Ölü Kadınların Şarkısı “Savaş, insanlığın sessizliğidir!!”

31 March 2016
Meltem ONAY

Ege Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü’nden mezun oldu. Adnan Menderes Üniversitesi-İşletme Bölümü’nden doktora unvanını aldı. Celal Bayar Üniversitesi’nde, Yönetim ve Organizasyon Anabilim Dalı’nda öğretim üyesi olarak görev yaptı. 2019 yılında, aynı üniversiteden emekli oldu. Şu anda Onbeş Kasım Kıbrıs Üniversitesi’nde rektör yardımcısı olarak görev yapmaktadır. 2020 yılında, tarıma olan hassasiyeti nedeniyle, Cemre Hareketi: Sürdürülebilir Tarım-Gıda Platformu’nu kurdu. Bu platform aracılığı ile ülkemizde, tarımda dijitalleşme ve döngüsel ekonomi uyumlu kooperatifçiliğin yaygınlaştırılması konusunda çalışmalarına devam etmektedir.

Ölü Kadınların Şarkısı “Savaş, insanlığın sessizliğidir!!”

  • 31 March 2016
  • 1114 Görüntülenme
  • YORUM

 

Savaş, kadınları yüreğinden vurur. Çünkü, ondan eşini, çocuğunu, kardeşini, babasını, sevdiğini alır...

Neden her kavgada, her savaşta incinen hep kadınlar olur? Bunu anlamak ve bilmek için erkek olmak mı lazım? Öyle olmalı çünkü ne kadar uğraşsam anlamıyorum. Savaşları hep erkekler başlatıyor. Çünkü kadın hiçbir zaman iktidar olamamıştır. Savaş, doğrudan savaşmasa bile kadınları yüreğinden vurur. Ondan eşini, çocuğunu kardeşini, babasını alır çünkü... Aç çocuklar ve sefil halde kalmış yuvasıyla başlatmadığı savaş için ödeyeceği bedel zaten çok ağırdır. Ama yetmez bu değil mi? Bosna’da, Ruanda’da, Kenya’da, Bengal’de, Filistin’de..

Savaşlar biter, anlaşmalar yapılır, ölüler gömülür, yaralar sarılır. Elini kolunu kaybetmiş bir asker başı dik durur savaştan sonra; ya onurunu kaybetmiş bir kadın?

İnsanın kimliğini, kişiliğini kaybetmesi kulağa ne kadar korkunç geliyor öyle değil mi? İnsan çok kolay bir şekilde, “göçmen”, ”tecavüze uğrayan kadın” veya “işte savaşın yıktığı ülkeden gelen yeni göçmenler” şeklinde etiketlenebiliyorlar.

Her bir hikaye aslında hayatın ve savaşın ta kendisi... İçimizdeki canavarın, ilk fırsatta nasıl bizi insanlığımızdan çıkarabildiğinden dem vuruyoruz. İnsanlık, hala ve nasıl bu pamuk ipliğinin üstündedir? Bu iplik koparsa, insanlık insanlığından vazgeçer diyoruz. 

Geçtiğimiz gün içerisinde unuttuğum bazı duygularımı hatırlamama neden olan bir film seyrettim. Aslında hepinizin bildiğini tahmin ettiğim bu film, 1993 ABD’de çekilmiş. Steven Spielberg’in II.Dünya Savaşı sırasında Naziler’in uygulamış olduğu soykırımdan binin üzerinde Polonya yahudisinin kurtarılmasında rolü olan Oskar Schindler’i ve bu kurtarmayı konu edinen film, tüm zamanların en iyi filmleri arasında yerini almıştı. Bu filmi seyrettikten sonra “nefret, acımasızlık, yaşam hakkı, egolarımız, hınçlarımız, hırslarımız” gibi unuttuğum pek çok duygum birden canlandı hafızamda, ruhumda, bedenimde… Kalbimin bölümleri arasında bir sızı belirdi ve beni suskunlaştırdı. Nefes alışlarım daraldı, belki ellerim terledi ve Eve Ensler’in yakın tarihin trajik olaylarından Bosna iç savaşından hareketle yazdığı bir oyun aklıma geldi yine… İki perdelik bu oyun, şiddet ve tecavüz mağduru bir grup kadının barındıkları mülteci kampında yaşadıklarını anlatıyordu.

Birden bir film sahnesi gözlerimin önüne geldi, diğer taraftan ise bir tiyatro sahnesi… . Sonra dedim kendi kendime, yeni yıla girdiğimiz şu günlerde, evrene güzellikler dilerken, aslında neleri unuttuğumuzu hatırlattı bu iki dramatik olay…

Oskar Schindler’in hayatını anlatan filmin kapağında çok anlamlı bir söz vardı. Talmut’ta, Yahudilerin eski metinlerinin birinde geçiyor bu söz.. Schindler bu kadar hayat kurtardığı için onun yanında çalışan Yahudilerden birisi söylüyor filmin sonunda…

Diyordu ki: “Her kim ki bir insanı kurtarır, tüm insanlığı kurtarmış sayılır.” Derin bir ifade, düşünülmesi gereken mana ve anlam yüklü sözcükler… İnsanlığımızı hatırlatıyor bizlere, her gün neden aynaya bakmamız gerektiğini de…Çünkü o ayna da “umut” var. Umut, orada gördüğümüzdür. Yani bizde….

Yaşanan acıları dindirmek belki mümkün olmayacaktır ama geleceği şekillendirirken geçmiş deneyimleri dikkate alarak hiç kimseyi ötekileştirmeden, cinsiyet ayrımı yapmadan daha hümanist bir dünya oluşturmaya ne dersiniz? 

Bir dostumun çok güzel sözleri var. Der ki: “Her insanın bir hikayesi vardır, doğumuyla başlar ölümüyle biter. Çokları zannederler ki kendi hikayesi yalnız kendisine aittir ve yaşanıp bitecektir. Hiç kimseyle paylaşmadan, hiç kimse onun benzerini yaşamadan. Zannederler ki herkes aynı dünyada başka bir hikayeye sahiptir. Oysa ki hikayeler aynı, farklı olan dünyalardır” 

İnanıyorum ki; 2012 yılı 'tüm insanlık' için her bir kişinin katkı koyduğu, aydınlığa doğru yürüdüğü, içindeki sevgiyi çevreye yaydığı 'ışık hızında' bir yıl olur… 

Meltem Onay


Yorumlar

Yorum Yap

500