Yılların Bana Kattıkları

30 November 2017
Meltem ONAY

Ege Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü’nden mezun oldu. Adnan Menderes Üniversitesi-İşletme Bölümü’nden doktora unvanını aldı. Celal Bayar Üniversitesi’nde, Yönetim ve Organizasyon Anabilim Dalı’nda öğretim üyesi olarak görev yaptı. 2019 yılında, aynı üniversiteden emekli oldu. Şu anda Onbeş Kasım Kıbrıs Üniversitesi’nde rektör yardımcısı olarak görev yapmaktadır. 2020 yılında, tarıma olan hassasiyeti nedeniyle, Cemre Hareketi: Sürdürülebilir Tarım-Gıda Platformu’nu kurdu. Bu platform aracılığı ile ülkemizde, tarımda dijitalleşme ve döngüsel ekonomi uyumlu kooperatifçiliğin yaygınlaştırılması konusunda çalışmalarına devam etmektedir.

Yılların Bana Kattıkları

  • 30 November 2017
  • 1064 Görüntülenme
  • YORUM


Yılların Bana Kattıkları



Aslında, yıllardan bahsetmemek gerekiyor bunu biliyorum ama nedense bazen bir konuya başlarken, geçmişe dokunmadan geçemeyebiliyoruz. Aynı bugün benim yazmaya çalışacaklarım gibi…


Bir varmış bir yokmuş misali… Çocukluğumdan bu yana masalları sevdim mi bilmiyorum ama oğlum doğduğundan bu yana masal anlatmayı çok sevdim. İlkokula başlayıncaya kadar ona hep masal anlattım. İnatla bana hep “yeni masallar anlat” dedi, bildiği masalları dinlemeyi hiç sevmedi. O yeni masal dediği için de, hep yeni bir şeyler üretmek zorunda kaldım. Yeni masallar benim de bir hayat tarzım oldu. Sıradan değil, sıra dışı oldum. Günlük değil, uzun bakış açılı oluverdim yaşamım boyunca. 





“Yaşamım boyunca” ifadesini boş yere kullanmadım aslında, yılların bize neler kattığını anlatmaya çalışırken, yaşımın bana getirdiği olgunluk ve çocukluk ile kalemi elime alıverdim. Neler yaşadı bu kalp, neler gördü dedim içinden. Sevgiyi yaşarken, nefreti de kucakladı. Kıskançlığı hissederken, aşkı da yaşadı. Bir anda iki duygu yaşanır mı diyenlere, yaşanır hem de nasıl yaşanır dercesine günler geçiverdi. 


Geçtiğimiz hafta yaşgümdü. İnsanlar için doğum günleri ne kadar anlamlıdır bilmiyorum ama benim için çok önemli. Neden mi? Çünkü o yıl içinde yapamadıklarını başarmak için bir şansım olabilir diye düşünürüm. Bu nedenle, hemen umutlanır ve heyecanlanırım. 





Umudun ve heyecanın olduğu her işin müthiş başarı getirdiğine inanırım. Kalbimin hızla çarptığı her işi sevgiyle yaptım. Sevgiyle yapıldığı için de, çevresinde sevgi dolu insanlar oldu. Bu nedenle kalbime o kadar çok giren kişi oldu ki, ben bile sayısını hatırlamaz oldum.  İnsan unutuyor yaşgünlerini... Ya da her yaşın bir başka anlamı oluyorbelki de  bu nedenle…. 


Yıllar once Ege Üniversitesi’nde derslere giriyordum. Sevmediğim ama vermek zorunda olduğum bir ders vardı. Öğrencilere “muhasebe” dersini sevdirmek için neler yaptığımı bir tahmin edin... Ders başladı ama içeride bir gariplik var. Öğrencilerin dikkati devamlı dağılıyor, cep telefonları ile oynayan kişlerin sayısı gözle görünür bir şekilde artıyordu. Derken birden kapı açıldı ve içeriye, müzikler eşliğinde yaş günü pastamın olduğu gençler dalıverdi. Hayatımda bir eğitmen olarak, ilk defa böyle bir hediye alıyordum öğrencilerimden. Hiç unutmadığım anılar içinde özel bir yer edinivermişti o gün hafızamda… O günden bugüne kaç yıl geçti derseniz inanın hiç hatırlamıyorum ama her sene bu şirin seremoni farklı öğrenciler ile farklı sınıflarda hep kutlandı. Kaç eğitmene bu tür hediye yapılıyor bilmiyorum ama ben yeni yaşıma girerken bu nedenle hiç yalnız kalmadım. 





