Ege Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü’nden mezun oldu. Adnan Menderes Üniversitesi-İşletme Bölümü’nden doktora unvanını aldı. Celal Bayar Üniversitesi’nde, Yönetim ve Organizasyon Anabilim Dalı’nda öğretim üyesi olarak görev yaptı. 2019 yılında, aynı üniversiteden emekli oldu. Şu anda Onbeş Kasım Kıbrıs Üniversitesi’nde rektör yardımcısı olarak görev yapmaktadır. 2020 yılında, tarıma olan hassasiyeti nedeniyle, Cemre Hareketi: Sürdürülebilir Tarım-Gıda Platformu’nu kurdu. Bu platform aracılığı ile ülkemizde, tarımda dijitalleşme ve döngüsel ekonomi uyumlu kooperatifçiliğin yaygınlaştırılması konusunda çalışmalarına devam etmektedir.
Hayatta hiçbir şeyin tesadüf olmadığını anlamam yıllar öncesine rastlıyor. Bir kitap okuyorum, arkasından ya bu konuya yönelik bir olayla karşılaşıyorum ya da bu konuda bir faaliyette bulunuyorum. Bu ve benzeri olaylar yaşamımın öyle bir parçası olmaya başladı ki artık ben bile şaşırmaya başladım. “Çocuk gelinler” ile ilgili maceram da aynı bu şekilde oluştu. Temmuz ayının başlarındayken, yıl içinde yapmayı planladığım projelerimin arasında “Akraba Evlilikleri ve Çocuk Gelinler” ile ilgili konular vardı. Ülkemizde oldukça önemli olan ve bir türlü gereken önemin verilmediğini düşündüğüm bu iki konu için, ortak küçük bir başlık bulmuş, bunu izleyenlerin de dikkatini çekecek bir “tiyatroya” dönüştürmeyi düşünmüştüm. O kadar büyük heyecan duyuyordum ki, bu projeye başlamak için, yerimde duramıyordum.
Öncelikle bu konuda bana yardımcı olacak, tiyatroculara, oyun yazarlarına ve daha önemlisi ekonomik olarak beni destekleyecek yerel yönetimlere ve yöneticilere ihtiyacım vardı. Başladım kapı kapı gezmeye. Bunun çok kolay olacağını hayal etmiş olmalıyım ki, çok kısa sürede bütün ümitlerim birden kırılmaya başladı. Belediye’lerde “para” yoktu. Oyuncular parasız oynamıyordu. Dekor almak için bile para yoktu. Kısacası projem için göstermiş olduğum çabamın ve vaktimin gereksiz yere harcandığını fark ettim. Hani denir ya, “bir başka bahara” diye, ben de bir başka bahara bırakarak, yapılacak diğer projelere yelken açtım.
Aklım hep oradaydı ama kısa bir süre ara vermişti. Ta ki; Korunmaya Muhtaç Çocukları Topluma Kazandırma Derneği Başkanı Mahinur Yener beni “Çocuk Gelinler” ile ilgili konferans vermeye davet edinceye kadar... Kaçış yoktu ve bu konuda eyleme geçmem gerekiyordu artık. Öncelikle bu konferansı vermem için, daha fazla bilgiye ihtiyacım vardı. Başladım araştırmaya, ümitsiz çırpınışlarımın ne kadar yerinde olduğunu kısa bir sürede anladım. Örneğin; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın Hacettepe Üniversitesi ile yaptığı çalışmaya göre, her 4 kadından biri, çocuk yaşta gelindi. Türkiye genelinde kadınların yüzde 26’sı, 18 yaşından önce evleniyordu. Evlilik yaşı ile şiddet düzeyi arasında belirgin bir ilişki göze çarpıyordu. Fiziksel şiddet erken evlenen kadınlar arasında yüzde 48, 18 yaşından sonra evlenen kadınlar arasında ise yüzde 31 düzeyindeydi. Şiddet mağduru her 10 kadından 6’sı maruz kaldıkları şiddet sonucu 3 kez veya daha fazla sayıda yaralanmıştı.
Sayılar çok çarpıcıydı. Sonra kendi kendime sordum. “Çocuk Gelin” ne demekti? Bizler, kimler için çocuk gelin tanımını kullanıyorduk. Çocuk gelin; fiziksel, fizyolojik, ve psikolojik açılardan evlilik ve çocuk doğurma sorumluluğu taşımaya hazır olmadan evlendirilen kızlara verilen bir isimdir. Çocuk ve erken evlilik kavramları toplumlara göre değişiklik gösterse de çocuk hakları sözleşmesine ve uluslar arası belgelere göre, 18 yaşının altında evlenen tüm kız çocuklarına “çocuk gelin” denilmektedir.
