İzmir’in Dağlarında Çiçekler Açar

31 July 2017
Reyhan TANSU ŞENAY

Reyhan Tansu Şenay, Marmara Üniversitesi Radyo TV Sinema bölümünü bitirdikten sonra uzun yıllar çeşitli televizyon kanallarındaki çalıştı ve daha sonra İzmir'deki bir gazetede muhabirlik, editörlük ve yurtdışı yayınları koordinatörlüğü yaptı. İnsan kaynakları ve çocuk gelişimi üzerine eğitimler aldı. Şu anda pazar günleri TRT Kent Radyo'da yayınlanan Sen Büyürken adlı çocuk gelişimi programını ve Anahtar adlı kişisel gelişim programını hazırlayıp sunmaktadır. Bir erkek ve bir kız çocuğu annesi olan Şenay, aynı zamanda kendisine ait yazılarını mutlubiz.com sitesinde paylaşmaktadır.

İzmir’in Dağlarında Çiçekler Açar

  • 31 July 2017
  • 863 Görüntülenme
  • YORUM

 

Eyvah! Ağustos’a da geldik… Çocukların okul kayıtları başladı, hatta bitiyor. Anaokuluna başlayacak, özellikle de ilkokula başlayacak çocuklar için okul seçimi ayrı bir önem taşıyor. Anne babalar hangi okul, hangi öğretmen diye okullar arası gezi turlarını sürdürürken, çocuklarsa tatilin keyfini çıkarıyor.

İzmir’de o kadar çok özel okul var ki artık, neredeyse her hafta yeni bir okul ismi duyuyorum. İstanbul ve Ankara’da yer kalmayınca İzmir’in taşı toprağı altın oldu. Hem inşaat sektörü, hem özel eğitim sektörü bulduğu ilk fırsatta İzmir’e geliyor. Buyursunlar gelsinler, bunlar İzmir ekonomisi adına sevindirici gelişmeler. Yıllardır İzmir’i geri planda tutan yatırımcılar için de büyük fırsatlar artık İzmir’de. Sadece yatırımcılar değil, İstanbul’dan bunalan, işsiz kalan, çocuk büyütmeye karar veren herkes İzmir’e akın etmeye başladı. 

İstanbul Güven Vermiyor

Yıllardır Çeşme ve Alaçatı’da İzmirliden çok İstanbullu görüyorduk, alıştık. Yakında her yerde bu durum söz konusu olacak çünkü çılgınlar gibi iş arayan, ev arayan, hatta arsa, çiftlik, arazi arayan İstanbullular var. Nereden mi biliyorum? Bunlardan biri de benim İstanbul’da yaşayan kuzenim. Senelerdir İstanbul’da okuyan, çalışan, kendi işini kuran kuzenimin bile, çocuğu olunca İstanbul’a bakışı değişti. Bir çocuğun güvende, huzurla, doğal bir ortamda büyümesi, iyi eğitim alması için İstanbul aşkı yetmiyor. Aşk karın doyurmuyor derlerdi eskiden, İstanbul aşkı ise artık huzur ve güven vermiyor. Şehir eşkıyalarının türediği, geceleri sokakta yürümenin hem erkek hem kadınlar için Elm Sokağı Kabusu olduğu İstanbul, tersine beyin göçü yaşamaya başladı. 

Evli ve çocuklu olanlar için öncelikli tercih İzmir, emekli olanlar için kesinlikle İzmir ve çevresi, “7/24 çalışacak mıyım? Hayat elden gidiyor!” diyenler için de İzmir...Çocuk yapan, sabah 5’te kendi işe, çocuğu okula gitmek için yola düşenler için zaten İzmir! 

Dolayısıyla özel okulların, inşaatçıların, yatırım tercihlerinin İzmir’e kayması normal. Özellikle Güzelbahçe taraflarında emlakçılarla konuştuğunuzda İstanbul’dan akın olduğunu öğreniyorsunuz. Bir günde İstanbul’dan evini satıp, yerine İzmir’den 3 arsa alanlar mı dersin, 3 ev alan mı dersin türlü türlü taşınma efsanesi dinliyorsunuz.

Bu geliş ile birlikte büyüyen bir ticari hacim olduğu kesin. Fakat bu durum nereye kadar sürer bilinmez. Özellikle eğitim alanına baktığınızda kafanız karışıyor. Özellikle iyi semtlerde isim yapmış devlet okullarında 40 kişilik sınıflarımız var. Kayıt için 6 binden başlayan bağış rakamları var. Bir de bu sene ilkokullarda hali hazırda var olan adrese dayalı okul kaydı yapılması, anaokullarında da geçerli olmaya başladı. Adres taşımayı kabul etmeyen sistemde, size en yakın okulu tercih etmiyorsanız, özel okulları gezmeye başlıyorsunuz. Zaten, her ne kadar yasal olmasa da devlet okuluna yapacağınız bağışın az daha üstüne koyarsanız özel okul bulabilirsiniz. Özellikle dil eğitimi konusunda devlet okullarının yetersizliği de, tüm velilerin gözlerini özel okullara çeviriyor. 

Özel Okul Seçerken Nelere Dikkat Etmeliyiz?

