Yard. Doç. Dr. Kökten Ulaş BİRANT 1977, İzmir doğumludur. Liseyi Bornova Anadolu Lisesi'nde bitiren Dr. Birant, Dokuz Eylül Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü'nde Lisans, Yüksek Lisans ve Doktora eğitimlerini tamamlayarak görev yapmaya başladı. Profesyonel hayatında yazılım mühendisliği, proje yönetimi ve halkla ilişkiler konularında çalışmakta, çeşitli sivil toplum örgütlerinde faal görevler üstlenmekte ve Özel Sahne Tozu Tiyatrosu Actor Club bünyesinde sahneye çıkmaktadır.
Futbol, Hatalar Oyunu (Mu?)
Futbol ile ilgileniyorsanız, farketmişsinizdir; geçtiğimiz ay Konfederasyonlar Kupası düzenlendi. Rusya’nın ev sahipliğinde, önümüzdeki sene yapılacak olan Dünya Kupası’nın mini bir versiyonu olarak da düşünülebilecek olan kupada her konfederasyonun şampiyonları bir araya geldi ve Almanya kupayı şampiyonluk alarak tamamladı.
Bu sene oynanan kupanın galipler, mağluplar, hatalar, kartlar, goller dışında çok önemli bir özelliği daha oldu. “Video – Hakem”. Farklı bir noktada, onlarca kamera tarafından yapılan çekimlerin iki farklı hakem tarafından izlenmesi ve karara destek olunması olarak değerlendirilebilecek sistem, bir yardımcı unsur olarak kabul edilebilir. Elbette, her yenilik gibi tartışmaları da beraberinde getirdi.
Özellikle oyunun yavaşlaması ve hatta durması, teknolojinin (!) futbola girmesini istemeyenlerin ana argümanı oldu. Öyle ya, futbol hatalar oyunuydu ve hakemin de hata yapma hakkı olmalıydı. Bu şekilde konuşanların fikrine göre teknoloji futbola birdenbire müdahale etmişti ve seyir zevkini mahvetmişti. Oysa teknolojinin hiç girmediği futbol ne kadar da iyiydi...
Peki öyle miydi? Teknoloji öyle “birdenbire” mi girdi, futbola? Haziran 2017 öncesinde yok muydu?
Çok karıştırmaya gerek yok. Futbol, adı üstünde “Ayak Topu”. Bir başka deyişle, ayakla oynanan TOP oyunu. Öyleyse ana unsurumuz ile başlayalım; Top. Günümüzde kullanılan toplar ile 19. Yüzyılın başlarında tepilen topun aynı olduğunu düşünebilir misiniz? Basit bir hayvan derisinin sıkıştırılması ile oluşturulan toplara ne kadar benziyor değil mi, bugün? 2000 dünya kupasında yapılan tartışmaları unutmak ne mümkün? Neymiş? “Topa vurduğunuzda vuruş şeklinize göre falso alıyor ve sertliği vuruş stilinize göre belirleniyor”muş. Evet. Sorun ne? Topa nasıl vuruyorsanız öyle gidiyor işte. Hata nerede? Ama olamaz. Topun vurduğunuz şeklinin tersine de hamle yapabiliyor olması, yani rastgele hata unsurları olmalıymış. O günlerde futbolculara atış yaptırırlar ve görüşlerini sorarlardı. Cevaplar şuna benzerdi;
“Alışmak çok zor olacak. Nasıl vuruyorsam, o şekilde gidiyor...”
Çok üzgünüm ama siz fark etmeden önce teknoloji topa etki etmişti bile... Adidas tarafından Rusya Konfederasyon Kupası için üretilen “Krasava”; termal özellikli dış kaplaması ile üzerine su birikmesini engelliyor, tutulması daha kolay ve yumuşak materyalden üretilmiş, maç boyunca belirlenen kurallara uygun özelliklerini en az seviyede kaybediyor (yani maç boyunca aynı kalabiliyor) ve vuruşlarda hedeflenen yere doğru rotasında sapma yaşanmıyor.
Top konusunda anlaştıysak, ikinci zorunlu konuya geçelim. Futbol topla ama bir sahada oynanır. “Mithatpaşa Stadyumu’nda veya Papazın Çayırı’nda çamurdu” demagojisine girmek istemiyorum ama isteyenler oradan da başlayabilir, “Saha eskiden daha iyiydi”ciler. Çamur içinde debelenip dururdu oyuncular ama sanırım çim konusunu konuşabiliriz? Hani teknolojinin girmesini istemiyoruz ama toptan sonra çimde de teknoloji olabilir mi?