UNICEF’in 2007 tarihli çocuklar için gelişim ve çocukların korunması hakkındaki bir tarama raporunda 1987-2006 yıllarına ilişkin dünya genelinde, 20-24 yaş grubundaki kadınların 60 milyondan fazlasının 18 yaşından önce evlenmiş olduğunu bildiriyor. Rapora göre, Afganistan, Yemen, Hindistan, Somali gibi ülkelerde kız çocukların 10 yaşında evlendirildiklerini anlatırken, diğer yandan bu evlilikler sonucunda kız çocukların eğitim seviyelerinin iyice düştüğünü, cinsel hastalıkların arttığını, erken hamileliğe bağlı ölümlerin yükselmesine neden olduğunu açıklıyor.
Çocuk gelin oranları Güney Asya, Sahra altı, Afrika ve Güney Doğu Asya ülkelerinde diğer bölgelere göre daha yüksek. Uluslararası karşılaştırmalara dayalı çalışmalar da, erken evliliğin kırsal alanlarda ve az gelişmiş bölgelerde yoğunlaştığını göstermekte, ülkelerin refah düzeyi ile ilişkileri dikkat çekmektedir.
ABD’de 15-19 yaş grubundaki kız çocukların, %4’ünün, İngiltere’de %2’sinin evli olmasına karşılık, Nijer’de %62’sinin, Bangladeş’de ise %51’inin evli olması, ülkelerin refah düzeyleri ile evlenme yaşı arasındaki ilişkiyi ortaya koyan önemli bir örnek olarak gösterilebilir.
Çocuk Gelin Olgusunun Nedenleri
Kızların erken yaşta evlendirilmelerinin nedenleri arasında; ekonomik problemler, evlilik öncesi cinsel ilişki ihtimalinin azaltılması, kadınların kontrolü, daha çok çocuk doğurabilmelerinin sağlanması bulunmaktadır. Türkiye’de toplumun bazı kesimlerinde sürdürülen; başlık parası, berdel, beşik kertmesi, kan bedeli evliliği gibi geleneksel uygulamalar ile “geç evlenen kızlar evde kalır”, ya da “kızların erken evlenmesi, onun eşine ve gelin gittiği eve uyumunu/itaatini kolaylaştırır” şeklindeki kalıp yargılar, kızların erken evlendirilmelerinin nedenleri arasında görülüyor.
Çocuk Gelinlerin Kamusal Alan Ve Özel Yaşamda Yeri
Çocuk gelinler yaptıkları evlilikler nedeniyle okulu terk etmek zorunda kalıyorlar. Evli kadınların karşılaştığı toplumsal kısıtlamalara maruz kalıyorlar (örneğin evli kadınlar sokakta tek başlarına gezemezler). Sosyal çevreden kopmaları nedeniyle ergenlik dönemlerinde kazanmaları gereken sosyal becerileri edinmekte zorlanıyorlar. Bu üç temel durum, kız çocuklarının kendi ayakları üzerinde durmalarını engellerken, hep edilgen kişiler olarak kalacaklarının da bir göstergesi oluyor. UNICEF’in 2005 yılında yaptığı bir araştırmada, çocuk gelinlerin evlilikleri ve kendi hayatları ile ilgili kararlarda daha az etkin oldukları ortaya konulmuştur.
Türkiye’de Çocuk Gelin Sorunu
Türkiye’de 18 yaşın altında yapılan evliliklerin büyük bir çoğunluğu; Orta Anadolu, Batı Karadeniz, Kuzeydoğu Anadolu, Ortadoğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu bölgelerinde görülmektedir.
Kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmeleri; Çocuğa yönelik cinsel istismarı içermektedir. Okula gitme hakları ellerinden alınmaktadır. Ev içi sorumlulukları artmaktadır (doğumla bu daha da yükselmektedir). Evliliklerindeki rolleri daha edilgen olmaktadır (bütün kararları eşleri vermektedir) Kimlik gelişimleri tamamen oluşmamaktadır. Fiziksel şiddete 2, cinsel şiddete 3 kat daha fazla maruz kalmaktadırlar. İntihar düşüncesi daha yaygındır. Gebelik önleyici yöntemleri bilmediklerinden, istenmeyen gebelik yaşama riskleri daha yüksek olmaktadır. Erken gebelik, beden sağlığı açısından da zararlıdır çünkü üreme sistemleri henüz gelişmemiştir. Kendine dahi bakamayan anne, çocuğuna da bakamamaktadır.
İyi de, “Çocuk Evlilikleri” Türkiye'de Neden Bu Kadar Yaygın?
