Yard. Doç. Dr. Kökten Ulaş BİRANT 1977, İzmir doğumludur. Liseyi Bornova Anadolu Lisesi'nde bitiren Dr. Birant, Dokuz Eylül Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü'nde Lisans, Yüksek Lisans ve Doktora eğitimlerini tamamlayarak görev yapmaya başladı. Profesyonel hayatında yazılım mühendisliği, proje yönetimi ve halkla ilişkiler konularında çalışmakta, çeşitli sivil toplum örgütlerinde faal görevler üstlenmekte ve Özel Sahne Tozu Tiyatrosu Actor Club bünyesinde sahneye çıkmaktadır.
Geleceğin Mesleği
Gelecek kavramı çok değişik bir tanımlama. Kelimeyi kullandığınız anda bile kelimenin anlamı ve kapsamı değişiyor. Zira gelecek kavramı ile an kavramları birbirlerini besliyorlar. Sizin gelecek diye tanımladığınız başlık, an’a göre anlam kazanıyor (veya yitiriyor). Örneğin “Geleceğin Mesleği” tanımlamasını yapmaya çalışırken “An’ın Mesleği”ni bileceksiniz ki, geleceğe dair bir projeksiyon oluşturabilin. Ya da Gelecek konusunda ahkam kesildiği an’a dikkat edeceksiniz ki, An belki de Gelecek olmuş olmasın.
“Geleceğin Mesleği” de bu kadar zor bir başlık. An’ın mesleklerini bilmeyen birisi için, gelecek için projeksiyon yapmak imkansız olmalı. An’ın mesleklerini bileceksiniz, amaçlarını ve “geçmiş” meslekler ile bağlarını çözümleyeceksiniz ki, geleceği tahmin edebilin. Zira bunu yapmadığınızda an’ı bile çoktan ıskalamış olursunuz, ruhunuz bile duymaz. Hele ki, bugün liseyi bitiren bir gencin mesleğine başlayabilmesi için en az 4 sene olduğunu (yüksek öğrenim ile edinilen meslekleri tartışma konusu kabul edersek...) ve bilginin eskime hızının yükselen ivme ile arttığını düşünürsek çok riskli bir tahmin yapıldığı ortada. Ayrıca bilginin elde edilme hızının ve yöntem alternatiflerinin de aynı hızla artması yaşamak için gerekli standart bilgi miktarını arttıyor. Bu durumda da “meslek” denilen tanımlamanın bu sınırların dışına çıkması zorunlu hale geliyor. (Bir başka deyişle, “yaşamsal bilgi” sınırları içinde kalan meslekler (en azından büyük bölümü bu sınırlar içinde kalan meslekler) ya yok oluyor, ya da benzer durumdaki diğer meslekler ile birleşiyor.) Bir de kaynağı azalan veya kendisine ihtiyacın azaldığı meslekler var ki, onlar da yavaş yavaş önce “niş”, sonra “eskiden” halini alıyor... (Örneğin, petrol ürünlerinin bu kadar azaldığı bir ortamda hala benzinli motorlar üzerine eğitim alarak geleceğe umutla bakmak veya at arabası tekerleği tamircisi olarak gıpta edilmesini beklemek çok zor.)
“Geleceğin Mesleği” tanımlamasında bir sorunumuz da şu; meslek başka bir şey, iş başka bir şey...
Açıkçası, benzer yazılarda görülen en büyük sorunlardan birisi de “İş”leri “Meslek” olarak tanımlamak. Meslek dediğiniz zaman işi (ve potansiyel işleri) tüm altyapıları ve alternatifleri ile öğrenmek geçerlidir. Bu nedenle Mühendislik “Meslekleri” veya Doktorluk (Tıp) “Meslekleri” mevcuttur. Eğitimini alırsınız, bu eğitim teorik ve/veya pratik olarak yapabileceğiniz veya yapmanız gerekecek tüm becerileri size kazandırmayı amaçlar. Bu noktada Berberlik “Mesleği”ni bile düşünebilirsiniz örnek olarak. Sonuçta berber çırağının, berberlik ile ilgili başta pratik olmak üzere teoride ve pratikte tüm bilgileri öğrenerek gelişmekte olduğu düşünülebilir. Bu sayede bir “Meslek” öğrenir. Ancak sonrasında ne “İş” yapacağı değişecektir. Mesleği ile uyumlu bir iş yapacağını varsayarsak, “Erkek Berberi” de olabilir, “Kadın Berberi” de. Sadece özel tasarımlar da yapabilir, sahne arkasında da çalışabilir, mahalle berberi de olabilir. Ancak kapanan mahalle berberinin ardından “Berberlik mesleği öldü.” denmesi ne kadar mantıklıdır? Aynısını daha sık rastladığınız bir örnek ile de anlatabiliriz; “Artık çocuklar da kod yazma üzerine eğitim alıyorlar, öyleyse bilgisayar mühendisliği öldü.” veya “Sosyal Medya Uzmanı (ne demekse?) diye bir meslek (?) var artık, bilgisayar mühendisliği öldü”... Gerçi bu görüşün oluşmasında hata tek noktada değil, birçok bilgi karışınca elbette tanımlamak zor oluyor.
