Suuçtu’dan Su Uçuran’a

30 June 2014
Işık TEOMAN

Işık Teoman, İzmir’de doğdu. Ege Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nden mezun oldu. Mesleğe 1977 yılında Yürüyüş dergisine katkılar koyarak adım attı. Profesyonel anlamda gazeteciliğe 1981 yılında Türk Haberler Ajansı’nda başladı. Hürriyet gazetesinde, Anadolu Ajansı’nda görev yaptıktan sonra Milliyet gazetesinin İzmir bürosunda gazeteciliğin her branşında görev aldı. Kuruluşunda yer aldığı İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketlerinden İZULAŞ’ta basın danışmanlığı görevinde bulundu. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde, “Tanıtım Birimi”nin başına getirildi. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin şirketlerinden olan TANSAŞ’ın Basın ve Halkla İlişkiler Koordinatörlüğü’ne atandı. İzmir Büyükşehir Belediyesi Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanı oldu. Konak Belediyesi şirketlerinden KONBEL’de basın danışmanı olarak çalıştı. Konak Belediyesi basın danışmanı oldu. Konak Belediyesi’nde yayın koordinatörü ve yazı işleri müdürü olarak çalıştı. Üç ayda bir yayınlanan Kent Konak KNK isimli kültür, sanat, spor, tarih konularını içeren derginin yayın koordinatörlüğünü ve sorumlu yazı işleri müdürlüğünü yürüttü. Ayda bir çıkan Konak Gazetesi Yazı İşleri Müdürlüğü görevinde bulundu. Şu anda Ayvalık Belediyesi’nde basın danışmanı olarak görevini sürdürüyor.

Suuçtu’dan Su Uçuran’a

  • 30 June 2014
  • 967 Görüntülenme
  • YORUM

 

Suuçtu’dan Su Uçuran’a

 

Menemen üzerinden Çukur Köy yoluyla bir gidiş var. Ayrıca Aliağa’dan Türkmen Köyü yolundan da ulaşılıyor. Buruncuk mevkine varmadan önce giriş yaptık. Eski Gediz köprüsünü geçtikten sonra Çukur Köy’e yöneldik.

Bu yıl gezilerimize şelalelerden başladık. Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesindeki  Suuçtu Şelalesi’ni daha önceki yazılarımızda anlatmıştık ve tadına doyamamıştık. Bu kez fazla uzağa gitmeye gerek yok, bunu İzmir’de yaşayanlar için söylüyorum. Suuçtu Şelalesi ile adaş bir şelalenin adını çok duydum ama bir türlü gidememiştim.

Umarım santral falan kurmaya kalkmazlar

Birçok insan bu ismi ilk defa duymuş olabilir, çok yakınlarda keşfedilmiş bir doğal güzellik, umarım başına bir iş gelmez, santral falan kurmaya kalkmazlar. Şelale yakın olunca günübirlik program yaptım. Hava kapalı, bulutlu, sıkıcı ve yağmurlu gibi göründüğü için sabah gidip gitmemekte kararsız kaldık. Öğlene doğru bulutlar çekilip güneş biraz yüzünü gösterince bilgisayarın başına oturdum ve güzergahı belirledim. Menemen üzerinden Çukur Köy yoluyla bir gidiş var. Ayrıca Aliağa’dan Türkmen Köyü yolundan da ulaşılıyor. Menemen’in  Buruncuk mevkine varmadan önce, Çukur Köy yoluna giriş yaptık. Eski Gediz köprüsünü geçtikten sonra Çukur Köy’e yöneldik. Ancak bilgi almak için yolda durdurduğumuz köylüler bu yoldan şelaleye gitmenin çok zor olduğunu ve yola çok erken çıkmak gerektiğini söyleyince güzergah otomatik olarak değişti ve Aliağa’ya yöneldik. 