Medeni Kanun’un 124. maddesi gereğince, mahkemeler çeşitli şartlar nedeniyle çocuk yaşta evlilikler olabilir diyor. Bir hukukçu olmasanız da rağmen, bu ifadenin ne kadar ürkütücü olduğunun sizler de farkındasınızdır. 15 yaşındaki bir kız çocukla evlenen kişi, ancak şikayet olması durumunda ceza almakta. Böyle bir durum çocuğun, ya kendi kocasını ya da kendi ailesini karşısına alması anlamına geliyor ki, bu durumu çok fazla sayıda çocuğun üstlenmesi mümkün değilmiş gibi gözüküyor. İşin bir başka üzücü tarafı ise bu iki şart Türkiye’de 15-18 yaş arasında evlilikleri meşrulaştırıyor ve herkese doğalmış gibi görünmesine neden olabiliyor.
Kız çocukların neden erken yaşlarda evlendirildiği sorusunun başka nedenleri arasında; maddi sıkıntı çeken ailelerde, kız çocukların evlenmesi aile yükünün azaltmasına neden olabiliyor. Evlilik sonucunda kız tarafı başlık parası alıyorsa, ailenin ekonomisine de katkıda bulunmuş oluyor.
Gerçekten acı olan bir başka konu ise: “aile içinde şiddete maruz kalan çocuklar, evliliği bir kurtuluş olarak” görebiliyorlar. Korumacı cinsiyetçilikle bir yandan kadına onun temiz ve saf olması gerektiği gibi idealler koyulurken, diğer yandan kadın zayıf ve güçsüz kabul ediliyor. Kadın zayıf olduğu için de, saflığını (bekaretini/namusunu) koruyamayacağı ve bu nedenle de erkekler tarafından korunması gerektiği düşünülüyor.
Dünyada Neler Yapılıyor?
İngiltere’de zorla evlilikleri önlemek için “zorla evlilik birimleri” kuruluyor. Bu birimin kurulma amacı; çocukların maruz kaldığı zorla evliliklerle mücadele etmek. Sadece bu kadarla da kalmıyor. “Zorla evlilik yasası” bu konuda toplumda konunun ne kadar önemli olduğunu ve yaptırımlarının olduğunu açıklıyor.
Almanya’da ise durum çok daha farklı. Çünkü burada yaşayan Türkler halen gelenek ve göreneklerini sürdürmeye devam ediyorlar. Çocuklarının yabancılaşmasını engellemek amacıyla, Türkiye’den akrabalarının getirilmesi ile hem akraba evliliği geleneğini sürdürüyorlar hem de çocuk yaşta evliliklere imkan oluşturuyorlar. Ancak güzel tarafı, Almanya’da çocukları ve gençleri korumaya yönelik “Çocuk ve Gençlik Koruma Yasası” onların bu amaçlarını bir ölçüde engellemiş oluyor. Yakalanmaları durumunda ciddi ceza alabiliyorlar.
Evlilik mi Evcilik mi? Erken ya da Zorla Evlilikler
Sonuç olarak neler yapılabilir sorusuna çeşitli alternatifler sunulabilir. Öncelikle, bu tür evliliklerin toplumsal olarak normal kabul görmesinin değiştirilmesi gerekiyor. Bu algının değiştirilmesi ise aslında zor. Çünkü; toplumun ciddi bir bilinçlendirilmeye götürülmesi gerekiyor. Yani eğitimden sağlığa, hem ailelere hem de çocuklara yönelik bilinçlendirme eğitimleri düzenlenmek zorundayız. Bir dönemler; Milli eğitim müfredatlarına “Çocuk Hakları” ve “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” derslerinin ilave edilmesinin gerekli olduğu düşüncesi vardı. Biliyorum ki, bunlar ilave de edildi. Ancak ne yazık ki, yazılanlar uygulanmadı, teori ile uygulama bir türlü uyuşturulamadı.
Belki de en önemli bir başka alternatif; ev hayatında kadının “ekonomik” olarak güçlendirilmesi. Yani, meslek sahibi olması sağlanarak, bu kadınların ve kızların kendilerini bir “birey” olarak görmelerinin sağlanmasıdır. Medyanın bu gibi konularda önemi ve sosyal baskısı oldukça güçlüdür. Her kız öğrencinin, her aile bireyinin bu bilinç ve farkındalık içinde “yazılı ve görsel basın”dan etkilenerek doğru adımlar atması önemlidir. Belki ilk beş yıl içinde değil ama, gelecek on yıl içinde bu tür eğitimlerinde etkisiyle, “çocuk yaşta evlilikler” konusunda, gelişmiş ülkelerde rastlanan sayısal verilere ulaştığımızı görme şansımız olabilecektir...
Meltem Onay