Ege Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü’nden mezun oldu. Adnan Menderes Üniversitesi-İşletme Bölümü’nden doktora unvanını aldı. Celal Bayar Üniversitesi’nde, Yönetim ve Organizasyon Anabilim Dalı’nda öğretim üyesi olarak görev yaptı. 2019 yılında, aynı üniversiteden emekli oldu. Şu anda Onbeş Kasım Kıbrıs Üniversitesi’nde rektör yardımcısı olarak görev yapmaktadır. 2020 yılında, tarıma olan hassasiyeti nedeniyle, Cemre Hareketi: Sürdürülebilir Tarım-Gıda Platformu’nu kurdu. Bu platform aracılığı ile ülkemizde, tarımda dijitalleşme ve döngüsel ekonomi uyumlu kooperatifçiliğin yaygınlaştırılması konusunda çalışmalarına devam etmektedir.
İklim aktivisti olmaya karar verdiğim andan itibaren, çevreye ve konulara olan bakış açım da değişti. Bu değişim çoğu zaman beni korkuttu. Çünkü, farkında olmadan yaptığımız bütün aktivitelerin iklim krizini tetiklediğini fark ettim. Kendimde dahil, pek çok kişinin “doğa canavarı” olduğuna karar verdim. Böyle olunca da yapmayı planladığım tüm eylemlerde, önce kendimi, sonra da çevremdeki tüm grupları daha doğru nasıl yönlendirebilirim, nasıl uyarabilirim demeye başladım. Aktivist olmak da herhalde böyle bir duygu. Daha protestocu oluyorsun, daha kararlı oluyorsun. Peki nedir önce iklim değişikliğini tetikleyen “karbon emisyonu”, bunu anlamaya çalışalım.
Karbon emisyonu nedir?
Karbon emisyonu, doğada oluşan karbonun atmosfere salınmasını ifade eder. Karbon emisyonu, çoğunlukla insan kaynaklı faaliyetlerin bir sonucudur. 19. yüzyıldan itibaren kömürle çalışan sanayi araçlarının kullanılmasıyla birlikte, atmosferdeki sera gazı yoğunluğu da artış gösterdi. Atmosfere salınan bu gazlar, dünyanın ortalama sıcaklığının artmasına sebep oluyor. Sera gazlarının atmosferin iç yüzeyini kaplayıp, güneşten gelen ışınların geri yansımalarını engelleyerek dünya üzerindeki sıcaklığı artırması, tehlike sinyallerini veren büyük bir iklim sorununa kapı açtı. Sıcaklığın artışıyla doğru orantılı olarak, yeryüzünün en büyük tatlı su kaynağı olan buzullar her geçen gün daha fazla erimeye ve deniz seviyesi her geçen gün daha fazla yükselmeye devam ediyor. Artan ortalama sıcaklık sebebiyle yerkürede gözlemlenen bölgesel hava akımları da olumsuz anlamda etkileniyor ve son yıllarda hepimizin yakından gözlemlediği ve doğrudan etkilendiği aşırı hava olayları yaşanıyor. Sera gazı miktarı üzerinden, insan faaliyetlerinin doğaya verdiği zararın ölçüsü ise Karbon Ayak İzi ile ifade ediliyor.
Karbon emisyonunun son yıllarda artış göstermesinin temel sebepleri arasında; kontrolsüz sanayileşme, sürekli artan enerji talebi, yükselişe geçen şehirleşme, azalan ormanlık alanlar, yoğun hayvancılık faaliyetleri ve kontrol edilmeyen sera gazı salınımı sayılabilir.
Karbon emisyonunun iklim değişikliğine etkisi
İklim değişikliğinin en temel sebebi, atmosferde biriken sera gazlarının (karbondioksit, metan, diazot monoksit, hidroflorokarbonlar, perflorokarbonlar, sülfür hekzaflorid gibi) yeryüzünün sıcaklık seviyesini artırmasıdır. Bugün, iklim değişikliği nedeniyle dünya ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya. Karbon salınımını azaltmazsak, beslenmeden soluduğumuz havaya kadar, temel yaşam alanımıza dair hemen her şeyi kaybedebiliriz. Atmosferdeki karbon emisyonu bu hızla artmaya devam ederse, bitki türleri ciddi anlamda risk altına girecek, hatta pirinç, mısır, buğday gibi temel besinleri bile yetiştirmekte zorlanacağız. Bu da gıda güvenliğimizi ciddi anlamda tehlikeye atacak. İklim değişikliğinin etkilerine ek olarak, ormansızlaştırma faaliyetleri ile yaşam alanları iyice daralan yaban hayatın yeni yaşam alanı arayışı sonucunda insanla olan etkileşimi daha da artacak. Böylece, mücadele etmek zorunda kalacağımız yeni tehlikeler ve yeni salgınlar ortaya çıkacak. Sıcaklığa bağlı olarak artan buharlaşmayla birlikte toprak kayması, sel, kasırga gibi doğa olayları daha da sık yaşanacak. Yoğun buharlaşma ve artan sıcaklıklar dünyadaki iklim dengesini ve mevsim döngülerini bozacak. Bazı bölgelerde aşırı sıcak hava dalgaları ve kuraklık yaşanırken, bazı bölgelerde de çok yoğun yağış ve fırtına gözlemlenecek. Tüm bu etkiler insanlarla birlikte Dünya üzerindeki tüm canlıların yaşamını da tehlikeye sokacak. Yapılan araştırmalar, Türkiye’nin de bulunduğu orta kuşakta aşırı kuraklığın etkili olacağını gösteriyor. Bu da yalnızca gıda güvenliğimizi tehlikeye atmakla kalmayacak, hijyen koşullarındaki bozulma sebebiyle salgın hastalıkların daha da artmasına ve zorunlu göçlere sebep olacak.
