Ege Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü’nden mezun oldu. Adnan Menderes Üniversitesi-İşletme Bölümü’nden doktora unvanını aldı. Celal Bayar Üniversitesi’nde, Yönetim ve Organizasyon Anabilim Dalı’nda öğretim üyesi olarak görev yaptı. 2019 yılında, aynı üniversiteden emekli oldu. Şu anda Onbeş Kasım Kıbrıs Üniversitesi’nde rektör yardımcısı olarak görev yapmaktadır. 2020 yılında, tarıma olan hassasiyeti nedeniyle, Cemre Hareketi: Sürdürülebilir Tarım-Gıda Platformu’nu kurdu. Bu platform aracılığı ile ülkemizde, tarımda dijitalleşme ve döngüsel ekonomi uyumlu kooperatifçiliğin yaygınlaştırılması konusunda çalışmalarına devam etmektedir.
Bir iki yıldır tarımla ilgilenmeye başlamamım belki de en önemli nedenlerinden biri, ülkemizde “tarım atıkları” konusunda kimsenin hassasiyet göstermemiş olmasından üzüntü duymuş olmam diye düşünüyorum. Bundan iki yıl önce “permakültür tasarım” eğitimi aldığımda, ilk defa her birimizin, evimizde ve kendi tarlalarımızda kompost yani organik madde değeri yüksek toprak yapabileceğimizi, böylelikle çok daha verimli bitkiler yetiştirebileceğimizi gördüğümde, kalbimde büyük bir sızı belirmişti. O günden bu yana, tarım ile bir sohbet yaptığımda, hemen herkese atıklarınızı değerlendiriyor musunuz demeyi alışkanlık hâline getirdim. Bu konunun, ciddi bir savunucusu da oldum.
Belki de “Tarımsal atık” nedir diye başlamak gerekiyor söze öncelikle. Çünkü, tarımsal atık ifadesinin bile pek çok çiftçimiz tarafından anlamı oldukça çeşitli. Bir çiftçimize tarımsal atıklarınızı ne yapıyorsunuz diye sorduğumda, kendilerinden emin bir şekilde “biz, tüm tarım atıklarımızı değerlendiriyoruz” diyebiliyorlar. Onlara göre tarımsal atık, bahçelerinden çıkan bütün dallar, belki de satışa sunulmayan ya da yemek yapmak için bile kullanılmayan her türlü malzeme ve bu malzemeleri “hayvan yemi” olarak kullanmak, büyük bir tasarruf ve öncelikli bir konu. Çok haklılar, bu tür malzemeleri hayvanları beslemek önemli ve maliyet avantajı getiren bir hesaplama; ama acaba bu malzemeleri sadece hayvan yemi olarak kullanmak yerine, daha fazla katma değer yaratacak imkânlar var iken, bu şekilde heba edilmesi doğru mu?
TARIMSAL ATIK NEDİR?
O zaman hadi baştan başlayalım ve tarımsal atık nedir sorusu ile başlayalım.
Tarımsal atık; her türlü bitkisel ve hayvansal ürün elde edilirken, ürünün işlenmesi sırasında veya sonrasında ortaya çıkan atıklardır. Her ne kadar tarımsal atıkların ortaya çıkışında ve miktarında bazı değişiklikler söz konusu da olsa, toplumun sosyo-ekonomik özellikleri, eğitimi, beslenme alışkanlıkları, gelenekler, coğrafi koşular, iklim, sanayi tesisleri, uzaklık gibi birçok etken tarım atıklarının değerlendirilmesinde farklılıklar yaratıyor.
Tarım atıklarının değerlendirilmesi, çevre kirliliği oluşumu ve önlenmesi kadar doğal kaynaklarımızın da etkin tüketimi ve yeniden kullanılabilirliği yönünden büyük önem taşıyor. Düşünebiliyor musunuz; birçok atığı hammaddeye dönüştürerek ya da yeni kullanım alanları yaratarak hem çevre kirliliğini önlemek hem de ekonomik açıdan yeni iş kolları ve istihdam alanlarını oluşturabilmemiz mümkün… Bütün bunlar da hem kırsal kalkınma için hem de ülke ekonomisine katkı sağlayacak heyecan verici bir döngü…
Türkiye’de tarım atıkları genellikle ya yakılıyor ya da tarlada kendi hâline bırakılıyor.