Mesela Hibrit Çim? Sanırım hiç kimse yerden hibrit çim fışkırdığını düşünmüyordur. Normal bir çim türünün serilmesinin üstüne özel üretim, sentetik lifler monte ediliyor. Bir başka deyişle, çimin arasına sentetik malzeme konuluyor ki, çimlerin topraktan ayrılması zorlaşsın, ayağın çime takılma ihtimali azalsın veya çimin doğal bozulmaları daha az etki etsin. Ayrıca çime özel güneş ışığı benzeri ışık verilmesi konusunu da açmadım. Hani yoğun kış günlerinde, toprağın güneş göremediği zamanlarda güneşin yerine çime ışık veriyorlar ya... Bunu da bilmiyorduk demezsiniz herhalde... Çok üzgünüm ama güneş bile teknolojik artık sahada... Çim zaten teknolojik. (Bu arada “Allah’ın otu” demenizi tavsiye etmem. Artık “ot” ile “hibrit çim” arasındaki fark milyon dolar ve milyon dolarlık futbolcuların sakatlanma risklerinin %70 azalması anlamına geliyor... Sakın ha... )
Peki biraz daha hafif bir konu. Zorunlu malzemede de teknoloj zorunlu ama diğer malzemede teknoloji ne kadar gerekli olabilir ki? Mesela bir tişört giyip çıkıyor olmalılar.
Hmm... Burada uzun uzun teknolojik tekstiller anlatacak değilim (uzun ve ayrı yazı konusu olabilir) ama penye tişört giymediklerini tahmin ediyor olmalısınız. Kullanılan kumaş ile vücut ısısını en az değişkenlikle koruyor olması, terlemeyi en aza indirmesi ve teri dışarı atarak kuru bir vücut sağlaması, daha hafif olması ile en az yüke neden olması, üzerinde su ve çamur tutmayarak oyun boyunca ağırlığının artmaması yeni nesil formaların en basit ve ilk etapta gözlenen özellikleri...
Peki teknoloji yeni mi girdi diyorsunuz hala?
Henüz antrenman cihazlarından, kas dinlendiren bantlardan, belli bölgelerdeki kas yapısını arttıran antrenman tekniklerinden, futbolcuların yerleşim yapısını havadan takip ederek sistem uyumunu inceleyen drone destekli izleme aletlerinden, futbolcuların yorgunluklarını bölgesel olarak takip eden çiplerden veya Almanya milli takımının son dünya kupasında yorgunluk ve hata seviyelerini sürekli analiz eden ve hem maç öncesi taktiğinde hem de maç sürecindeki hamlelerde yardımcı olan karar destek sistemlerinden bahsetmedim bile...
Futbol hatalar oyunu ise, bu hatayı oyuncular yapacak. Hakem değil. Öyleyse neyin tartışmasındasınız? Teknoloji girince futbol yavaşlıyor veya anlaşılmaz oluyormuş? Buna neden olanın teknoloji olduğuna emin misiniz? Biliyorsunuz ki, teknoloji futbolu daha doğru, gerçek ve başarılı kılıyor. Video hakem teknolojisinin futbolu yavaşlatmasının ana unsuru yine “İnsan” olan hakemler. Hakemin yerine kuralları takip edebilecek yazılım desteğine geçebildiğimizde bu yavaşlıktan da kurtulacağız. Ama maalesef geçişler böyle oluyor.
Peki, hatalar ile güzel değil mi?
Buna herkes kendisi karar verir... Sizin arabanıza 30 ile gidiyorken, “130 km hız yaptınız.” cezası kesilirse mutlu oluyor musunuz? Veya arabanız bile yokken araba kullanarak adam öldürdünüz denerek 30 yıl hapis cezası verilirse ne olacak? Bunlarda da “Hata işte” diyip öder misiniz? Yoksa hayat adil olsun mu istersiniz? Yapılan ve yapılmayan belli olsun mu? İşte karar burada... Siz adalet mi istiyorsunuz? Yoksa kazanmak mı? Teknoloji ile kazanan belli olmasa da, adaletin tecelli edeceği kesin... Peki, siz hangi taraftasınız?
Not: Bilmeyenler için ilk görsel; Maradona’nın İngiltere’ye attığı, daha sonra “Tanrı’nın Eli” olarak literatüre girecek olan gol.
Selamlar, sevgiler...
K. Ulaş BİRANT
01.08.2017