Horoz sesleri, tezek kokuları

Aliağa’ya varmadan önce yağmur atıştırmaya ve hava kapanmaya başlayınca biraz tadımız kaçtı. Merkezde alışveriş yaptıktan sonra Aliağa girişinin tam karşısındaki yolu takip ederek aracımızla zirveye tırmanmaya başladık. Karakuzu Köyü’ne vardıktan sonra kahvede biraz nefes aldık. Karakuzu Köyü’nden sonra Otmanlar Köyü’ne ulaştığımızda güneşin yüzünü göstermesini fırsat bilen köyün genç kızlarının rengarenk yerel giysiler içinde çimlerin üzerindeki sohbeti görülmeye değerdi. Otmanlar Köyü’nden sonra yaklaşık on dakikalık yolculuğun ardından kırmızı kiremitleri, horoz sesleri ve tezek kokularıyla Türkmen Köyü karşımıza çıktı. Köye girmeden önce asfalt yolun sağından toprak yola yöneldik. Gözümüze kestirdiğimiz asırlık meşe ağacının altına otomobilimizi park ettik. Yemyeşil otların arasında ve hayvan sulağının hemen önünde küçük taşlardan yaptığım ocakta, odun ateşinin üzerinde sucuklar cızırtılar arasında pişerken, Ayşe gazete okuyor; Ezgi de etrafı keşfetmeye ve börtü böceklerden uzak durmaya çalışıyordu. Karnımızı doyurduktan sonra yine köylülerden tarif aldık ve  yola koyulduk.

Uzun bir yürüyüş yaptık

Yer yer çamur ve toprak yolu takip ederek taş ocağına ulaşmaya çalışırken,  yolda park etmiş üç-beş araç sahibi otomobil ile devam etmenin mümkün olmadığını söyleyince biz de park ederek yürümeye başladık. Çam ormanlarının arasında kuş sesleri ve yol kenarında akan derenin şırıltısını dinleyerek yaklaşık 20 dakika sonra tarif üzerine terk edilmiş taş ocağını bulduk. Ancak her hangi bir işaret ve yol levhası bulunmadığından serseri mayın gibi bir oraya bir buraya çıkış yolu aramaya başladık. Yardımımıza geri dönüş yapan doğaseverler yetişti. Onlardan aldığımız tarifle derenin karşı yakasına geçerek zirveye tırmanmaya başladık. Tekrar bulutlanan ve kararan hava nedeniyle sıcaklık artınca biraz sıkıntılı bir yolculuk yaptık. Ancak asırlık ağaçlar, rengarenk çiçekler, zeytin ağaçları, erguvanlar, binbir çeşit otların yaydığı mis gibi kokular arasında yolumuzu tekrar kaybettik. Yeni keşfedilen yerlerde yaşanan bildik sıkıntılardı bunlar. 

Yanlış yol şelaleye ulaştırdı

Şansımıza dönüş yapan birinin yardımıyla ağaçların arasından, kayaların üzerinden, dar yollardan geçerek o muhteşem şelalenin gözesine ulaştık. Minicik bir suyun yarattığı görkemli görüntü hemen altımızdaydı, sesini duyuyor ama biz onu yine göremiyorduk. Büyük şelaleye ulaşmak isterken kaynağı bulmuştuk. Yön levhaları olmadığı için bulmakta oldukça zorlandığımız şelaleden havanın kararması nedeniyle tam umudumuzu kesmişken yanlış girdiğimiz bir yoldan o muhteşem görüntüye ulaştık ve derin bir nefes aldık. Yaklaşık 40 metreden süzülen şelalenin zemine ulaştığında çıkardığı ürkütücü sesi dinledik, bize ulaşan serinliğin keyfini çıkardık. Dinlendik, yorgunluk çıkardık, şelaleyi hayranlıkla izledik. Akşam karanlığı çökmeden dönüşe geçtiğimizde Su Uçuran Şelalesi’nin tadını çıkarmak için erken yola çıkmanın su, bağ bıçağı ve atıştırmalık yiyecek gibi malzemeleri almanın gerekliliğini düşündük. Yarım gün de olsa İzmir’den ulaşmanın çok kolay olduğu bu doğal güzelliğin doyumsuz keyfini çıkarmanın mutluluğunu yaşadık.

 

Işık Teoman

12.06.2016


Yorumlar

Yorum Yap

500