ATIK TÜRLERİ NELERDİR?
Şüphesiz “atık” dediğimiz zaman aklımıza sadece tarım atıkları gelmemeli. Çünkü çok farklı türde atıklarımız var. Örneğin “katı atıklar”; herhangi bir sanayi ürününün üretilmesi esnasında, ürünün üretilmesinden sonra ve üretilen ürünün kullanımdan sonra ortaya çıkan materyallerdir. Ülkemizde son yıllarda en büyük çevre sorunun başında bu katı atıklardan kaynaklanan problemler yaşanmaktadır. Peki bu atıklar nelerdir?
Evsel katı atıklar yani evde kullanıp attığımız çöplerimiz. Bundan yıllar önce, çok sevdiğim bir akademisyen arkadaşım ile İzmir- Seferihisar Belediyesi’ne giderek, evsel atıkların nasıl ayrıştırılmasına yönelik bir projeyi belediye başkanına sunarak, özellikle çocukları bu konuda eğitmek için büyük çabalar sarf etmiştik. Şimdi bakıyorum ki, yıllar önce başlattığımız bu kampanya ve kısa ölçekli eğitim bugünlerde oldukça zorunluluk hâline geldi. Bir de Coronavirus nedeniyle, evlerimize daha fazla yemek siparişi vererek çevrede asla erime imkânı olmayan plastik kullanımını artırarak evsel atık miktarlarımızı daha da çoğalttık.
Ben, İzmir’de oldukça büyük bir sitede yaşıyorum. Sadece bizim binamız 22 katlı ve 4 bloktan oluşuyor. Burada yaşayan kişilerin toplamı ise neredeyse bir köy nüfusundan hatta küçük bir kasabadan bile daha fazla. Burada yaşayan herkes, her gün yemek yiyor ve evsel atıklarını hiç ayrıştırmadan doğrudan çöp kutularına atıyor.
Yıllar önce Berlin’e gittiğimde, otel odasındaki çöp kutusunun üç bölmesi vardı. Cam, metal, kâğıt… Odadaki bir kutudan bahsediyorum, beni zorla bu kurallara uymaya zorlayan disiplinden. Siz düşünün bunun, şehir içindeki kurallarını. Onlarca yıl önce, Avrupa ülkeleri, kendi çöplerini geri dönüştürürken, bizler henüz bunları konuşuyoruz. Daha uygulamaya geçmedik bile… Ya da bunu hayata geçirmeye çalışan belediye örnekleri bir elin parmakları kadar az sayıda...
Atık denilince, “tıbbi atıklarımız” da var. Bütün hastanelerimizden çıkan, kullanılmış tehlikeli atıklar. Bazen acaba bu atıklarımız ne oluyor ya da değerlendiriyor mu diye düşünüyorum. Hafriyat toprağı, inşaat ve yıkıntı atıkları acaba ne oluyor?
Dünya, Atıklarını Ne Yapıyor?
Diğer alanlarda neler oluyor tam bilmiyorum ama ilgim alanım tarım olunca, ister istemez hem kendi ülkemde hem de dünyada neler yapılıyor konularına odaklanıyorum. Biyokütle; kentsel çöpler, endüstriyel atıklar, tarımsal atıklar, sıvı ve gaz gibi yakıtları etanol, biyodizel vb. ürünlerin işlenmesi sonucu ortaya çıkan katı, sıvı, gaz gibi yakıtların tümüne verilen isim. Ve biyokütle, “yenilenebilir enerji kaynaklarımız” arasında. Yani dünyaya her gün metreküplerce atmosfere verdiğimiz karbondioksit salınımını azaltan ve sara gazı salınımını azaltan bir yöntem.