Birinci sorunumuz; sadece geleneksel meslekleri anlayabilecek eğitim ve birikime sahip olan ailelerin bu “çok hızlı giden” treni görmekte zorlanarak kavramları birbirine karıştırmaları. Sanırım bu listede en masum olan kitle burası. Öyle ya, hayatın boyunca “Öğretmen, Hakim, Kaymakam” dışında “eğitimli” görmemiş bir kitleye önce “Bilgisayar Mühendisliği” mesleğini tanımlamalı, sonrasında da “Grafik Tasarım-Güzel Sanatlar” mesleği ile birleştirmeli ve sonucunda “Hareketli Grafik Tasarımcı” gibi bir işi tanıtmalısınız... “Bizim oğlan bilgisayarcı” veya “bilgisayar ölmüş diyor, ondan bizim kız da grafiğe yönelmiş. Bu Facebook falan var ya, onu yapıyormuş” gayet anlaşılabilir ve o dünya için gayet yeterli bir tanım.
İkinci sorunumuz; meslek altyapısına sahip yeni mezunu geliştirerek kendisi için faydalı “iş”i öğretmesi ve meslek ile işi arasındaki bağıntıyı kurarak çalışanından en yüksek verimi alması gereken işverenlerin bu görevlerini yüksek öğrenime devretmeleri. Meslek öğrenimi için kurulmuş olan üniversitelerin ana unsurunu bu başlık altından çıkararak “Bilgisayar Mühendisliği” veya “Yazılım Mühendisliği” gibi meslekleri öğretmenin yerine popüler olan (bir başka deyişle, iş bulunabilen) “Sosyal Medya Uzmanı”, “Dijital Medya Yönetimi” gibi “iş”leri, “meslek” adıyla öğretmeleri de elbette bu işin olmazsa olmaz destekçisi. Burada bir ayrımı yapmak gerekiyor. Meslek eğitimi sırasında yapılan staj çalışmaları veya eğitimin destekleyicisi olarak kurulabilecek “işe adaptasyon” pratikleri mutlaka faydalı olacaktır ve üniversitelerin çok zorlandığı “pratik” gelişme için yol göstericidir. Bir de zaten meslek sahibi olanlara verilen, mesleğin altyapısını kullanan, işe özel pratikleri anlatan “Sertifika Programı” prensibiyle çalışan ve dönemsel popüler olan “iş”in özelliklerini anlatmaya (ve pratiğini hızlı kazandırmaya) yönelik kısa dönemli eğitimler mutlaka faydalı olacaktır ve yürütülmelidir.
Sadece o dönemde, firmalarda açık olduğu için ve o firmalar “oryantasyon bütçesi ayırmasınlar diye” 2 senelik eğitim vererek, “Kulak-Burun-Boğaz Hemşireliği” eğitimi ile öğrenilecek işi hemşirelik mesleğinin yerine öğretmek ne kadar adildir? (Gerçi bu başlığı da ihtiyaçlar çerçevesinde masum ilan edebiliriz. Sonuçta serbest piyasa arz-talep çerçevesinde çalışır.)
Üçüncü ve belki de en garipsediğim kitle ise; 'iş' ve 'meslek' tanımlarını çok iyi bildiği halde, “X Geleceğin Mesleği”, “Y Mesleği ölüyor.” manşetleri ile çıkan “Gazeteci”ler. Bu haberler belki tartışılabilirdi; ama mesleklerin öldüğünü iddia ederek yerlerine “iş”leri koymuyor olsalardı. Sanırım bu nedenle en az saygı duyduğum hatalar, bunlar.
Peki, geleceğin mesleği hangisi? Hangi mesleği seçersek, emekliliğimize kadar çalışabilir ve emeğimizin karşılığı olan ücreti alabiliriz?
Başarılı bir eğitim aldığınız, pratiğini öğrendiğiniz, gelişmelerini takip ettiğiniz her meslek, sonsuza kadar kalacak, emin olabilirsiniz. Çünkü meslek, sevdiğiniz şeyle uğraşmaktır. Çünkü meslek, eğitimdir. Çünkü meslek, öğrenmeye devam etmektir. Bunları yaparsanız, mesleğiniz ile yapabileceğiniz işler değişse de, sizin çalışma şansınız sürer.
Videolarda izlersiniz; güneyde bir ilçede çarık üreten bir amca vardır. Amca, çarık üretir. Sadece çarık üretir. Mesleği, çarık üretmektir. Gençken, insanlar ayakkabıya bu kadar kolay ve ucuz ulaşamıyorken giyilsin diye çarık üretmektedir. Artık yaşlanmıştır, filmlerde otantik aksesuar olarak kullanılsın veya zenginler giysin de “organik” görünsün diye çarık üretir; ama amca hep çarık üretir. Mesleği çarık üretmektir ve iyi çarık ürettiği için farklı bir amaçla da olsa, hala çarık üretir.
Tüm meslekler ölümsüzdür, hepsi geleceğe kalacaktır. Çünkü mesleği ve işi ölümsüz yapan üretilendir.
Selamlar, Saygılar...
Yrd. Doç. Dr. Kökten Ulaş BİRANT
K. Ulaş BİRANT
01.09.2017