Ege Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü’nden mezun oldu. Adnan Menderes Üniversitesi-İşletme Bölümü’nden doktora unvanını aldı. Celal Bayar Üniversitesi’nde, Yönetim ve Organizasyon Anabilim Dalı’nda öğretim üyesi olarak görev yaptı. 2019 yılında, aynı üniversiteden emekli oldu. Şu anda Onbeş Kasım Kıbrıs Üniversitesi’nde rektör yardımcısı olarak görev yapmaktadır. 2020 yılında, tarıma olan hassasiyeti nedeniyle, Cemre Hareketi: Sürdürülebilir Tarım-Gıda Platformu’nu kurdu. Bu platform aracılığı ile ülkemizde, tarımda dijitalleşme ve döngüsel ekonomi uyumlu kooperatifçiliğin yaygınlaştırılması konusunda çalışmalarına devam etmektedir.
Covid 19 mu bizleri değiştirdi, ya da bizler mi artık değişime açık duruma gelmiştik bunu tam olarak bilemiyorum ama, her gün yaşamımda yeni pencerelerin açıldığını fark ediyor ve bu durumdan da inanılmaz derecede mutluluk duyuyorum. Çünkü, bu farkındalıklar beni değiştiriyor, dönüştürüyor hatta evrimleştiriyor.
Kafayı şimdi hangi konuya taktım?
2021 yılı Birleşmiş Milletler tarafından yayınlanan gıda israf raporuna göre, Türkiye’de her yıl 7,7 milyon ton yiyecek çöpe atılıyormuş. Bu her yıl kişi başına 93 kg. yiyeceğimizi/gıdamızı israf ediyoruz anlamına geliyor. Türkiye, dünya genelinde en fazla gıdanın israf edildiği ülkeler arasında. Başka kimler var bu sırada derseniz, hemen söyleyeyim: Hindistan, Nijerya, Endonezya, ABD, Pakistan, Brezilya, Meksika, Bangladeş, Etiyopya. Ne kadar üzücü değil mi? Bir yandan bir yıl içinde açlıktan 690 milyon kişinin etkilendiğini biliyoruz, diğer yandan gıdamızın israfı konusunda hiçbir önlem almıyoruz ya da almamız gerektiği konusunda bile bir farkındalığa sahip değiliz.
Türkiye’de İsrafı Önleme Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Aziz Akgül, bir yılda ülkemizde yetişen 49 milyon ton meyve ve sebzenin yüzde 25-40’ının kaybolduğunu, günde 4,9 milyon ve yılda 1,7 milyar ekmeğin israf edildiğini söylüyor.
Bu sadece ülkemize has bir konu değil, küresel çapta perakende satış noktaları, evler ve restoranlarda tüketime hazır gıdanın yüzde 17’sinin doğrudan çöpe gittiği anlamına geliyor. WRAP (Waste&Resources Action Programme) direktörü Richard Swannell, küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 8-9’u, israf edilen gıdalardan kaynaklanıyor şeklinde bir açıklamada bulunuyor. Bu şu anlama geliyor: gıda israfını bir ülke gibi düşünürsek, gıda israfı atmosfere en fazla sera gazı salan üçüncü ülke durumundadır. Sera gazının atmosfere yayılımı neyi değiştirecek? Şüphesiz, bu şekilde atmosferdeki ısı artacak ve iklim değişikliği ile karşılaşacağız ki, çok kısa sürede dünyamız bütün canlılar için yaşanmayacak bir duruma gelebilecek.
Gündelik hayatımızda yaptıklarımız
Haydi gelin hep birlikte bir alışveriş merkezine gidelim ve alışveriş yapalım. Ne dersiniz? Aldıklarımızı düşünelim. Geleneksel alışkanlıklarımız var. Son yıllarda “tane” ile almaya başladık. Ama genellikle, en aşağı aldığımız bir kilodur, sanki ayıp olacağını düşünerek, bol kepçe alırız. Sanki vur dendiğinde öldürecekmiş gibi… Böyle olunca da sepetler dolar paketler ve poşetler ile. Eve gelince yerleştiririz hepsini, bir anda paniğe kapılırız, ne kadar çok şey almış olduğumuzu görerek. “Yeriz herhalde” diye düşünürüz. Ama aslında yememiz mümkün olmayacaktır, bir sonraki alışverişe gitmeden, pek çok şeyi atmışızdır çöp sepetimize. Kendimize söz veririz artık bu kadar almayalım diye, ama nedense hep unuturuz.
Tatiller nedeniyle, yurt dışına çıkmayı çok sevmiştim. Buralarda çeşitli pazar yerlerine gider, onların “tek tek” sattıkları ürünleri görerek, bu ülkelerin bu alışkanlığı nasıl ve neden edindiklerini düşünürdüm. Şimdi rahatlıkla söyleyebilirim ki, bunun en büyük nedeni “kaynakları etkin kullanılma öğretisi “Çocukluktan itibaren öğretiliyor ve bunu hayatlarının sonuna kadar devam ettiriyorlar, çocuklarına da kültürel bir miras olarak bırakıyorlar.
Ne değişiyor?
Her şeyden önce ben değişmeye başladım. Nasıl mı? Evimde, “ayrıştırma operasyonu”na başladım. Çok zor oldu inanın. Yılar boyu kullandığım çöp sepetime ilave bir çöp sepeti aldım. Plastik poşetler, kutular, kartonları buraya atmaya başladım. Ne zor ne zahmetliymiş bir bilseniz. Torbaları hafif sudan geçirmek, ayırmak bir kadına aslında bir yeni iş yükü getiriyor. Ama bir yandan da “mutluluk”.
