Kişiselleşmiş İç Mekânlar

31 January 2018
Lâl DALAY

Lâl Dalay, 11 Eylül 1996 yılında İzmir’de dünyaya geldi. 2014 yılında Tevfik Fikret Anadolu Lisesi’nin bitirdi, lise döneminde Fransızca ve İngilizce eğitimi aldı. 2019 yılında İzmir Ekonomi Üniversitesi İç Mimarlık Bölümü’nü birincilik ile bitiren Lâl Dalay, şu anda yüksek lisans eğitimine İstanbul Teknik Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü’nde devam etmektedir.

Kişiselleşmiş İç Mekânlar

  • 31 January 2018
  • 925 Görüntülenme
  • YORUM


Kişiselleşmiş İç Mekânlar


Kendi iç mekânlarınızda değişiklikler yaparken en önem vermeniz gereken şey, aslında kendi stiliniz ile içinde bulunmak isteyeceğiniz bir alan yaratmaktır. İlk olarak kendinize birkaç soru sormanız gerekir. Örneğin; En sevdiğiniz şeyler nelerdir? Hangi renkleri kendinize yakın hissediyorsunuz? Nerede oturmaktan ve vakit geçirmekten hoşlanıyorsunuz? Bunlar, kendinize sorabileceğiniz sorulara birkaç örnek olabilir. Bu soruların cevapları size temel bir yön verir ve bu sayede kararlarınızı daha rahat verebilirsiniz. 





Kimisinin en çok vakit geçirdiği yer mutfak iken, başka birinin evdeki en çok kullandığı alan çalışma odası olabilir. Bu gibi durumlarda, çok kullanılan bölgelerde yaşam alanları oluşturmak gereklidir.





İç mekânlarımızda kullanılan renklerin üzerimizdeki etkisi o kadar büyüktür ki bizim o anki ruh halimizi, psikolojimizi ve davranışlarımızı direkt olarak etkileyebilirler. Kendimize ait alanlar oluştururken bunun önemini unutmamak gerekir. Her rengin ve renk grubunun üzerimizdeki etkisi ile bize verdiği mesajlar farklıdır. Örneğin kırmızı renkle dekore edilmiş bir oda, bize agresif bir ruh hali verebilir. Buna karşın mavi ve tonları, bize soğuk bir atmosfer sağlar ve bu sebeple özellikle soğuk ülkelerde ve kuzey yöne bakan odalarda kullanılması, alanı daha da soğuk hissettirip sizi hüzünlendiren bir atmosfer yaratabilir. Bunun yerine bu gibi odalarda; kırmızı, turuncu, sarı gibi bize güneşi anımsatan renkler içinizi ısıtıp sıcak, samimi bir atmosfer yaratabilir. Bu bilgiler doğrultusunda çalışma odanız için farklı, yatak odanız için ise daha farklı renk paletleri seçebilirsiniz.





Eğer evinizde bir çalışma odası tasarlıyorsanız veya ofisinizde değişiklik arayışındaysanız, renklerin çalışma alanlarındaki etkisi hakkında bilginiz olması şart.


Mesela kırmızı renk, kan akışını hızlandırması ve iştahı açması sebepleriyle özellikle gıda firmalarında tercih edilir. Ciddi ve kurumsal ofislerdense tasarım ofisleri için daha uygun bir tercihtir. 





Kahverengi tonları ise, ortamda samimi bir ortam yaratır. Bu sebeple, çalışma alanları ve bekleme salonlarında tercih edilir. Toplantı odalarında ise ciddiyet sağlanması amacıyla kullanımı pek tercih edilmez. Bunun yanı sıra, toplantı alanlarında beyaz kullanımı,  temiz ve güvenilir bir amaç vermek için kullanılabilir.





Gün ışığının enerji verici ve motive edici etkisi ise tasarımınızda atlanmaması gereken bir başka etmendir. Eğer şansınız varsa, çalışma alanlarını güneş alan bölgelerde konumlandırmak ve tuvalet, geçiş alanları, depo alanları gibi fazla zaman geçirilmeyecek alanları daha güneş almayan yerlerde konumlandırmak size alanınızı organize ederken yardımcı olabilir. Tavan pencereleri, asma katlar, cam yüzeyler, size ışığı içeriye almanız konusunda yardımcı olabilir.





Değişikliklere açık olmanız, aradığınız iç mekâna sahip olmanız için önemlidir. Yaşam alanlarınızda değişiklikler yaparken birçok akımdan yararlanabilirsiniz. Örneğin; Asya kültürünün Feng Shui felsefesinden yararlanabilirsiniz. Bu felsefeye göre, iç mekânlarda huzurlu atmosferi yakalamanın bir yolu da suyun eşsiz ferahlık hissini odanıza taşımaktan geçiyor ve akan bir suyun sesi odanızın içinde pozitif bir atmosfer yaratıyor. Mesela, odanızın ya da koridorlarınızın bir köşesine dekoratif su havuzları yerleştirerek bu dinginliği kolayca sağlayabilirsiniz. 



Bir başka iç mimari akımı olan “Minimalist Tasarım” ise belki de hep aradığınız yaşam alanını yaratmanız için gerekenlere uygun bir tasarımdır, temelde denge üstüne kurulu olan minimalizm; “İç mekânlarınızda ne kadar denge sağlarsınız o kadar rahat hareket edebilirsiniz.” felsefesine uygundur. İlk olarak eşyalarınızı yarıya indirmekle buna başlayabilirsiniz. Ne kadar az eşya, o kadar az dağınıklık. Bunu unutmayın… Klasik büyük avizeler, işlemeli renkli halılar, bu dekorasyon felsefesinde çok dikkatli kullanılmalı ve mümkünse en az sayıda olmalıdır. Göz yormayan, sade bir iç mekân yaratmak için, bazı eşyalarınızı gözden çıkarmak önemlidir.


İç mekânınızda değişiklikler yaparken, bu mekânı kendinizin kullanacağınızı unutmayın ve kendi sevdiğiniz ve en rahat kullanabileceğiniz şekilde kararlar verin.

Lâl DALAY

01.02.2018


Yorumlar

Yorum Yap

500