Bu sene daha farklı bir kutlama yaşadım. Çok sevdiğim iki öğrencim pazar kahvaltısı yapmak için geldiklerini söylemişlerdi ama ellerinde müthiş güzel pastaları ile geldiler. Malum artık Facebook diye bir sosyal medya aracı var. Ben de bu güzel anı, paylaştım. Birden ne göreyim, bütün beni dost olarak kabul eden kişiler kutlamaya başladı. İşin ilginç tarafı çeşitli vesilelerle ile yurt dışından dostluk kurduğum kişiler de telefonla kutlamaya başlamasınlar mı? İşte işin güzel tarafı da bu oldu. Birkaç yıldır, ben “dünya vatandaşı olmak” istiyorum derken, beni arayan kişiler ile konuşmaya başladığımda, onların mutluluk verici, sevecen seslerini duyduğumda, yıllar bana bu duyguları ne de güzel öğretti demeye başladım. 


Yaşam aslında pamuk ipliğine sarılı. Bir gün doğuyorsun belki acılar içerisinde, sonra nefes almaya başlıyorsun. Bu nefes bence senin kulağına fısıldanıyor. Mutlu ol diye, neşeli ol diye, belki de hayattan zevk al diye. Bana kim ne seslendi bilmiyorum ama bildiğim tek bir şey var ki; yaşamın tadını ancak çevrenizdeki kişiler ile çıkartıyorsunuz. Önemli olan bu kişilerin doğru olması, size enerji vermesi, sizi değerli olarak görmesi. 





Bunu siz belirliyorsunuz aslında. Siz seçiyorsunuz çevrenize aldığınız kişileri. Sınırlarını da siz çiziyorsunuz. Benim yıllar içinde çok ince sınırlarım olmadı. Şimdi belki yeni yeni çizmeye başladım. Ama eski yıllarımda iyi ki geniş bir halkam varmış ki, çok kişi tanıma, anlama şansım oldu. Cezaevlerinde, gecekondularda, yatlarda, köylerde, tarlalarda, fabrikalarda, büyük otellerde, ticari merkezlerde, okul koridorlarında, bekçi kulübelerinde çok bulundum. Bütün bu kişiler ile dostluklarımı geliştirdim. Bir çocuk heyecanı ile onların yaşanmalarını dinledim. Şehirler arasında yaşadım, farklı duyguları hissettim onların anlattıkları hikayelerde… Farklı giysiler giydim, renklerin harmonisini yaşadım. Top oynadım, yüzdüm, bisiklet bindim. Hiç durmadan düştüm, kırdım bir yerlerimi. Stadyumda festivaller düzenledim, uçurtmalar uçurdum. Tango yaptım, dansın muhteşem gücüne tanık oldum. Tiyatro oyununda oynadım, kitap yazdım. 



Annemle, kız kardeşimle her hafta sonu yemek yedim, birlikte iskâmbil oynadık. Kafa dengi arkadaşlarımı topladım, onlara grup isimleri verdim. Gurme Grubu; T Grubu; Zümrüd-ü Anka Kuşu; Dost Meclisi dedim… Hem onlarla zevkli zaman dilimi geçirdim hem de onlara sevgi ve enerji verdim. Bu ikilem kendini buldu, besledi ve besledi. Büyük bir top haline geldiğinde, çevresine de sığamaz oldu. 




Bir gün havaalanında çok sevdiğim çikolatayla beni karşılayan bir sevdiğim oldu; bir gün çok istediğim ama bir türlü yapamadığım bale için bana bale ayakkabısı alan bir öğrencim oldu; “annelerin en güzeli en gurur duyulası” diyen oğlumdan mesajlar aldım. 


Kısacası çok sevdim hayatı, beni sevenleri ise daha çok sevdim. Kalbimin büyüklüğü işe yaradı. Ne kadar büyük ise kalp, o kadar kişiyi de aldı. Büyüdü büyüdü ve koskocaman oldu. İşin enteresan tarafı büyümeye devam da edecek. Birisi girerken diğeri çıkacak. Çıkan hep akılda kalacak ve sevgisi hissedilecek. Ve bir gün zaman durduğunda, son nefes alındığında mezar taşına kısa ve öz bir yazı yazılacak. “Çok Mutlu Yaşadı” diye. Benim bir varmış bir yokmuş masalım da aniden bitiverecek tenlerden, nefeslerden ve dudaklardan. Asıl olanın tek vücut olduğu bir dünyada, ruhun ve bedenin bir arada yaşadığı bu engin denizde, bu geminin tek kaptanı olarak yol alırken, bazen yaşamımda fırtınalar gördüm. Bazen de durgun denizler. Bu denizin hep dibi gözüktü bana, o kadar mavi ve yeşildi ki… Her seferinde bu derinliğe atladım ve sakin sakin yüzdüm. Denizin kokusu, denizin serinliği hiçbir şeyde bu kadar zevk vermedi bana… Dingin oldum, huzurlu oldum bu hayal denizinde… 




Yeni bir yaşıma merhaba darken, haydi bakalım hayat, bana bu yıl da neler göstereceksin diyorum. Pupa yelken gitmeye devam...
 
 
Meltem Onay

01.12.2017


Yorumlar

Yorum Yap

500