Uzun zamandır Okültizm, Parapsikoloji, Ezoterizm ve Teorik Fizik üzerine araştırmaları olan İzmir doğumlu yazar; ilk kitabı ''Kozmik Arayış''ın ardından bilinmeyenlere yönelik ''Gizli Boyutlar'' TV programlarını hazırlayıp sunmuştur. İkinci kitabı ''Okültizm ve Enerji'' ile okuyucu gizemler dünyasında dolaştırırken, aynı zamanda hakikat arayışı ve bilgi ile güçlenmeye çağırıyor. Yazar, Facebook sayfasını da aktif olarak kullanmaktadır. facebook.com/okultizöveenerji
İnsanoğlunun kalbinde ve zihninde süren manevi savaş, şimdilerde, büyük bir kesimi kontrol altına almaya çalışan dijital etkiler altında. Kelimeler, fikirler, olaylar, deneyimler, travmalar ve diğer tüm yardımcı unsurlar, artık topyekün bir ”Elektronik kitlesel zihin kontrolü” nün nöral interaktif (etkileşimlilik) simülasyonu içine, hem de giderek artan bir telaşla çekilmeyi sürdürüyor.
Savaş çok büyük, salim kafa ile çıkmak mümkün olabilir mi? Ellere her geçen gün kaynak yapılmışçasına yapıştırılan akıllı telefonlar, yürürken direğe toslamayı, çukura düşmeyi olağan hale getiriyor.
Bu bir sihir, evet sihir, gözler kör kulaklar sağır, ama dijital alemin dışına kör ve sağır.
Çünkü; ” Herhangi gelişmiş bir teknoloji sihre eşdeğerdir, hatta bundan farksız bir etkiye sahiptir. ”
Otobüste, metroda gözler telefonlarda, yol sürerken on, on beş dakika da olsa, oyun oynamak, mesajlaşmak zorunlu adeta. Yalnız gençler değil, orta yaş grubu da teknolojiye sıklıkla dahil oluyor elbette. Peki bu işlemler arasında, araçlarda yol kat ederken, yerinden kalkıp yaşlılara yer vermek mi? ”o da ne, neden verelim, ayakta duramama gibi bir sorunu varsa, çıkmasaydı evden bir zahmet” şeklinde bir özgüven patlaması değerleri uçuruyor.
Her biçimde mücadele içeren bilgisayar oyunları aslında telefonlarda oynanmıyor, bilinçaltına akan kontrolün döngüsel gücü, bizlerin; piyonların zihnini esir alabilir. Bu teknoloji, önceden yaptıkları herşeyi giderek kısıtlamaktadır, vakit daralıyor, zamanlar buna bağlı olarak azalıyor. 3-4 yaşında çocuk dahi; tablet bilgisayar ihtiyacı içinde büyüleniyor.
Hobiler, el işleri raflara, çekmecelere sığınıyor. Gözler ve hafızalar zayıflıyor. Hemen toparlanmak ve eski günlerde olduğu gibi, rahat bir nefes almak, doğayı duyumsadığımız saatleri çoğaltmak için, hiç olmazsa elektronik iletişim cihazlarımızın kullanımın savurganlığında biraz sınırlama yapmamız zorunlu.
Psişik yetiler ve konsantrasyon gücü azalıyor. Dikkat bozukluğu tehlikesi baş gösteriyor. İnsanların enerjileri bir başka alana aktarılırken, bağımlılığın boyutları, kontrol ve irade gücünü ellerden almaya başlıyor.
Şimdi, hayatın uzaktan kontrol aleti, ellere yapışan android telefonlar. Bunlar, bilgisayarların işletim sistemine ve internetin yeteneklerine haiz. Dokunmatik ekranlarla donatılan ellerimiz, hayatımızı da kontrol etme gücünü ele alan yüzlerce nedene dokunabiliyor.
Dinginlik, güzel bir manzaraya bakma hazzı, kesintisiz kitap okumalar, sohbetler, yerlerini haber verme telaşına bırakıyor, sürekli canlı iletişim olanağı, WhatsApp mesajları ile buluşarak, yemek yiyeni, ne yediğini bilmekten dahi aciz bırakıyor. Bazen de aksine, ne yediğini, ne içtiğini paylaşma telaşına dönüşerek, insanları yoruyor.
Bu iletişim olanağı, tedirgin edici süreçlere uzanıyor, önceliği kazanıyor ve sürekli olarak, mesajları, aramaları kontrol etme gereği doğuruyor. Sosyal paylaşım, ruh durumunu bildirmeyi de, yer bildirmeyi de, çevreye yansıtmayı da olası hale getirirken, iş, çığırından çıkarak, özel aksiyonlar yaratıp, bunları resimlemeye ve paylaşmaya dökülüyor.
