Acayip Bir Fikrim Var Da...

30 April 2017
K. Ulaş BİRANT

Yard. Doç. Dr. Kökten Ulaş BİRANT 1977, İzmir doğumludur. Liseyi Bornova Anadolu Lisesi'nde bitiren Dr. Birant, Dokuz Eylül Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü'nde Lisans, Yüksek Lisans ve Doktora eğitimlerini tamamlayarak görev yapmaya başladı. Profesyonel hayatında yazılım mühendisliği, proje yönetimi ve halkla ilişkiler konularında çalışmakta, çeşitli sivil toplum örgütlerinde faal görevler üstlenmekte ve Özel Sahne Tozu Tiyatrosu Actor Club bünyesinde sahneye çıkmaktadır.

Acayip Bir Fikrim Var Da...

  • 30 April 2017
  • 1101 Görüntülenme
  • YORUM

 

 

Acayip Bir Fikrim Var Da...

 

Türkiye’de en çok duyulan cümlelerden birisidir sanırım; “Acayip bir fikrim var da, sermaye yok.” Her köşe başındaki her kahvehanede, her kahvehanedeki her masada, inanılmaz bir fikri olan bir kişi vardır ki, mutlaka sermaye oluşturmak noktasında takılıp kalmıştır. Gerçi bu fikir sahiplerinin büyük çoğunluğunda fikir; ya “güneyde otel açmaktır”, ya da “bilinen bir bölgede tost satmaktır” ama sonuçta fikir fikirdir. Elbette bu bilinen amaçları düşünmüyoruz. Bunları “iş kurmak” başlığı altında tanımlıyor, “iş bulmak” ile bağlı olan fikirleri değerli kabul ediyoruz. Sonuçta amacımız; olmayanı yapmak, tüm dünyaya satmak, Türkiye’ye istihdam sağlamak olmalı.

 

Peki ya gerçekten fikri olanlar? Ve gerçekten yeni başlayacakken, elinde hiçbir şey olmayanlar?

Aslında her anı ve her yeri umutsuz görünen şu dünyada, belki de umut vaadeden tek nokta girişimcilik dünyası. Elbette düşünen, çalışan, heyecan duyan, yorulan ve emek harcayan için...

 

Özellikle bilişim dünyasına yönelik olarak bir ürün / hizmet fikriniz bulunuyorsa ve ulusal çapta düşünüyorsanız, fırsatlarınız yarışmalar ile başlıyor. Mutlaka aradığımız “para” ama elbette her şey para ile bitmediği gibi, para ile de başlamayabiliyor. Ulusal ve uluslararası, kamu veya özel girişim birçok yarışmaya katılabiliyorsunuz. Sonuçta kazanabileceğiniz küçük bütçeler önemli olsa da, belki de daha önemlisi, alanınızda değerli jüri üyelerinin değerlendirmelerini duymaktan, farklı bir ortamda daha detaylı görüşmeye kadar, ortaklık teklifine, piyasa ile tanışmaktan, rakip olduğunuz yarışmacının projesini inceleyip birliktelikler oluşturmaya kadar birçok fırsat sağlıyor. Bir yarışmada alacağınız derece de, tanınırlığınızı arttırmak noktasında çok değerli bir satır ekliyor özgeçmişinize. (Ve elbette o “muhteşem” fikrinize...)

 

Aslında bir iş kurmayı düşünüyorsanız, ana sıkıntınız “başınızı sokacak bir yer bulmak” oluyor. Elbette para gerekiyor, ilk malzemelerinizi almak için. Ancak aslında şirketinizi kurmak, işe başlamak, üretimde ilerlemenin ilk adımı, bir “yer”de işe başlamaktan geçiyor. Şirket kuruluşu ile ilgili olarak yasal tanımlamalar farklı alternatifler sunsa da, neredeyse her şehirde bulunan Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı’nı (KOSGEB) ziyaret ediyorsunuz. Bünyesinde bulunan Teknoloji Geliştirme Merkez’i (TEKMER) dahilinde ilk yılınızda size ev sahipliği yapacak ÜCRETSİZ ofisinizi sağlıyorlar. Hatta şirket kurma sürecindeki masraflarınız, ilk ofis masraflarınız da bu “ÜCRETSİZ” tanımlamasına dahil. Hatta yanınıza alacağınız ilk çalışanlar için bütçe ve gerekecek cihazlar için de yüksek yüzdeli hibe destekler de cabası. Ayrıca verilebilen düşük maliyetli kredileri hiç söylemedim bile.