Karbon emisyonu azaltmak mümkün mü?
Karbon emisyonunu azaltmada, öncelikle bireysel olarak bizlere, birtakım görevler düşüyor:
-Mümkün olduğunca yürümek, ulaşım için bisiklet tercih etmek ve kişisel araç yerine toplu taşıma kullanmak, yakıt tüketiminden doğan karbon salınımını azaltacaktır.
-Bireysel araçlarda tek bir kişi yerine birden fazla kişi olarak seyahat etmek. Böylece araç için enerji tüketiminde tasarruf yaparak, karbon salınımını azaltmış oluruz.
- Uzun yolculuklar için havayolu yerine tren veya otobüs tercih etmek. Çünkü uçak, en yüksek karbon salımı yapan ulaşım aracıdır.
- Mümkünse hibrit araç kullanmak. Elektrik enerjisiyle çalışan hibrit araçlar, kendini şarj ederek enerjilerini yenileyebildikleri için karbon salınımını azaltırlar.
- A sınıfı beyaz eşyalar ve tasarruflu led ışıklar gibi az enerji harcayan elektronik eşyaları tercih etmek.
-Doğru ev izolasyonu ile ısıyı koruyup, ısınmak için daha az enerji tüketmek.
-Mümkünse güneş ve rüzgâr enerjisinden faydalanmak. Güneş enerjili ev sistemleri veya evler için üretilen rüzgâr türbini kullanmak.
-Mevsime uygun ve yerli üretim olan gıdaları tercih etmek. Yerli üretim gıdaları tüketerek, uluslararası ulaşım için harcanan yakıttan doğan karbon salınımını azaltabiliriz.
-Daha az et tüketmek. Özellikle büyük baş hayvancılık faaliyetleri önemli ölçüde karbon salınımına neden olmaktadır.
-Kâğıt, cam, şişe ve ambalaj gibi geri dönüştürülebilir atıkları ayırarak geri dönüşüm kumbaralarına atmak. Böylece bu ürünlerin üretiminde harcanan enerji miktarını azaltabilir, daha az doğal kaynak tüketilmesini sağlayarak sürdürülebilirliğe hizmet edebiliriz.
Hangi alanlarda karbon salınım alanı yüksek?
Farkındalık dediğimiz konu, dinledikçe ortaya çıkıyor. Hafta sonu milli sporcu yeğenim Kaan Özsan ile konuşurken, Kaan bana dönerek: “Hala, ben tam çevreci bir spor yapıyorum, Formula Kite sporcuyum “dedi. Onu hemen kutladım. Bu sohbeti yaparken yanımızda benim gibi “tarım aktivisti” olan, Hasan Tunçkapı, başladı gülmeye. Ona neden gülümsediğini sorduğumuzda, başladı anlatmaya. Aslında hiç farkında değiliz, sporun her alanında inanılmayacak derecede, havaya karbon emisyonu salıyoruz. Nasıl mı? Elektrik kullanıyoruz, sporcuların taşınması için uzak ya da kısa yolculuklar yapıyoruz (karbon ayak izini toplu bir düşünün), spor ekipmanı alıyoruz (bunların hepsi fabrikalarda üretiliyor), maçları izlemeye yüzlerce kişi geliyor (arabaları ile), çim sahalarda su kullanıyoruz.
Tehlike çanları çalıyor
İnsanlık için “kırmızı alarm”… Hayatımızın tüm aşamalarını ve yaptığımız tüm eylemleri düşünerek, düşünmeye başlamak ve hareket etmek zorundayız. Neden diye sormak için bile çok geç…