Girişimcilik ve Kadın Girişicimciliği

31 December 2014
Meltem ONAY

Ege Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü’nden mezun oldu. Adnan Menderes Üniversitesi-İşletme Bölümü’nden doktora unvanını aldı. Celal Bayar Üniversitesi’nde, Yönetim ve Organizasyon Anabilim Dalı’nda öğretim üyesi olarak görev yaptı. 2019 yılında, aynı üniversiteden emekli oldu. Şu anda Onbeş Kasım Kıbrıs Üniversitesi’nde rektör yardımcısı olarak görev yapmaktadır. 2020 yılında, tarıma olan hassasiyeti nedeniyle, Cemre Hareketi: Sürdürülebilir Tarım-Gıda Platformu’nu kurdu. Bu platform aracılığı ile ülkemizde, tarımda dijitalleşme ve döngüsel ekonomi uyumlu kooperatifçiliğin yaygınlaştırılması konusunda çalışmalarına devam etmektedir.

Girişimcilik ve Kadın Girişicimciliği

  • 31 December 2014
  • 902 Görüntülenme
  • YORUM


GİRİŞİMCİLİK VE KADIN GİRİŞİMCİLİĞİ



Bir akademisyen olarak, “girişimcilik” konusu konuşulmaya başlandığında, tipik bir akademisyen gibi konuşmamam gerektiğini yıllar boyunca verdiğim her seminer sonrasında öğrendim. Kitaplarda yazılanlar ile günlük hayatta insanların yaşadıklarının çok farklı olduğunu, eğitimlere katılan kişileri dinleyerek öğrendim. Bu nedenle de konuşma şeklimi, verdiğim örnekleri değiştirdim. Kitap alfabesi ile değil, günlük yaşamın gerçekleri ile buluşturdum beni dinleyenleri. Böyle olunca da daha etkili ve etkin oldum. Dinleyici ile daha yakın oldum, onların korkularını, heyecanlarını kendi korkularım ve heyecanlarım olarak kabul ettim. Ben coştukça, onlar da coştular. Ben hüzünlendikçe, onlar da nerede önlem almaları gerektiğini ya da durmaları gerektiğini düşündüler. 





Düşünmek güzel bir duygudur, insanoğlu düşündüğü zaman sorgulamaya başlar. Sorguladıkça yeni çözümler bulur ki bu da yaşamın kendisidir. Belki de pek çoğumuzda olmayan bir duygu halidir “sorgulama”. Aslında yaşamın her aşamasında “Ne, Neden, Niçin” gibi soruları birbirimize ve bazen de kendimize sorabilsek çok daha başarılı olabileceğiz. 





İki hafta içinde “Kadın girişimciliğinin gelişmesine” yönelik düşüncelerimi öğrenmek amacıyla iki şehirde bulundum. Bunlardan birincisi Adana-Silifke, diğeri ise kendi şehrim olan İzmir’de toplamda 50 kişinin üzerinde kadın girişimci ve onları destekleyen erkekler ile konuştum. Sohbetlerimiz çok uzun oldu. Kimdik, neydik diye başlayan konuşmalar, saatler sonra çok önemli bir gerçeğin ortaya çıkmasına yardımcı oldu. Bildiğim ama halen çözüm bulamadığımız konular üzerinde, yıllardır dönüp durduğumuzu bana bir kez daha hatırlattı…




Hangi işe girecek olursak olalım, kendimize sormamız gereken çok önemli olan bir soru var: “Ben kimim, sonra da ne gibi yetenek ve yetkinliklere sahibim? Bu kişinin öncelikle kendisine sorması gereken ilk soru. Literatürde biz buna: “SWOT Analizi” diyoruz. Normal hayatta bu analizi genellikle işletmeler kendilerine soruyorlar. Zayıf ve güçlü yönlerimiz, tehditlerimiz ve avantajlarımız. Dörtlük bir diyagramda işletmeler bütün bu yönlerini tespit ederek gelecek stratejilerini belirliyorlar. Rakiplerine ve müşterilerine bakıyorlar, kendileri ile kıyaslıyorlar. Daha önemlisi sadece işletmeleri değil, çevredeki tedarikçileri, devletin yönetim şeklini, aldıkları kanun ve yönetmelikleri, finans kuruluşlarını, hissedarları, yerel yönetimleri, uluslararası sınırları ve buralarda uygulanan kısıtları ve sözleşmeleri de değerlendirmek zorunda olduklarını bu bulgular sayesinde görebiliyorlar.