 

 

Peki... Ofisi açtık. Fikriniz biraz görünür hale geldi ama ilerlemek için birkaç kişilik ekip, biraz daha profesyonel çalışma, birkaç bilgisayar daha gerekecek ise ne yapacağız? Bu noktada yine KOSGEB’in destekleri olsa da, aslında boyutu büyütmenin yolu TUBİTAK’tan geçiyor. TEYDEB altında toplanan destekler, geliştireceğiniz işin bütçesinin büyük bölümünü size garantiliyor. Yapacağınız başvuru incelendikten sonra tanımladığınız bütçede harcamalarınızın yüzde altmışı, projeniz ilerledikçe TUBİTAK tarafından iade ediliyor. Sizi sürekli inceleme altında tutmaları, kontrol mekanizmalarına dahil etmeleri ve akademik kontrol mekanizması ile size üniversiteyi yaklaştırmaları da ek faydalar olarak geliyor.

Görüldüğü üzere, yeni bir fikir üzerinde çalışıyorsanız, başlaması da, ilerlemesi de çok kolay. Elbette KOSGEB, TUBİTAK, vb. kurumlar ile iletişim kurmanın zorluğunu düşünen bir öğrenci olma ihtimaliniz yüksek. Hatta aklınızda çok başarılı olacağını düşündüğünüz bir cep telefonu uygulaması fikriniz var. Başlayacaksınız ancak “Hangi kurum?”, “Ne zaman?”, “Ne raporu?” gibi sorular kafanızı kurcalıyor... Bu noktada başvurabileceğiniz özel bir destek programı daha var, TUBİTAK’a bağlı. (Hatta artık her şehirdeki üniversitelerde iletişim ve yönetim kademeleri kurarak bu işi daha da yaklaştırmayı amaçlıyorlar.) “BiGG” programı. (Örneğin, Dokuz Eylül Üniversitesi dahilindeki başlangıç noktası BiGG-DEGA) Bu program ise tecrübeli girişimciler için biraz uzun bir program olsa da, genç adaylar için çok değerli bilgilerle bezeli, bazı noktaları kırıcı ama kesinlikle güçlendirici adımlardan oluşuyor. Çeşitli eğitimler, yönetim destekleri, görüşme fırsatları ile dolu olan program süreç olarak biraz uzun olsa da, hem süreç boyunca kattıkları, hem de son adımda verdiği 150.000 TL ön ödemeli, hibe destek ile yeni başlayan birisi için inanılmaz bir fırsat sağlıyor.

 


Yukarıda bahsettiğim destekler çok yüksek kaynaklar. Özellikle de hayata yeni atılan bir girişimci iseniz, okuldan yeni mezun oluyorsanız ve hiçkimsenin güvenebileceği bir geçmiş tecrübeye sahip olmadan, sadece fikrinizin heyecanı ile çıkıyorsanız, çok daha değerli. Ancak göründüğü kadar da kolay değil, bu kaynaklardan faydalanmak. Kolay olacağını zaten düşünmemiştiniz. Ama düşündüğünüz nedende değil, zorluğu. Zorluk şuradan kaynaklanıyor; Planlı, eğitimli, öngörülü olmalısınız, projenizi savunurken. Sadece heyecanın yetmediği, Türkiye gibi çalışarak ve öğrenerek değil de, heyecanla iş yapılan ülkelerde pek de karşılaşılmayan bir hazırlık listeleri var. Benzer ürünleri araştırmalı, neler yapabileceğinizi ön görmeli, riskleri tanımlamalı, alternatif planlarınızı hazırlamalı, ekibinizi kurmalı, tüm planladıklarınızı yaşarken de takip edebilecek ve değiştirebilecek bilgiye sahip olmalı ve belki de en önemlisi bunları o yüksek heyecanınızı koruyarak aktarabilmelisiniz. Bir başka deyişle, “dersinizi çalışmalısınız.”

 

Peki nereden başlayacağız? Yarın, KOSGEB’in kapısına mı gitmeli? Yoksa TUBİTAK’a e-posta mı göndermeli? Sanırım ilk yapmanız gereken biraz okumak. Yukarıda yazdığım desteklerin başarılarını inceleyebilirsiniz. Başta İzmir, İstanbul, Ankara olmak üzere birçok şehirde bulunan girişimcilik ekosistemlerine bir noktadan girerek başlayabilirsiniz. Mesela bilmiyorsunuz ama İzmir’de her ay birçok eğitim ve sohbet toplantısı düzenleniyor, girişimcilik ve/veya bilişim alt başlıklarında... (Bu da başka bir yazının konusu... ;) ) Bir kaç akşam kahvenizi bu ortamlarda içmenin bile size ne kadar fazla soru kazandıracağına inanamazsınız... Sonrasında sıra, iş kurmaya da gelecek... Tabii ki, hala aynı fikirdeyseniz veya fikrinizi yeteri kadar geliştirdiyseniz...

 

Hayat size kahvehanede yakınmaktan çok daha fazla fırsatlar sağlıyor. Yeter ki, kullanmak için yeteri kadar isteğiniz ve heyecanınız olsun... Selamlar, Saygılar...

 

 

K. Ulaş BİRANT

04.05.2017


Yorumlar

Yorum Yap

500