Aşk Seni Çağırıyor!

30 November 2015
Meltem ONAY

Ege Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü’nden mezun oldu. Adnan Menderes Üniversitesi-İşletme Bölümü’nden doktora unvanını aldı. Celal Bayar Üniversitesi’nde, Yönetim ve Organizasyon Anabilim Dalı’nda öğretim üyesi olarak görev yaptı. 2019 yılında, aynı üniversiteden emekli oldu. Şu anda Onbeş Kasım Kıbrıs Üniversitesi’nde rektör yardımcısı olarak görev yapmaktadır. 2020 yılında, tarıma olan hassasiyeti nedeniyle, Cemre Hareketi: Sürdürülebilir Tarım-Gıda Platformu’nu kurdu. Bu platform aracılığı ile ülkemizde, tarımda dijitalleşme ve döngüsel ekonomi uyumlu kooperatifçiliğin yaygınlaştırılması konusunda çalışmalarına devam etmektedir.

Aşk Seni Çağırıyor!

  • 30 November 2015
  • 926 Görüntülenme
  • YORUM

 

Hayal gücünün sırrını keşfedenler ve sınırlarını zorlayanların “aşk”ı daha kolay bulduklarını biliyor musunuz? Önce hayallerinizdeki insanı düşleyin. Ve sonra da açın yüreğinizi, inançla, sevgiyle, coşkuyla onu isteyin. Bir süre sonra ise karşınıza bir kişi çıkacak ve siz onda bu özellikleri bulacaksınız...

Bir eğitmen olarak pek çok kuruma yılladır çeşitli konularda eğitim veriyorum. Her kurumda tanıştığım kişiler yaşamıma renk, bilgi, canlılık ve heyecan katıyor. Ancak bir kurum var ki, sağ olsunlar beni hiç kırmıyorlar ve istediğim özel talepleri yerine getiriyorlar. Bu kurum, Emniyet Teşkilatı… Geçtiğimiz günlerde yine arabamı değiştirdiğim bir gün, özel bir plakanın verilmesi için ricaya gittim. Emniyet Müdürü: “Aman Hocam, gerçekten bunu mu istiyorsunuz ?”dedi. Ben, “Evet bu plakayı istiyorum” diye diretince verdiler. Plakanın ilginç olmasının tek nedeni, üç harften oluşması ve anlamının da bir o kadar özel olması. Yani: “AŞK”….. 

Aşk, İngilizce de “LOVE” demek. Ama “Love”, aşk demek değil ki. “SEVMEK”. Peki sevmek ne derseniz, ben de başlarım size saymaya, Tanrı sevgisi, doğa sevgisi, çocuk sevgisi, hayvan sevgisi, yani her şeyi sevmek. Böyle olunca da ben de hemen şunu soruyorum insanlara: “Biz her şeyi nasıl seviyoruz, koşulsuz mu?” Yanıtını ne yazık ki, “HAYIR” şeklinde alıyorsak, biz sevmeyi bile bilmiyoruz diyebilir miyiz?

Bu yaz benim için ilginç bir deneyim yaşadığım bir dönem oldu. Çeşme Marina’da, “Wineway” diye şirin bir şarap evinde her hafta salı günü farklı konularda kısa söyleşiler yaptım ve yapmaya da devam ediyorum. Bu hafta ilginç bir konu başlığım vardı “Aşk’ı Arıyorum”. Aşkın arandığını bilmiyorum kaç kişi onaylar ama ben, sizinle birlikte aşkı aramak ve yanımıza çağırmak istiyorum. Ne dersiniz?!

İlk önce size bir soru sorarak başlamak istiyorum, “Kendinizi sever misiniz?” desem bana ne yanıt verirdiniz? Sabahları aynada gözleriniz ışıldayana kadar kendinizi sevdiğinizi söyler misiniz ya da aynalarla ne kadar barışıksınız? Unutmayın; siz kendinizi sevmiyorsanız başkası sizi niye sevsin ki… Siz kendinize sadık değilseniz, kendinize bakmıyorsanız size başkası niye sadık kalsın, size baksın. Krishnamurti, 1895 yılında Hindistan’da doğmuş ve 13 yaşındayken “dünya öğretmeni” olarak seçilmiş. Onun çok güzel bir sözü var. Der ki: “Kendinizi sevin, önce kendiniz olun.” Toplumun koyduğu, dinimizin, ilişkilerimizin, herkesin ve her şeyin bize sunduğu rolü kabul etmek yerine kendimiz olarak kendimizle uyumlu hale gelmeliyiz. Ancak uyumlu bireyler olursak, ilişkilerimizde de daha az çatışmalar yaşarız. 