Bilmiyorum sizin yaşadığınız evde, bu ayrıştırdığınız torbaları geri dönüşüme götüren var mı? Ben şanslıyım, bizim apartmanda haftada iki kez toplanıyor bunlar. Heyecanla koyuyorum dönüşüm kutularına. Yine başlıyorum toplamaya, bir yandan da evde bir “devrim” yarattım. Herkese ültimatomlar veriyorum. Sizler de bu kutulara atacaksınız diye. Annem ve kardeşim, hâlen bu kurallara uyma konusunda istekli görüşmese de inanıyorum ki, kısa bir süre de onlar da değişecekler ve bu devrimi kendi evlerinde başlatacaklar. Hani Avrupalıların çocuklarına bir “miras” olarak bıraktıkları “geri dönüşüm alışkanlığını” bizler de çevremizde yaygınlaştırmaya çalışmalıyız.
Kompost yapmaya başladım
Sadece ayıklayarak ve geri dönüşüme göndererek sorumluluklarımızı yerine getirmiş olabiliriz. Ama çok daha değerli bir çalışmaya da ön ayak olabiliriz. Evimizde veya bahçemizde “kompost” yapabiliriz.
Peki nedir bu kompost?
Esas itibariyle her türlü organik atığın bir araya getirilerek, çürütülmesi sonucunda elde edilen doğal bir gübreleme yöntemidir. Kompost yapmak kulağa zor ve uğraştırıcı gelse de aslında oldukça basit ve pratik bir işlemdir. Evde ayıkladığımız tüm “gıda atıklarımızı” toplayarak, bir kutuda toplayarak, bunu “toprağa” dönüştürebiliriz. Hem de bir apartman katında, evimizin balkonunda…
Ya da daha radikal olabilirsiniz ve eviniz eğer bir site içindeyse, yönetim ile konuşup, bütün apartman sakinlerini kompost yapma işine alıştırabilirsiniz. Bir düşünün, her gün sitede gıda atıkları toplanıyor, kompost yapım uygulamasından geçiyor, yaklaşık bir ay sonra, bahçe toprağı olarak size geri dönüyor. Oldukça besleyici ve organik gübre hâlinde.
Alışkanlık değiştirmek zordur
Ben, bir davranış bilimciyim. Bir insana, yeni bir davranışı kazandırmanın zorluğunu biliyorum ama yöntemlerini de… Düşünün yıllar boyunca, anneniz alışveriş yaptığında her seferinde alışveriş sepetine doldurabildiği kadar çok sebze ve meyve aldı. Aynı anne yemek yaparken, soyduğu sebze ve meyveyi her seferinde çöp kutusuna attı. Yenilmeyen ve pişmeyen sebzeler hafta sonunda atıldı ve yerine yenisi alındı. Bunları gördük hepimiz yıllar boyunca. Buna biz “klasik koşullanma” diyoruz.
Bu alışkanlıklarımızı şimdi nasıl değiştireceğiz o zaman? Bazı uyarıcılara ve ödüllere ihtiyacımız var. Örneğin bir çocuğun odasını toplamasını istiyorsanız onu arada ödüllendirme koşullanması yapmanız gerekiyor. Çocuk her odasını topladığında annesi ya da ailesi tarafından onaylanacaktır. Çöpleri ayrıştırmak da buna benzer. Bir çocuğa, gıda israfı ile ilgili gerekli şartlandırmaları yaparken, atmayı, geri dönüşümü de böylelikle anlatmış olacaksınız. Ama öncelikle sizin “rol model” olmanız gerektiğini unutmamız gerekir. Model alma, başkalarını izleyerek ve taklit ederek öğrenme sürecidir. Biz insanlar sosyal varlıklarız. Ve pek çok davranışımızı öncelikle anne ve babalarımızı, sonra arkadaşlarımızı ve çeşitli sosyal çevremizdeki bireyleri gözleyerek model alırız. Bu nedenle evde ne yaşanıyor ise, yani siz nasıl davranıyor iseniz, çocuklarınız da bu şekilde bir davranış sergilemeye başlayacaktır.
Bu noktada en kritik nokta “davranışın sürdürülebilirliği” konusunda yaşanacaktır. Çünkü, ülkemizde “gıdanın israfı” konusunda henüz gerçek bir bilinç yoktur. Ne ev halkında ne de yerel yönetimlerin politik kararlarında. BM-Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri arasında, gıda israfının 2030’a kadar yarıya indirmeye yönelik kararları bulunmaktadır. Çin’de, Devlet Bakanı Şi Cinping tarafından gıda israfını önlemeye yönelik “Boş Tabak Kampanyası” gibi radikal bir uygulama başlatmıştır. Bizim ülkemizde de gerek hükümetler gerekse yerel yönetimler “çöplerin toplanması ve dönüştürülmesi” gerekse “israfı önlemeye yönelik” formüller bulmalı, teşvik etmeli ve uygulamalarda kararlı olmaları gerekmektedir.
Sonuç
Hepimize görevler düşünüyor. Unutmayalım ki, doğal kaynaklarımız dediğimiz hava, su, toprak, bitki örtüsü, madenlerimiz, hatta bitki ve hayvanlarımız “sınırsız” değildir. Ve her geçen gün “tükenmektedir”. Yaşanacak bir dünya için, başta gıda israfına “dur” demek hepimizin sorumluluğu altındadır. Haydi evlerinizde sizler de “devrim” yaratmaya karar verin ve başlayın. Çocuklarımıza, çevremize ve dostlarımıza öğreteceğimiz, model olacağımız davranış değişikliklerini öncelikle sizler başlatın. Bu hızla yayılacaktır. Güzel yarınlara, hep birlikte…