Lâl Dalay, 11 Eylül 1996 yılında İzmir’de dünyaya geldi. 2014 yılında Tevfik Fikret Anadolu Lisesi’nin bitirdi, lise döneminde Fransızca ve İngilizce eğitimi aldı. 2019 yılında İzmir Ekonomi Üniversitesi İç Mimarlık Bölümü’nü birincilik ile bitiren Lâl Dalay, şu anda yüksek lisans eğitimine İstanbul Teknik Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü’nde devam etmektedir.
“Tiny house”, küçük – konteyner ev akımı bu sıralar çok sık duyduğumuz bir mimari akım. Hatta mimari akımdan çok bir yaşam biçimi olarak da nitelendirebiliriz bana sorarsanız. Çünkü sadece yaşadığımız alanın küçülmesi değil hayata bakış açımızı da beraberinde değiştiren bir yaşam biçimi bu “tiny house” olarak adlandırılan yaşam alanları. Kimileri bu yaşam biçimini şehrin kalabalığından, yüklü kiralardan ve faturalardan bıktığı için benimserken kimileri ise doğayla iç içe olmayı hatta belki de kendi meyve – sebzesini yetiştirmeyi amaçlayan insanlardan oluşuyor. Eskilerin karavan akımının günümüze tam zamanlı yaşam formunda gelmiş hâli olarak da düşünebiliriz bu akımı.
Bu evlerin genel metrekarelerine baktığımızda 15-20 m2 civarlarında olduğunu görüyoruz. Peki ya bu kadar küçük evlerde tüm hayatlarını geçiren insanlar nasıl sığıyorlar?
Pratik çözümler ile mekânları daha efektif kullanmak mümkün mü? İster istemez dışarı ile daha fazla etkileşim hâlinde olan bu mekânları nasıl efektif kullanıp dış alanlarda mekânlar yaratabiliriz ve bunların hepsini nasıl sürdürülebilirlik koşullarına uygun tasarlayabiliriz? Bu yazıda tek tek bunları açıp hep beraber bu akımı benimserken nelere dikkat etmeli, göreceğiz.
İlk olarak bu küçük, kimi tekerlekli, kimi ise bulunduğu araziye oturan yapıların hangisini tercih edeceğinize karar verme aşamasında iseniz burada onu anlatacağım. Taşıyabileceğiniz yani “mobil” olarak tanımlayabileceğimiz küçük ev modelleri başta benzettiğimiz üzere karavan statüsünde değerlendirilebiliyor. Eğer ki arabanızla taşıyabileceğiniz bir ev istiyorsanız tabii ki bunun yönetmeliklerdeki uzunluk ve ağırlık sınırlarına dikkat etmek tasarımın başında geliyor. Maceracı kişiler için böyle bir seçenek her ne kadar çok heyecan verici olsa da kendi tarlasında besinini yetiştirip, su deposu ve güneş enerjisi panelleri ile hem sürdürülebilir hem de minimal bir yaşam tarzı benimsemek isteyenler için bu tekerlekli evler uygun olmayabilir.
Bu evleri sadece 15-20 m2 civarlarında değerlendirmek aslında yaşam alanına baktığımızda oldukça yanlış kalıyor. Eğer geniş bir arazide konumlanıyorsa, bu bahçelik alanda küçük bir meyve – sebze yetiştirme alanı, dış mekân oturma üniteleri açık hava sinema alanı veya ateş başında oturabileceğiniz alanlarla evin içinden bile çok vakit geçireceğiniz mekânlar yaratmanız oldukça kolay. Özellikle dış oturma alanınızda bohem bir hava yaratarak renkli yastıklar ve güneş enerjili top ışıklar ile yaz gecelerinde bahçede, yıldızların altında uyumak bile mümkün.
Her gün uyanınca doğanın içinde harika manzaralara karşı uyanmak, kendi yetiştirdiğiniz meyve sebzenizi yemek tabii bazı cilveleriyle geliyor. Bu da küçük mekânlarda yaşamı idare edebilmek. Bu şekilde yaşayabilmenin sırrı aslında çok fonksiyonlu, birbirine dönüşebilen alanlar yaratmaktan geçiyor. Bu şekilde hem depolama alanları artabiliyor hem de daha çok boş alan kazanılabiliyor. Bu minimalist hayat biçimini tercih edenler, temelde bu tarzı benimseyerek az eşya ile dingin, sade ve derli toplu alanlar yaratmayı amaçlıyorlar. Bu da iyi depolama çözümlerini beraberinde getiriyor. Oturma alanlarının altından merdiven altlarına kadar her alan bir dolap, bir depo alanı. Tabii ev 15 m2 ise eşyaların sadeleşmesi de şart oluyor. Eşyalarının büyük kısmını gözden çıkarmanın yanı sıra vakumlu torbalar kullanarak kazak ve montlarınızı yaz aylarında saklamak eminiz size oldukça yer kazandıracak çözümlerden biri olacaktır. Ama işler bunula kalmıyor. Bu sebeple bazı alanları yükseltmek, asma katlar yaratmak bu tip evlerde oldukça kurtarıcı ve alan kazandırıcı çözümlerden oluyor.
Bu evlerin malzeme seçimine bakıldığında ise özellikle doğal renk paletinin kullanılması, malzemelerin yerel olması bir diğer önemli nokta. Doğada ufak da olsa yerimizi alırken ona zarar vermeden uyum içinde ufak dokunuşlar ile yaşmak öğrenmemiz gerekenler arasında. Yerel üreticiler, ustalar ile çok daha az maliyetle bu tip evleri oluşturmak hem sürdürülebilir olurken hem de evinizi güzelleştirecek ufak detaylara daha fazla bütçe ayırmanıza da yardım edecek. Maliyetler de normal bir eve kıyasla çok çok daha uygun olsa da tabii malzemeler, mobilyalar, arazi derken fiyatlar azalıp artabiliyor.
Hem gezip hem evinizin sıcak konforundan ayrılmadan yaşamayı sevenler bizce bu akıma bayılacaklar arasında yer alıyor. Fakat yine de eğer böyle bir hayat biçiminin size uygun olup olmadığına emin değilseniz, şimdilerde bu evleri kiralayıp ufak bir deneme yapmanız da mümkün. Eğer şehirde de stüdyo evlerde yaşayan, uzaktan çalışabilen ve doğayı seven bir insansanız bu yaşam şekli size hitap ediyor olabilir. Bu iç mekânlara sıkışmış geçen senelerden sonra kim doğanın içinde olmayı tercih etmez ki?
Lâl Dalay