Bu bakış açısı ile konuyu bir de kendimize yönelttiğimiz zaman işin rengi birden değişebiliyor. Bu farklılık kişinin kendine dönmesi, kendi öz değerlendirmesini yapabilmesidir. Bu gerçekten çok zordur; çünkü pek çok kişi, güçlü yönlerini kolaylıkla söyleyebilirken “zayıf yönlerini” itiraf etmekte zorlanıyor ya da söylememeye veya düşünmemeye çalışıyor. “Ben utangacım, ben girişken değilim, ben sinirliyim, ben kararsızım” diyemiyor. Üstüne üstlük bunları kabul etse bile, değişmek için çaba bile göstermiyor. 





Sonuçta ne mi oluyor? Kendini geliştirme becerisine sahip olmayan birisi, sadece günlük yaşıyor ve geleceği planlayamıyor. Sormuyor, sorgulamıyor. Çevresinde dönen olayların farkına varamıyor. İşletme biliminde “entropi ve negatif entropi” diye bir kavram vardır. İşletmelerden dışarıdan enerji, bilgi, kaynak alamaz ise, sonunda kapanmaya mahkumdurlar. Bu da tamamen bu konuyla ilgilidir. Entropi olursa, işletmeler kapanır. Negatif entropi ise yaşama, çağa uyum sağlamaya yardımcı oluyor. İşletme ayakta kalabiliyor ve sürdürülebilir olma şansını sağlıyor. 





Hem İzmir’de hem de Silifke’de yapmış olduğum söyleşiler bana çok önemli bir gerçeği bir kez daha ortaya çıkardı. Onlarca kadın, bir şeyler yapmak için çırpınıyor. Başarılı olmak için tutkuları, hayalleri var. Ancak bunları nasıl yapacaklarını bilemiyorlar. Plan yapmayı, nasıl yeni fikirler ortaya atacaklarını göremiyorlar. Bu algı sistemine sahip olamadıkları için de ne yazık ki; yapılan modeller üzerinden hareket ederek, yanlışlıklara düşünüyorlar. Umutları kırılıyor, para kaybediyorlar ve piyasadan bu kadar üretken olabilecek kadın istihdam imkânı yaratamadan hayal kırıklığına uğrayarak, kaybolup gidiyor. 





Girişimcilik konusunda ilk adım, kişinin kendisine tanıması ve neden yaptıkları işi yapmak istediklerini bilmektir. Hayatında lokantada çalışmamış, yemek yapmamış birisi sadece yemek yapmayı, pasta yapmayı sevdiği için, kafe açmayı düşünüyor. Buna da “benim hayalim bu” diye bakıyor. Eğer ki, bir konuda uzmanlık belgeniz yok ise, moda diye, herkes kazanıyor diye işe başlamak çok anlamsız. Eğitim sistemi çok kötü, ben çocukları daha iyi yetiştireceğim diyerek bir “anaokulu ya da çocuk gelişim merkezi” açmayı düşünüyorsanız, karşılaşacağınız zorlukları önceden öngörmek zorundasınız. Velilerin kaprislerini, çocukların verilen eğitimlere olan duyarsızlıklarını,  toplama eğitmenler ile bunları başarmanın mümkün olamayacağını görebilmeniz gerekir... 





İnsan kaynağı, finansman, muhasebe, satın alma, pazarlama, reklam çok önemli bir konu. Kuruluş yeri, işletmenin örgütsel yapılanması çok daha önemli. Peki, işletmeyi kurmadan önce girişimciler bütün bunları ne kadar düşünüyor ve biliyorlar? Geleceği öngörme, stratejik planlama neden önemli? Eğer siz işletmenizi dur ben başlayayım, sonra yolda karşılaştığım sorunlar olursa çözerim nasıl olsa diye bakıyorsanız bu konuya, şimdiden vazgeçin diye bir öneri de bulunuyorum herkese…




Daha önemli bir konu “fikir ve inovasyon”. Yani hangi fikir gündemin konusu. Bu fikir nasıl ortaya çıkar? Sormayı ve sorgulamayı bilmeyen, bütün eğitim hayatı boyunca bunları öğrenmeyen bir girişimci, kendi işletmesinde yeni bir fikri nasıl ortaya atabilir ki? Ekip çalışmasına yatkın olmayan, yetkiyi devretmeyen birisi, işletmenin kontrolünü nasıl alabilir ki? Kaynaklarını etkin kullanamayan, finans kurumları ile bağlantı kuramayan ya da düşüncelerini aktarmayı ikna etmeyi başaramayan birisi, projesini karşı tarafa ne kadar kabul ettirebilir ki?





