Mistik Çiçek Lale

31 March 2015
Ferda ERCAN UYULAN

Uzun zamandır Okültizm, Parapsikoloji, Ezoterizm ve Teorik Fizik üzerine araştırmaları olan İzmir doğumlu yazar; ilk kitabı ''Kozmik Arayış''ın ardından bilinmeyenlere yönelik ''Gizli Boyutlar'' TV programlarını hazırlayıp sunmuştur. İkinci kitabı ''Okültizm ve Enerji'' ile okuyucu gizemler dünyasında dolaştırırken, aynı zamanda hakikat arayışı ve bilgi ile güçlenmeye çağırıyor. Yazar, Facebook sayfasını da aktif olarak kullanmaktadır. facebook.com/okultizöveenerji

Mistik Çiçek Lale

  • 31 March 2015
  • 1794 Görüntülenme
  • YORUM

Mevlana’nın Cennet bahçelerine yakıştırdığı bu güzel çiçeğin Anavatanı Hindukuş ve Tanrı dağları. Türk boylarının Anadolu’ya getirdiği soğanlar, 16. yy.’da Padişah Kanuni tarafından Hollanda kralına gönderilir, böylece Avrupa’da da yetiştirilir. Soğuklardan çok etkilenmeyen Lalenin, sıklıkla altı taç yaprağı bulunur. Taç yaprakların sakladığı içteki siyah renk, dıştan görünmeyen bir gizin ifadesi sayılırken, tasavvufi açıdan da; içi hüzünlü ve Aşk ile kara sevdalı gönlün, dışında dahi, latif bir hale bürünüşünü betimler.

Lalenin yapraklarının tıpkı dua eden eller gibi bir formu bulunur. Harflerin sayısal değerlerini öne alan bir Ebced hesabı ile; Allah, Hilal ve Lale kelimeleri, Arapça olarak yazılıp toplandığında, her biri, ayrı ayrı 66 sayısını verirler. Allah: Elif 1 tane 1, Lam 2 tane 30+30=60 ve  He 1 tane, değeri 5, toplam 66 gibi. Lale, Arap harfleri ile yazıldığında tersten okunursa Hilal kelimesi oluşur. Lale’nin sonunda bir de h harfi bulunacaktır.

Böylece kutsal anlamlara açılan laleler, İstanbul kentinin de sembolü olur.  Allah’ın Bir’liğine işaret eden tasavvufi manası ile, uğurlu olduğuna inanılan çiçek, artık özel bir motif olarak, hatta koruyucu ve yüksek değerdeki manevi anlamı sayesinde; 12. yy.’dan itibaren camilerde, türbelerde,  mezar taşlarında,  çeşmelerde,  çinilerde, kumaş dokumalarında,  zırhlarda, kaftanlarda, çeşitli kıyafetlerde, altın simli havlularda, halılarda, süs eşyalarında, hatta silahlarda kullanılmıştır.

Lale, bayrak ve sancağın sembolü hilale  uzanarak, yükselir. İsmi Farsça kırmızı anlamına gelen “lal”den türemiştir. Mimar Sinan’ın eseri Selimiye Cami’sindeki, Müezzinler Mahfeli’nde secdeye varmış olan bir İnsan’ı işaret eden, başı aşağıda lale motifi ile birlikte sayıldığında, Selimiye çinilerinde, farklı stillerde işlenmiş 101 adet mistik lale bulunur.

Lale, bir devre adını veren zarif çiçek, Osmanlı devrinde melezleme ile çeşitlendirilmiş, Nur, Yakut, Beyza, Cennet gibi başlayarak, tamlamalarla biten özel adlarla Lalezar’larda sergilenmiştir. Lalename’ler ise, bu çiçeğin anlamları ile yüklü, duygu ve aşk dolu şiirlerdi.

Bir Encümen kurularak, Lale işlerine bakıldı, bu arada en pahalı Lale tohumu, İran taraflarından getirilmiş ve 1000 altınlık paha bulmuştu. 16.yy. başlarında Osmanlı devletinde yetişen 300 çeşit lale sayılabilirdi.

6. Yüzyıl ortalarında ise Avrupa’da, Hollanda’da neredeyse Tülip devri denilecek denli bir akımla Lale modası sürüyordu. Alexandre Dumas Pere, 1850  yılı basımı Siyah Lale adındaki romanını o zamanlara atfetmiştir. Roman, kusursuz bir siyah lale yetiştirene büyük ödül vaat edilmesi ile başlar, şu cümle ile biter.  “Sadece çok büyük acılar çekenler mutluluğun anlamını bilirler.”

Antik Zamanlarda Lale; eski zamanlarda Baal ve Tammuz ile ilişkilendirilmişti. Aramice Be‘lu; sahip, efendi anlamındaki Baal, adına insan kurban edilen, Kartaca baş tanrısıydı. Fırtına, yağmur tanrısı, Baal, kendine özgü kültü ile tapınılan ve bereket tanrısına bürünen anlamını; Tammuz ile bulmuştur. Baal hem hilal, hem beş köşeli yıldızla sembolize edilmiş (6, 66, 666) sayıları ise, Baal’le ilgili olarak önem taşımıştır.

Kırmızı laleler mitolojide, üzerine tanrılar tarafından salınan bir domuzla yaralanan Tammuz’un kanı ile sulanan topraktan çıktığı söylenen çiçeklerdir.

Diğer yandan, Baal sembolü sayılmış olan 6 yapraklı lalenin, siyah olan yaprak dipleri; Baal’ in içte gizlenen karanlık gücünü betimler, dış yüzdeki parlak ışıklı doku ise, aldatıcı olan yanıdır. Şeytan’ın hariçte, kendini nurani göstermeye çalışması ile bağdaşır.

Ana Tanrıça Semiramis oğlu Marduk, Babil’in baş tanrısıdır. Babil üçlemesinin tanrıları Sin, İştar ve Şamaş’ın ardılı olan diğer tanrılar ise, Baal, İştar ve Tammuz’dur. Babil kökenli üçlemede, temel üç tanrıyla gösterilen tek tanrı bulunur ki, bu durumda , Baal, İştar ve Tammuz üçlüsü tek’e indirgenince, tanrı Marduk’u işaret eder.

Kur’an’ı Kerim’in Saffat 37. Suresi’nde bildirilen ayetlere baktığımızda, Baal’in adı şöyle geçmektedir:

123. İlyas da, şüphe yok ki gönderilmiş peygamberlerdendi.

124. Hani kavmine: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” demişti.

125. “Baa’l putuna tapıp, yaratıcıların en güzelini bırakıyor musunuz?”

126. “ALLAH, sizin de Rabbiniz, önce geçen atalarınızın da Rabbidir.”

Ferda Ercan Uyulan


Yorumlar

Yorum Yap

500