Işık Teoman, İzmir’de doğdu. Ege Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nden mezun oldu. Mesleğe 1977 yılında Yürüyüş dergisine katkılar koyarak adım attı. Profesyonel anlamda gazeteciliğe 1981 yılında Türk Haberler Ajansı’nda başladı. Hürriyet gazetesinde, Anadolu Ajansı’nda görev yaptıktan sonra Milliyet gazetesinin İzmir bürosunda gazeteciliğin her branşında görev aldı. Kuruluşunda yer aldığı İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketlerinden İZULAŞ’ta basın danışmanlığı görevinde bulundu. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde, “Tanıtım Birimi”nin başına getirildi. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin şirketlerinden olan TANSAŞ’ın Basın ve Halkla İlişkiler Koordinatörlüğü’ne atandı. İzmir Büyükşehir Belediyesi Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanı oldu. Konak Belediyesi şirketlerinden KONBEL’de basın danışmanı olarak çalıştı. Konak Belediyesi basın danışmanı oldu. Konak Belediyesi’nde yayın koordinatörü ve yazı işleri müdürü olarak çalıştı. Üç ayda bir yayınlanan Kent Konak KNK isimli kültür, sanat, spor, tarih konularını içeren derginin yayın koordinatörlüğünü ve sorumlu yazı işleri müdürlüğünü yürüttü. Ayda bir çıkan Konak Gazetesi Yazı İşleri Müdürlüğü görevinde bulundu. Şu anda Ayvalık Belediyesi’nde basın danışmanı olarak görevini sürdürüyor.
Dumanı Tütmese de Onlar Buharlı Tren
Pırıl pırıl. O kadar güzel temizlenmiş ve o kadar güzel boyanmış ki yeni gibi, sanki sefere çıkacak gibi, gelin gibi süslenmiş. Büyülenmiş gözlerle buharlı lokomotifi süzdük ve önünde bir de anı fotoğrafı çekildik.
Orta okul yıllarımda doğup büyüdüğüm Yenişehir semti Kemer tren istasyonuna çok yakındı. Okul harçlıklarımdan biriktirir, anneme görünmeden istasyona gider Alsancak-Seydiköy (Gaziemir) banliyö treninin gelmesini beklerdim. Düdük sesi uzaktan gelir, dumanı görünür, birkaç dakika içinde de kara tren gürültü saçarak ve homurdanarak istasyona girerdi. Bir anda etrafa kömür ve is kokuları yayılırdı. Zaten beni de bu durum pek keyiflendirirdi.
Yolcular biner, tren kalkış düdüğünü çalar, hareket şefi elinde bir tarafı kırmızı bir tarafı yeşil boyalı sopaya tutturulmuş yuvarlak alet ile onay verir ve lokomotif yine homurdanarak hareket ederdi. Gürçeşme yokuşunu tırmanacak olan trenin daha da güç kazanması için ateşçi kazana bol bol kömür ve odun atardı. Odunları atmasıyla birlikte bacadan kıvılcımlar çevreye saçılırdı. Lokomotif daha da güçlenir keyifli bir şekilde Gürçeşme yokuşunu tırmanır, Şirinyer’e ulaşırdı.
ANNEMİN HABERİ BİLE OLMAZDI
Şirinyer’de ise karşıdan tek hat üzerinden gelen Denizli-Aydın treni dakikalarca beklenirdi. Bu bekleyiş sırasında istasyona iner baştan aşağı dolaşır vagonlara bakar uzun bir tren yolculuğunun hayalini kurardım. Az sonra Denizli treninin gelmesiyle birlikte banliyö treni hareket ederek aradaki istasyonlarda dura kalka Seydiköy’e ulaşırdı. İşte benim mutluluğum burada iki kat daha artardı. Yolcular indikten istasyonda treni rahatlıkla izleyeceğim bir banka otururdum.
Lokomotif yükünden kurtulduğu vagonların ağırlığını üzerinden attığı için uçarcasına gözden kaybolur. Birkaç dakika sonra görünür ve vagonların ters istikametine yanaşırdı. Bir işçi lokomotif ile vagonların arasına girer bağlantı vidalarını takardı. Bu işlemlere bittikten sonra aynı işçi vagonların aralarını dolaşır diğer bağlantıları kontrol ederdi ve tren yeni yolculuğuna hazırlanırdı. Kalkış saati geldiğinde ayni banliyö treni ile geri döner Kemer tren istasyonunda iner eve ulaşırdım. Tüm bunlardan annemin haberi bile olmazdı.
KURTALAN İLE YOLCULUK
Yıllar sonra kara tren ile uzun bir yolculuk yaparak en büyük hayalime de kavuştum. Ağabeyim Diyarbakır’da görevliydi. Bu benim için bulunmaz bir fırsattı. Üniversitede okuyordum. Uzun bir bayram tatilinde tren yolculuğumu başlattı. Annem ile birlikte bir bayram öncesi Basmane Garı'ndan Kurtalan Ekspresi'nin kendine has kokuları arasında vagona bindik, koltuğumuza kurulduk ve 76 saat sürecek olan bir yolculuğa çıktık. Arife günü başlayan yolculuğumuz bayramın ikinci günü sona erdi. Çok keyifli geçti. Vagonlarımızı yeri geldi iki buharlı lokomotif birden çekti. Yeri geldi dizel motorlar arkamızdan ittirdi ve Diyarbakır’a ulaştırdı. Böylece çocukluk düşüm gerçek oldu.