Özel okul seçerken, artık komşudan duyduğunuz bilgiler yeterli değil. 15 Temmuz darbe girişiminin bize eğitim sektöründe öğrettiği çok şey var. İzmir’de kapatılan onlarca okul ve açığa alınan öğretmenler, her okula ve her öğretmene çocuk emanet edilmeyeceğini hatırlattı bize. Artık “eti senin kemiği benim” anlayışı tarihe karıştı. Veliler, hangi öğretmen, hangi müdür, hangi okul sorularını her kaynaktan araştırıyor. Ancak şu bir gerçek ki, size mükemmel olarak tanıtılan okul, müdür ve öğretmen, sizin ya da çocuğunuz için mükemmel olmayabilir. O yüzden kendi eğitim hayatınızı, hayata bakışınızı göz önüne alarak ama en önemlisi çocuğunuzu okul seçme sürecine dahil ederek, içinize gerçekten sinen yeri tercih etmelisiniz. Şunu da bilmelisiniz ki, nereye giderseniz gidin beklentileriniz yüksek ise mutlaka sizi, dolayısıyla çocuğunuzu mutsuz edecek bir sebep bulursunuz. 

Öyleyse moral bozmadan “İzmir’in dağlarında çiçekler açar.” diyoruz. Korkular büyüdükçe, gelip sizi sınar. Gerekli araştırmanızı yaparak, sezgilerinize inanarak ama en önemlisi sakin kalarak karar vermenizi diliyorum.

 

Okul Seçerken Dikkat Edilmesi Gereken Unsurlar:

- Öğretmen: Çocuğunuzu anlayabilecek, en azından dinlemeyi bilen, tecrübeli; ancak öğretme aşkını kaybetmemiş, dersi ders gibi değil yaşatarak öğreten eğitim modelleri ile tanışmış, sürekli hizmet içi eğitime katılan, ödül ve ceza sisteminin işe yaramadığını bilen ama kuralları uygulayan ve uygulatan, çocukların sorunlarını kendilerinin çözmesine olanak tanıyan, güven veren ama en önemlisi çocukları seven bir öğretmen olmalı.

- Müdür: Eğitim ve öğretimin değerlerine saygılı, mümkünse öğretmenlik yapmış, velileri sorunların sebebi değil de çözümü olarak gören, öğretmenleri çalışan olarak değil, değer yetiştiren olarak algılayan, esnek, günlük yönetimsel koşturmanın dışına çıkıp, okulu bir veli, bir öğrenci olarak da gözlemleyebilen, empati yeteneği gelişmiş, sözde değil özde laik, demokrat biri olmalı.

- Eğitim: Çocuklara dersleri yaşatarak öğreten, öğrenmenin ezber sistemi ile gerçekleşmediğini bilen, yaratıcı metodolojilere hakim, çok ödev öğrenme aracı olarak kullanmayan, kalıcı öğrenmenin yaşayarak gerçekleştiği çalışmaları uygulayan, dünyada uygulanan öğrenme tekniklerini kendi öğrencilerinin sosyo-kültürel yapısına uygun olarak harmonize eden, çocukların ilgi alanlarına, yeteneklerine uygun çalışma modelleri yaratabilen, başarıyı TEOG ve LYS sonuçları ile sınırlandırmayan bir eğitim modeli tercih edilmeli.

- Dil Eğitimi: Yabancı dil seçenekleri olan ve yabancı dili Türkçe düşünmeyen, o şekilde öğretmeyen öğretmenlerle, yabancı dili çocuklara sevdirmeye çalışan, farklı öğrenme tekniklerini uygulayan, kesinlikle hizmet içi eğitim konusunda öğretmenlerini yurt dışı olanakları ile destekleyen, Erasmus gibi uygulamalara hakim, yurt dışında kardeş okullarla iş birliği olan bir yabancı dil eğitimi oldukça önemlidir.

- Fiziki ve Teknolojik Koşullar: Günümüz teknolojisini yakından takip eden, her yıl gerekli yatırımları yapan, öğretmenleri bu teknolojik araç ve gereçleri kullanmaları için eğiten, hijyen ve sağlık koşullarına özen gösteren, tuvalet gibi alanları çocuklara uygun ayarlayan ve görevliler aracılığıyla sürekli takip eden; ayrıca yeterli bahçe ve oyun alanları olan, spor ve sosyal faaliyetleri için uygun alanları bulunan bir okul olmalı.

- Beslenme: Okulda paketli ve zararlı gıda satışına izin vermeyen, taze veya kurutulmuş meyve, çerez gibi gıdalar sunan, gazlı içecek gibi çocukların kesinlikle uzak durması gereken içecekleri bulundurmayan bir kantini olmalı. Yemekhanesi ise, hijyenik koşulları ile bakliyat, sebze ve protein seçeneklerini sunabilmeli. 

- Güvenlik: En değerlinizi emanet ettiğiniz okulun güvenlik önlemlerinin yeterli olup olmadığı en önemli unsurudur. Okula giriş, çıkışta güvenlik görevlilerinin gerekli hassasiyeti gösterdiğinden emin olun. 

- Rehberlik: Psikolojik ve Rehberlik Danışmanların yeterli eğitim ve donanıma sahip, iletişim kurabileceğiniz, işbirliğine açık, çözüm odaklı kişiler olması önemlidir. Bir psikolojik danışman, her çocuğun dönemsel olarak yaşadığı uyum, kaygı, sosyalleşme sorunlarını atlatmasında hayat kurtarıcı bir rol üstlenir.

 

Reyhan Tansu Şenay


Yorumlar

Yorum Yap

500