Daha ilginç durum ise, girişimcilerin “Artık emekli oldum, şimdi evde oturamam, vaktimi geçirmek için bir şeyler yapmak istiyorum.” söylevleri... Ya da “Çalıştık ama şimdi baktım ki yıllar boyunca bir mesleğim bile olamamış” demeleri… Bankada çalışmış yıllarca ama kendine bir mesleğim yok diyor. Bunu bile irdelemekte zorlanıyoruz. Başlangıçta SWOT Analizi dediğimiz noktaya geliyoruz birden. 





Güçlü yanlarım var ama bir de zayıf ya da geliştirmeye açık yönlerim var. Girişimci olmak öyle göründüğü gibi kolay değildir. Dükkân açmak, yanına 10 eleman almak, kiranı ödemek değildir girişimcilik. İşi bu kadar basite alırsak, yaşamayalım daha iyi. 


Girişimci: bilgiyi paylaşandır. Risk alandır. Kararları doğru verendir. Yaşanan olumsuzluklardan ders alandır. Kendine güvenendir. Takımları oluşturan, bunları aktif olarak yönetme becerisine sahip olandır. Yılmayan, yeni düşüncelerle kapıları zorlayandır. Araştırmacıdır, kıyaslayandır. Ders almayı bilendir. Gelişmeleri pek çok kişiden önce görendir. Piyasayı takip edendir. Piyasanın aktörleri ile başarılı diyalog kurandır. 





Eğer sizin bu özellikleriniz yok ise, derin bir nefes almak, bu becerilere ve yeteneklere sahip olmaya çalışmanız gereklidir. Gelecek 10 yıl içinde hangi ürünler daha çok satacak, bunu nasıl temin edebilirim? Teknolojiyi nasıl yaptığım işin içine adapte edebilirim? Yanımda çalışanları nasıl motive eder ve işletmeye bağlayabilirim? Yeni trendler neler olacaktır? Geleceğin en başarılı işletmeleri hangi sektörde olacaktır?





Pazarınızı nasıl ayırdınız? Kimleri daha fazla etkileyecek ve odaklanacaksınız? Bu pazar diliminin özellikleri nelerdir? E-ticaret, dijital pazarlama argümanlarını biliyor musunuz? Piyasayı takip etmek için hangi ekonomik dergi ve yayınları takip ediyorsunuz? Doğru adam seçme yöntemleriniz nelerdir? Bir stratejiniz var mı? İşletmeniz misyon ve vizyonu, yaptığınız işlerde ne kadar etkin? Ve bu konuda ne kadar kararlısınız?





Türkiye’nin geleceğinin “Tarım” olduğuna inanıyorum. Bu hem bitkisel hem de hayvansal tarım için geçerli. Tohum yok, ilaçlama yok, sulama şekli yok, diyebilirsiniz. İnsanlar artık “topraksız tarım” yapıyor. “Susuz tarım” konusunda mücadele veriyorlar. Bölgelerde yetiştirilen hayvan türleri yok artık, her şeyi dışarıdan alıyoruz... Ülkemizde “kaz” üretilmiyor. Biri üretti diye herkes kaz üretmeye kalkıyor. Bunun bir planlamasını kim yapıyor? Hiç kimse. Yerel yönetimler bu konularla neden ilgilenmiyor? Tarım İl Müdürlükleri, tarımın ülkemizde gelişmeme nedenleri arasında “Çiftçinin bilgi ve bilinçsizliği” diyor. Soruyorum onlara bu görev kime aitti? Benim gibi “üniversite öğretim üyelerine mi?” 





İşletmeler ve kurumlar önce “kendi öz eleştirilerini” kendileri yapmalı! Siyaset işin içinden çıkmadan bir adım ilerlemek mümkün değil. Kurumda çalışanlar, fakültelerde öğrencilere eğitim verenler, çevre bilincini öğretemeyen aileler ve ilköğretim öğretmenleri önce kendilerine şu soruyu sormaları gerekiyor: “Ben nerede hata yaptım?” diye. Konu çok, sorun ondan da çok… O zaman biraz düşünelim ve sorgulayalım derim. Halen hata yapmaya devam mı edeceğiz diye.
Meltem Onay

Yorumlar

Yorum Yap

500