Hepsi de, içine boğazına kadar gömülmüş olanların bir türlü çıkamadığı dev dijital bataklığın tuzakları. Gerçeği fark ederek, yenilenmemiz ve sınırları iyi belirlememiz artık şart.
SOSYAL AĞ’LAR VE POLİTİKA ÜRETİMİ
Her gün katlanan üye sayıları ile, sosyal paylaşım sitelerinin etkin iletişim ağına yakalananlar, Sosyal Ağ’lar Devri’ni yaşamaya başlarlar. Bu ağ, kitle iletişim araçlarının çoklu bağlantıları ile etkileşim olanağı verir. Markaların itibarı, sosyal medya ölçümleri ile ilerler, ürün ve hizmetlerle ilgili görüşlere geri bildirim sağlanır. Tüketici eğilim analizleri, bu kamu alanından, şirketlerin yol haritalarına ve gelecek planlarına açılır.
İnsanların düşüncelerini, özel bilgilerini, resimlerini, itibar ettikleri ürünleri, tercih edilen markaları ortaya koyan böylesi bir reklam sahası, ayni zamanda bunalıma iten, özendiren, işten alıkoyan, sahte özgüven sunan özellikler taşır.
Paylaşılan düşünceler, bazen politik güç gösterisine dönüşürken, tartışmalar, gruplaşmalar, bu iletişim alanına devinim sağlar. Blogger, Twitter, Facebook, LinkedIn, Wikipedia, Flickr ve Youtube sosyal ağlarının hepsi, son derece etkin araçlar halinde, kitleleri peşinde sürükleyerek, olayları tanımlama ve yönlendirme vazifesi kurarlar.
İletiler, öneriler, beğeniler, re-tweet’ler, takipçi sayıları ve yorumlar tabi ki ölçümlere tabidir. Yapılan analizlerle, tüketici davranışları, her türden yatırımın karşılık hesabı, kitle bilinç düzeylerinin tespiti, hedef toplumların duyguları ve hareket biçimleri irdelenir.
Sosyal Medya Ajansları, dijital stratejilerle ölçümleme çalışmaları yürütür. Android, iPhone, iPad ilişkileri, hangi sitelerin yoğun yönlendirme aldığı değerlendirilir. Strateji kuruluşları, paylaşımlarla, beğeniler sayesinde dataları toplamaktadır.
Kişilerin profilleri machine learning (makine öğrenimi) ile çıkartılıp, sosyolojik modelleme ve analizler yapılır. Makine öğrenimi; bilgisayar veri tabanlarının algoritmalarını geliştirerek, karmaşık örüntülerin algılanmasına ve bu veriler eşliğinde, inanılmaz düzeyde mantıklı kararlar alınmasına yarayan teorik bir bilgisayar dalıdır.
Ülke politikaları, bu olanaklarla paket programlar halinde belirlenir, sosyolojik modellemelerle, siber bilgi analizleri yapılıp, her ülkeye uygun stratejiler kurgulanır.
Türkiye ve sosyal medya:
Türkiye’de 2013 verilerine göre, İnternet erişimi olan bireylerin yüzde 74’ü internet’i, sosyal medya siteleri üzerinden kullanmaktadır. Türkiye, Twitter kullanıcılarının en yaygın olduğu ülkedir. Facebook kullanıcı sayısı 32 milyonu aşmıştır. Türkiye, Facebook kullanıcı sayısı bakımından, Dünya’da 3. Avrupa’da ise ilk sıradadır. Yine son istatistiksel rakamlarla, Google kullanıcısı 1 milyon, Twitter kullanıcısı 6 milyon ve Linkedln kullanıcısı 1 milyon civarındadır.
Ağ Denetimi:
Devletler; internetteki verilerin kontrolüne sahip görünmektedir. Tüm iletişim gözetim altında iken, kayda endeksli küresel bir güvenlik sektörünün ağında hayat bilgisi deşifre edilir.
Özel ve çoğu tam bilinemeyen birçok siber programla, artık dünyamızın internet ve mobil ağı toptan denetimde sayılır. Veri işleme faaliyetlerini uygulamaya olanak sunan uluslar arası şirketler için, bizi teselli eden şifrelemelerimiz nedir ki?
Her türden internet iletişimine ulaşması mümkün halde olan, inceleyen, değiştirebilen, kısıtlayabilen, bir örneğini daha yapabilen ağ; inanılmaz büyüklüklerdeki internet datalarını, mobil, 3G gibi şebekeleri kontrolünde tutar.
Küresel gözetim, kamusal ağlarda, hemen tüm internet trafiği üzerinde belirli amaçlarla kullanılır, istenilen bilgisayarlardaki verileri kopyalamak olağan iş haline gelmektedir.
