Tarıma Farklı Bir Bakış: Kentsel Tarım

01 September 2020
Meltem ONAY

Ege Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü’nden mezun oldu. Adnan Menderes Üniversitesi-İşletme Bölümü’nden doktora unvanını aldı. Celal Bayar Üniversitesi’nde, Yönetim ve Organizasyon Anabilim Dalı’nda öğretim üyesi olarak görev yaptı. 2019 yılında, aynı üniversiteden emekli oldu. Şu anda Onbeş Kasım Kıbrıs Üniversitesi’nde rektör yardımcısı olarak görev yapmaktadır. 2020 yılında, tarıma olan hassasiyeti nedeniyle, Cemre Hareketi: Sürdürülebilir Tarım-Gıda Platformu’nu kurdu. Bu platform aracılığı ile ülkemizde, tarımda dijitalleşme ve döngüsel ekonomi uyumlu kooperatifçiliğin yaygınlaştırılması konusunda çalışmalarına devam etmektedir.

Tarıma Farklı Bir Bakış: Kentsel Tarım

  • 01 September 2020
  • 1110 Görüntülenme
  • YORUM

 

Tarımın sürdürülebilirliği ve çok geniş kitlelere yayılması için dünyada neler oluyor diye bir araştırmaya başladığımda, yeni bir kavram ile karşılaştım:

 

“Kentsel Tarım”.

 

Kentsel tarım nedir, uygulama alanları nereleridir, “yerel üret, yerel tüket” anlayışı için, alternatif bir çözüm olabilir mi diye düşünürken, dünyanın pek çok yerinde kent içinde ve yakın çevresinde, eğitim ve drenaj problemi nedeniyle, süreli farklı kullanımlara tahsis edilmiş olup sonradan da atıl duruma düşen veya plan gereği bir süre boş bırakılması öngörülen alanlarda yürütüldüğünü gözlemledim.

Daha da önemlisi, ev bahçeleri gibi geleneksel yetiştiriciliğin yapıldığı alanlar ile çatı, balkon ve teras gibi konutlara ait yüzeyler de kentsel tarım alanları içinde sayılabiliyor.

 

 

Peki, kentsel tarımın amaçları ve faydası nedir? Neden teşvik edilmelidir?

 

Kentsel tarım, sürdürülebilir ve doğal uygulamalara dayanıyor. Zaman (geçici), yer (ara bölgeler), sosyal yapı (kadınlar ve düşük gelirli gruplar) ve ekonomi (ekonomik krizler, gıda yoklukları) gibi koşulları yapısında bulunduran önemli bir işleve sahip.

Kentsel tarım uygulamaları içinde, üreticiler ve işçiler yanında toprak sahipleri, tohum tedarikçileri, kredi kuruluşları, tüketiciler ve atık yöneticileri de bulunuyor.

Dünya üzerinde doyurulması gereken 7 milyar insan var, 2050 yılında bu rakamın 9 milyar olacağı söyleniyor. Bu dünya, hızla gelişen bu nüfusu nasıl doyuracak? Tarım uzmanları, su kaynaklarının azalmasından kirliliğe, enerji kullanımından habitat kaybına kadar bir sürü sorunla mücadele ederken, şehirler kendi kendilerine yeten ve yönetilebilen yerler olabilecek mi acaba, yakın bir gelecekte?

 

 

Yiyeceklerin mümkün olduğunca yerli olmasını sağlayan kentsel tarım ile uğraşan insanların sayısı her geçen gün artıyor. Kentsel tarım ile parayla satın alınabilecek en taze ürünler yetiştirilerek mevsiminde tüketilebiliyor.

 

Şehirlerin daha yeşil olması ve kişi başına düşen gölge alanların artması kentsel tarımın en önemli faydaları arasında. Ayrıca kentsel tarım, insanların doğayla yeniden iletişim kurmasına da yardımcı oluyor. Bina çatılarındaki ve verandalarındaki bahçeler rahatlamak için oldukça huzurlu yerler olduğundan, insanlar kendilerini buralarda daha mutlu hissediyorlar, hatta bu bölgelere turistleri bile çekmeleri mümkün olabiliyor.

 

Kentsel tarım aynı zamanda “çevreci girişimciler” için de müthiş iş fırsatları yaratıyor. Entegre edilmiş “yeşil çatılar” tüm dünyada yavaş yavaş popüler olmaya başladı. Yeşil çatılı evler veya binalar kiracılara veya alıcılara fırsat olarak sunuluyor ve satıcılar yeşil bina sertifikaları ile prestij kazanıyorlar.

