcılık ve ifade geliştirme alanı sunuyor. Bunlardan biri geçtiğimiz ay, İzmir’de gerçekleştirildi.
Ege Üniversitesi Atatürk Sağlık Meslek Yüksek Okulu Çocuk Gelişimi öğrencileri, Mayıs ayında gelenekselleşen “Uçabildiğimiz Kadar Yukarı” masal ve hikaye anlatma etkinliğini gerçekleştirdi. Üniversitenin bahçesinde öğrencilerin hazırladığı masallara özel görsel birçok alanın bulunduğu şenlik gerçekten görülmeye değerdi. Basit ama yaratıcı birçok teknikle anlatılan masallar bizleri keyifli bir yolculuğa çıkardı. Deniz kızının denizden yapılmış çadırının içinde deniz kızı masalını dinlemek, uzay yolculuğuna bir uzay gemisi ile çıkmak ya da dinazorların dünyasına dinozor kostümü giyerek katılmak çok eğlenceliydi.
Ege Üniversitesi çocuk gelişimi öğrencilerinin dinozor kuyruklarını sallayarak, sürekli dans etmeleri, prenses kostümüyle uçuşan enerjileri, yünden yapılmış Rapunzel saçlarını çıkarmak istemeyen çocukların hali, İzmir farkını ve farkındalığını yansıtıyordu. Tüm katkısı olan öğrencilere ve onlara yol gösteren Ege Üniversitesi Çocuk Gelişimi öğretim üyesi Fulya Atalay Yalçın’a çok teşekkür ederiz. “Uçabildiğimiz Kadar Yukarı” hayatta çocuk kalarak yol almak isteyenler için çok doğru kurgulanmış bir proje, büyükler için de bir tane organize edilse sloganı ne olurdu acaba? “Batabildiğimiz Kadar Dibe” mi? :)
İşin şakası bir yana, masallara inanmaktan vazgeçtiğimizde, gerçeklikleri gülerek karşılamayı unutuyoruz. O yüzden “Bir varmış, bir yokmuş”, her yeni güne çocuğunuzla keyifle başlamak ve bitirmek için harika bir slogan değil mi?
Masal gibi sihirli günleriniz olsun…
Reyhan Tansu Şenay