Etanol, benzine alternatif bir kaynak ve işin ilginç tarafı bitkisel tarım ürünlerinden üretiliyor. Yani; buğday, mısır, patates, pancar, şeker kamışından elde ediyor. Dizelin alternatifi ise biyodizel. O da ayçiçeği, palm yağı, soya, kolza (kanola)dan üretiliyor. Kömüre alternatif briket, her türlü odun atığı, tarımsal atık ve endüstriyel atıkların enerji elde etmek maksadıyla kurutulup öğütüldükten sonra yüksek basınçlı sıkıştırılarak küçük topraklar hâline getirilmesi ile pelet dediğimiz malzemeyi oluşturuyor.
Biyogazlar ise, her türlü hayvan dışkısı ile bitkisel ve tarım atıklarının oksijensiz bir ortamda işlenmesi sonucu oluşan yanıcı bir gaz. Bu gazın toplanması ise çok kolay. Nerden mi bulacağız? Mezbaha artıklarından, kanalizasyon ve dip çamurlarından. Biyogazın kullanım alanı, doğal gaz ile aynı ve eşit miktarda ısı sağlıyor.
Her türlü atığın geri dönüşümü, döngüsel ekonomi iş modelleri aracılığı ile tekrar tekrar dönüştürülmesi yeni bir moda değil. Dünya yenilebilir enerji kaynaklarını üretmek için yarış hâlinde, çünkü kaçınılmaz bir şekilde doğal kaynaklarımız tükeniyor ve çok kısa zamanda dünya çaresiz kalacak gerek üretim alanlarında gerekse ekonomik kalkınmada. Şimdiden ülkeler teşvikler ile kırsal kalkınmada çığır açan radikal çözümleri deniyorlar. Örneğin, Finlandiya’da ikinci nesil biyoyakıtların geliştirilmesi amacıyla kurulan pilot tesisler için, devlet tam desteğini veriyor. Yunanistan’da “Ulusal yatırım yasası” aracılığı ile yeni tesis kuranlara %50 tam maddi destek veriyor. Hollanda’da biyoyakıtların yerli üretimi için 60 Milyon Avro destek programı, sunuyor, Polonya’da ise biyoyakıt ve biyolojik bileşenleri temel alan projeleri gerçekleştirmek ve yeni teknolojileri araştırmak için devlet, üreticisine tam destek veriyor ve onları teşvik ediyor.
SONUÇ Olarak?
Haydi, sadece kolaylıkla gerçekleştirebileceğimiz 3 alanda bir değişim yaratalım. Geç kalmadan, mevcut kaynaklarımızın geri dönüşümünü sağlayarak, sade bir vatandaş olarak görevlerimizi yapalım:
Kullanılmış kâğıtlardan üretilen malzemeleri, maddeleri yaygın bir şekilde kullanırsak, her şeyin bembeyazını alacağız diye inatçılık yapmadan, hurda kâğıtların yeniden kullanılma, geri kazanılma oranlarını artırmış oluruz. Burada diğer önemli adımlardan biri de kâğıtları yakın çevremizde, yani evde ve iş yerinde ayrı biriktirme ve toplama eylemine başlamamışsak başlamak, bunu sürekli uygulamak zorundayız. Evde karton kutularda biriktirip, kâğıt toplama kaplarına veya konteynerlerine götürüp atmak ve dolan bu kapları değerlendirme tesislerine götürmek gerekiyor.
Evsel atıklar. Bu bir doğal organik madde döngüsüdür, maddenin mineralize olma döngüsüdür ve kazançtır. Kompost diye adlandırdığımız bu gübreyi toprak ıslahı için kullanmak, bahçemizdeki bitkilerin iyi yetişmesini, gelişmesini sağlamak ekolojik ekonomi anlayışına da çok uygun düşecektir.
Eski camların, kırık camların, şişelerin v.d. tekrar cam ve mamulleri üretiminde kullanılması, su kirlenmesini ve hava kirlenmesini önlemekte ve enerji tasarrufunu sağlamaktadır. Plastik tüketime son vererek, cam ile üretilen ürünleri tercih edin, ama unutmayın ayrıştırma yaparken, bunları ayrı bir torbaya koymak gerekiyor ki, atıklar birbirine karışmasın.
Biz şimdi yapmaya başlarsak, çocuklarımız da bu alışkanlıkları kazanacaklardır. Bugün hem ülke hem de dünya için “İYİLİK” yapma zamanı. Ne dersiniz? Başlayalım mı?