Elektronik casusluk, yazılım şirketleriyle elele sayıldığı için, doğal olarak, sosyal medya şirketleri; kullanıcılarının istihbaratına dair gözetleme ve takip pencereleridir.
Özgürleşme:
Mobil iletişim ve internet ağları; olumlu söylemleri ve olumsuz her çeşit nefret temelli söylemleri anında yayabilmekte, sıklıkla eksik bilgiye, abartıya, kopyalamaya, etkilenmeye, taklide, gruplaşmaya dayalı bir sanal özgürleşme içinde, hakaret ve küfür içeren ögeleri serbestlikle kullanmaktadırlar. Provokasyon ortamı dalgalandırılabilmekte, zihin manipülasyonu, aktivist hareketler burada ilerletilme zemini bulmaktadır.
Sosyal medyada, etnik, cinsel, ırkçı, dinsel kutuplaşma veya politik, sosyal propogandaların yanında, çeşitli örgütlerin çağrılarını kolayca yapabildiği, üye toplayabildiği görülmektedir. Elbette, toplumu ayrıştıran söylemlerin sahiplerinin deşifre edilmesi, yürüyüşlere, toplantı etkinliklerine toplumu kolayca organize etmek, istenilen her konuda imzalama kampanyalarına alan sağlayabilmek özellikleri de, pozitif veya negatif anlamda ortadadır. Diğer yandan, kurgu kimlikler, çeşitli niyetlerle hareket edebilecekleri bir saha bulurlar.
Bedava Siz:
Facebook kullanıcıları, 2004 yılından beridir, daima ayrıntılı türde açık kaynak istihbaratı sayılmaktadırlar. Teşhir ve gözetleme kol kola girmiş, kişiler; inançlarını, davranışlarını, tüketim alışkanlıklarını, özel yaşamlarından kesitleri, ilişkileri, ilgileri, beğenileri, çalışma ve eğitim alanlarını gönüllü sunmuş, data şirketlerine teslim ederek, onları güçlendirmişlerdir.
Buradan çıkış deaktive işlemleri ile sağlanamaz, mutlaka ki, eklediğiniz her fotoğraftan, her bilgiye, artık silinmeyecek tarzda, belki dünyanın sonuna dek orada saklı arşivli bir kimlik kaydı halinde kalacaksınız.
Depolanan içeriğin devasa oluşu, 200 milyar doları aşan pahası ile Facebook sistemi, asrın bedava kullandırılan, ancak karşılığında; bir şekilde ‘Bedava Siz’i sunduğunuz bilgi depolama fenomenidir.
Küresel istihbarata sahip küresel oyuncular:
Son yıllarda gelişen teknoloji harikası sistemlerle, dünyamızın tüm iletişim ağı; telefon, telsiz, faks, mesaj, elektronik postalar kayıt ve dinleme altındadır. Her veri, gelişmiş bilgisayarlarda işleniyor, filtreleniyor.
Bu data bank, istenildiği anda, istenilen kullanıcı hakkında dosya sağlayabilir. Bilgisayarlara internet üzerinden giren ‘Arka Kapı’ tipi bir düzenekle ve casus yazılımlarla da, içlerindeki tüm bilgilerin kopyalanması doğaldır. Bir devletin kullandığı iletişim sistemleri, kripto cihazları dahi, elektronik istihbaratın siber tehdidine açık olabilir.
Tüm bu datalar ve küresel istihbarat sayesinde, ülkelere uygun kılıflar halinde giydirilmeye çalışılan politikalar üretilebileceği gerçeği ise, göz ardı edilemez.
Çok boyutlu iletişim araçları, şirketlerin ve hükümetlerin politikalarını etkilemekte baskın çıkarılabilir. Sosyal Ağ’lar; seçmen nabzını en gerçekçi ölçekte tutmanın, siyasi olayları dalgalandırabilmenin, aktivistliği kritik düzeye ulaştırabilmenin, az gelişmiş ülke insanlarını hak arayışına yöneltmenin gücüne kavuştuğunda, hükümetler, küresel oyuncuların da dokunuşu ile, uluslara rası baskılara maruz bırakılırlar. Klasik medya hiçbir zaman bölgesel aktivist hareketleri dünya çapında yayıp örgütleyemezken, sosyal ağlar bunu yapabilmektedir.
Devletlerin, geleceğin tehditlerini önceden tahmin edebilmesi ve önlem alabilmesi, elektronik istihbaratı güçlü ülkelerin siber etkisine karşı, küresel bir eşiği atlamalarını sağlayabilir.
Sanal obsesyonun sarıp sarmalamadığı, yine de bilgi iletişim araçlarına sahip ama bunu 6.duyusu veya bir uzantısı haline getirmeyecek kimselerden olmamız dileği ile, şansınız açık olsun.
Ferda Ercan Uyulan