AKLIMIZA DÜŞÜNCE
Ama yıllar sonra aklıma buharlı lokomotifler yine düştü. 1990’lı yıllara kadar iç ve dış hatlarda kullanılan ve daha sonra müzelik olan buharlı lokomotifler ne durumdaydı, nerelerdeydi, yüzlercesi ne oldu, hurdaya mı çıkarıldı, koruma altına mı alındı? Bu sonuçlara ulaşabilmek amacıyla Engin ile düştük yollara.
Sabah serin bir havada yolculuk yaparak Uşak Garı’na ulaştık. Bizi makamında güler yüzü ile 33 yıllık demiryolcu Uşak Gar Müdürü Haşim Karadağ karşıladı. Biz çaylarımızı yudumlarken o garın kimler tarafından yapıldığını ve bugüne kadar geçen değişimlerin öyküsünü anlatıyordu. 1896 yılında Fransızlar tarafından inşa edilen Uşak Garı muhteşem bir şekilde ayakta duruyor. Yeni boyanmış ve pırıl pırıl görüntüsüyle yolcuları konuk ediyor.
Tüm bunları konuşurken bizim aklımız müze yapılması düşünülen açık alanda yatan buharlı lokomotiflerde. Hemen lokomotifleri görmek, incelemek ve onlar hakkında bilgi almak istiyoruz. Sohbetin ardından müze yapılması düşünülen alana ilerliyoruz. Demir yolunun hemen solunda görevlerini yapmanın huzuruyla yatar gibi duran buharlı lokomotifler çevreye hüzün saçıyor.
PARAYI VER KİRALA
Rayların üzerinde arka arkaya sıralanmış buharlı lokomotiflerden üçü çalışır durumda toplam 10 adet var. En iyi konumda olan ise depoda duruyor ve doğa koşullarından etkilenmemesi için koruma altına alınmış. Dileyen kişi ve kurumlar buharlı lokomotifleri dolar üzerinden ödeme yaparak kiralayabiliyor. İster turizm amaçlı kullanılsın isterse film çekimleri için plato olsun. Herkese kiraya verilebiliyor.
Gar Müdürü müze olarak hizmet vermeye başlayacağı günlerin çok yakın olduğunu anlatıyor. Bu müze haberi bizi daha da mutlu ediyor. Genel bilgi aldıktan sonra lokomotifleri incelemeye koyulduk. Kiminin camları kırılmış, kiminin buhar kazanının kapağı kırılmış, kiminin devasa tekerlekleri paslanmış, kiminin ise tüm gövdesi çürümeye yüz tutmuş. Ama müze olduktan sonra buraya gelecek olan maddi katkı tüm lokomotiflerin tekrar elden geçirilmesini sağlayacak.
Ama bir tanesi var ki, hemen karayoluna yakın bir alanda sergileniyor. Pırıl pırıl. O kadar güzel temizlenmiş ve o kadar güzel boyanmış ki yeni gibi, sanki sefere çıkacak gibi, gelin gibi süslenmiş. Büyülenmiş gözlerle buharlı lokomotifi süzdük ve önünde bir de anı fotoğrafı çekildik. Gelecek yıllarda bu alan Müzeler Kompleksinin uygulanacağı bir bölge olacak. Dönemin Uşak Valisi Kayhan Kavas önderliğinde başlatılan proje ile 1896 yılında Fransızlar tarafından yapılmış tarihi binaların bulunduğu ve 1. derecede SİT alanı olarak tescil edilen bölgenin 'Kent Müzesi' olacağını öğrenmek bizi bir hayli mutlu etti.
ÇEKÜL PROJEYİ HAZIRLAMIŞ
Bölgede tarihi Uşak halıları ile kilimlerinin sergileneceği 'Halı-Kilim Müzesi' de bulunacak. Ayrıca birçok film ve dizi çekimlerine ev sahipliği yapan Tren İstasyonu'nda 'Ulaştırma Müzesi' ve halen müzede mevcut 46 bin eserin daha iyi ve modern müzeciliğe uygun koşullarda sergilenmesi sağlanacak.
Çevre Kültür Değerlerini Koruma Vakfı (ÇEKÜL) tarafından hazırlanan ve proje örneği ve avan projesi "Uşak Kültür Sitesi" adıyla Kültür ve Turizm Bakanlığı'na gönderilen çalışma, bölgedeki binaların ve hangarların aslına uygun olarak restore edilmesiyle sosyal tesislerin oluşturulmasını da kapsıyor. Bu çalışmalardan büyük bir bölümünün başladığını ve hızla ilerlediğini gördük.
İl merkezine çok yakın, uygun bir alanda bulunan istasyon ve müştemilatı 80 bin metrekare alan üzerinde yer alıyor. Tarihi binaların bulunduğu ve 1. derece SİT alanı olarak tescil l edilen bu bölgenin 'Müzeler Kompleksi' haline getirilmesi Uşak’ta konuştuğumuz birçok kişide turizmin geleceği açısından önemli bir heyecan yaratmış.
Işık Teoman
12.11.2016