 

Şehirlerdeki boş arsalar, apartman bahçeleri, balkon ve teraslar ekim alanları olarak kullanılabiliyor. Meyve ve sebze yetiştirmek, düşük gelirli insanların market alışverişi maliyetlerini düşürmelerine ve de taze ve sağlıklı ürünler yemelerine yardımcı oluyor. Yetiştiriciler aynı zamanda, halk etkinliklerinde ve yerel pazarlarda ürünlerini satarak ek gelir de elde edebiliyorlar.

 

 

Arıcılığın da yapıldığı Inter Continental New York Barclay Hotel’deki çatı bahçesi, kentsel tarımın ilk örneklerinden birisi. Midtown arılarının ürettiği ballar, otelin mutfağında kullanılıyor ve arılar polen yaymak için beş mil uzağa kadar uçuyorlar.

Chicago’da yer alan ve kâr amacı gütmeyen City Farm kapsamında yaz ve sonbaharda taze ürünler satılıyor ve şehir sakinlerine toplum destekli tarım payları sunuluyor. City Farm’da yılda 25,000 kiloluk domatesler, havuçlar, pancarlar, rokalar ve şifalı bitkiler üretiliyor. Çiftlik ekonomik fırsatlar sağlıyor ve bir sürü gönüllüyü ve ziyaretçiyi kendine çekiyor. Bölgedeki restoranların birçoğu malzemelerini City Farm’dan almayı tercih ediyorlar.

 

 

İki Amerikalı girişimci bir aracın arkasını toprakla doldurarak ve içine domatesler ekerek dünyada bir ilke imza attı. Bu iki arkadaş şehirli çocuklara ellerini kirletme şansı vermek ve yiyeceklerin toprakla nasıl göründüğünü göstermek için tekerlekli bahçeyi bir mahalleden diğerine götürüyorlar. 2011 yılında Truck Farm isimli bir film çektiler ve oldukça ses getirdi. Pek çok şehirli çocuğun, hangi sebzeyi, hangi meyveyi nerede ve nasıl yetiştiklerini bilmediklerini hepimiz biliyoruz. Sadece bu küçük uygulama bile, şehir çocuklarının doğayı, tarımı sevmesi için küçük bir şans.

 

Tokyo’da bir çalışan ofis içinde yetişen sebzeleri hasat edebiliyor. İş bulma ve yerleştirme şirketi Pasona Group doğayla iç içe olmak, çalışma ortamını teşvik etmek ve geliştirmek için yetiştirme alanı oluşturmuş. Öğlen aralarında çalışanlar sebze ve meyvelerle ilgileniyorlar.

 

Bu uygulamayı duyduğumda çok etkilenmiştim. Keşke bizim ülkemizde de bu tür uygulamalar başlasın diye hayıflanırken, bir arkadaşım, İstanbul’da pek çok işletmenin kendi çatılarında, ya da kendilerine tahsis edilen bazı tarım bölgelerinde, bu tür uygulamalar yaptıklarını söyledi. Bu gerçekten çok sevindirici ve umut verici bir haber. Umarım yakın bir zamanda ülke geneline yayılım sağlanabilir.

 

 

Bu örnek çalışmalar, şüphesiz dikkat çekici olmasına rağmen, bir de işin diğer tarafı yani projenin bir “iş modeli” var. Bahçe kurulum ücreti, pazarı, restoranlar ile anlaşma boyutu, ya da kooperatifler ve marketler ile anlaşma protokolleri.

 

Nasıl ki, herhangi bir işe başlarken, öncelikle bunun fizibilitesini yaparak projelendirmeye başlıyorsak, kentsel tarım için geliştirilecek her yeni iş fikri de planlı olmayı gerekli kılıyor. Ben, özellikle gençlerin bu ve benzeri konulara daha fazla önem vererek, yeni iş modellerinin peşinde olmalarını öneriyorum. Alışılmışın dışında, boşlukları dolduran ve ihtiyaç duyulan gerçek işleri yapmaları doğrultusunda, çok daha zevkli, özgür, yaratıcı bir hayatı bulacaklarına inanıyorum. Bu işlerden biri de kentsel tarım.

 

Ne dersiniz? Büyük şehirde yaşayan bizler için, bir kazanç değil mi?

 

Meltem Onay


Yorumlar

Yorum Yap

500