EROS, eski Yunan’ın Aşk ve Şehvet Tanrısı olarak bilinir, üremeyi temsil ettiği için Bereket Tanrısı olarak kabul görmüştür. Eros genelde ok ve yay taşıyan kanatlı bir çocuk olarak tasvir edilir. Çocuktur, çünkü yaptığı işler çocukçadır. Elindeki oku ve yayı ile aşık etmek istediği kişinin kalbine nişan alır. Ok, kalbi bulduğunda ise aşktan artık kaçış yoktur. 

Şimdi sizden hayatınızı gözünüzün önünden geçirmenizi ve gerçekten kim olduğunuzu, var olup- olmadığınızı sorgulamanızı istiyorum. Nereye seyahat etmek istersiniz ve kiminle? Sizi en çok üzen kim ve neden buna izin veriyorsunuz? Gerçek bir kadın mısınız ya da gerçek bir erkek misiniz?

İki insanın ilişkilerinde önemli olan, kişinin kendini, karşısındaki kişi üzerinde anlaması ve bulmasıdır.  

Aşkın sizden kaçtığını ya da kısmetinizin kapalı olduğunu düşündüğünüzde ise, kollarınızı ve kalp çakranızı kilitleyecek ve aşka doğru yelken açamayacaksınız. Haydi harekete geçin. Güneşin altında kollarınızı açın ve kendi ekseninizde dönün. İsterse hayatınızda kimse olmasın, siz yine de kendinizi, ruhunuzu, varlığınızı aşka hazırlayın. Bu gezegende milyonlarca kişi yaşamakta ve o milyarlarca     kişi de aynı 'gerçek aşk' hayalinin peşinde. Biri ya da birileri, zira birden çok olma durumu da vardır, muhakkak sizin gerçek aşkınız. Yeter ki gönül gözünüz onu görebilsin. Aşkınız belki de çok yakında belki de dünyanın öbür ucunda, sen kollarını aç ve bir adım at, o sana koşarak gelecektir. 

Bir insanın doğru aşkı bulup bulmadığını anlamak mümkün müdür? Şüphesiz, EVET… Öncelikle koşulsuz sevgi çok önemlidir. Koşulsuz sevginin ne olduğunu bilirsek, karşımızdaki insanı değiştirmeden kalıplara sokmadan, tam olduğu haliyle kabul edip seversek, mükemmel aşkı hem hayatımıza çekeriz hem de mükemmelin mükemmelini yaşarız. 

Hayal gücünün sırrını keşfedenler ve sınırlarını zorlayanların “aşk”ı daha kolay bulduklarını biliyor musunuz? Kuantumda bir sıçrama yapabilmek için “hayal etmeye” başlamak gerekir. Önce hayallerinizdeki kadın ve erkeği, ilişkiyi düşleyin. Ve sonra da onu isteyin. Açın yüreğinizi ve inançla, sevgiyle, coşkuyla isteyin. Ne olacak biliyor musunuz, bir süre sonra karşınıza bir kişi çıkacak ve siz onda bu özellikleri bulacaksınız. Çünkü hayal gücünden bir HEDEF yarattınız. 

Aşk Kuantum”u için kendi hazine haritanızı hazırlayabilirsiniz. Kocaman renkli bir kartona (yeşil, kırmızı ya da pembe olabilir) “Gerçek Aşkımı İstiyorum” yazın. Sonra aşkınızda bulunmasını istediğiniz özellikleri yazın ya da resmedin. Nerede tanıştığınızı, gördüğünüz an neler hissettiğinizi, neler yaparken mutlu olacağınızı yazın. Bütün bunları inanarak yapın. Bu sizin hayatınız, bu sizin hayaliniz. Bu hazineye her sabah ve her akşam bakıp ona gülümseyin ve sevgi sözcükleriniz ile tılsımı güçlendirin. Unutmayın hayatta her şeyi siz yorumluyorsunuz. Haydi kendiniz için güzel yorumlar yapın ve çekin Aşk  Enerjinizi….. Aşk için kalbinizin kapısını aralayın. 

Hayatta iki tür insan olduğunu unutmayın. Tozu dumana katanlar ve tozu dumanı yutanlar. Tozu dumana katanlar, duygularıyla barışık insanlardır. Mutsuz da olabilirler, mutlu da. Bir gün sevilmeyebilir, diğer gün fazlasıyla sevilirler. Ancak tozu dumanı yutanlar, son derece sıradan ama duygusal açıdan da risksiz bir hayatları vardır.  

Çok tatlı bir hanım dostum şunu demişti. Bu dünyada 'aşk’ı yaşamadan gidiyorsan, kendini yaşamamış say demişti. Umarım aşk yaşamışsınızdır! Yaşamayanlar var ise, umarım tadını almak için uğraşırlar. Hayat ne olursa olsun, tozu dumana katanlarla daha zevkli bir hal alacaktır. Siz hangi gruptasınız..?         

Meltem Onay


Yorumlar

Yorum Yap

500