Uzun zamandır Okültizm, Parapsikoloji, Ezoterizm ve Teorik Fizik üzerine araştırmaları olan İzmir doğumlu yazar; ilk kitabı ''Kozmik Arayış''ın ardından bilinmeyenlere yönelik ''Gizli Boyutlar'' TV programlarını hazırlayıp sunmuştur. İkinci kitabı ''Okültizm ve Enerji'' ile okuyucu gizemler dünyasında dolaştırırken, aynı zamanda hakikat arayışı ve bilgi ile güçlenmeye çağırıyor. Yazar, Facebook sayfasını da aktif olarak kullanmaktadır. facebook.com/okultizöveenerji
İslam tasavvufunda Kutub, ermişlerin en büyüğüdür. Allah katında hatırının yüksekliği ve ilahi isimler üzerinde tasarrufu vardır. Makamı kutbiyyettir. Her yerin ayrı bir kutbu bulunur, onların başı ise, Kutb'ül-Aktab, ya da Gavs'tır. Anlam olarak medet eyleyen, yardımcı olandır. Hakikat-ı Muhammediye mirasçısıdır. Velidir. Tasavvuftaki bu inanca göre, 7 Tabaka Kutub bulunur.
Kutb-ül Aktab
İlki Kutb'ül-Aktab; bir kişidir. Eşrefoğlu Rumi'nin, Tarikatname'sinde yazdığı üzere, kutupların başında bulunan ve insan-ı kâmil olan bu veli; Hz. Muhammed’in (S.A.V) temsilcisidir. Kutub, idareyi kendi tasarrufuna göre yapmaz. Bağımsız yetki ve güç sadece Allah’a aittir. Gavs, darda kalınca yüzüsuyu hürmetine yardım istenilendir. Gavs olarak bilinenler, esma ve ilahi sıfatların mazharıdırlar. Bu durumda onlar; bu isim ve sıfatlara dair hâller kendinde görünen ve adlar üzerinde tesirlere tasarruflara sahip kişilerdir. Böylece, Hakkın isimlerinin tecellisine aynadırlar.
İmameyn
İkinci makamda imameyn bulunur. İki kişidirler. Sağ; imam-ı yemin, sol; imam-ı yesar'dır. Birisi kutbun sağında, biri solundadır. Sağı Gayb Alemi'ne, solu ise, görünen Mülk Alemi'ne bakar. Kutub ve imameyne bir arada; ''üçler'' denilir.
Evtad
3. Tabaka Evtad; alemin 4 köşesini korur. Doğu-Batı-Kuzey ve Güney'e gözcülük ederler. 4 kişidirler. Alemin dört yönünde görevlendirilmiş dört veli onlardır. Her biri, bir peygamberin kalbi üzeredir ve dört büyük meleğin ruhaniyetinden yardım alırlar. Birinci, ikinci ve üçüncü tabaka toplamına “Yediler” denilir. Diğer adı ile “Abdalan-ı Hızır” yardıma koşarak, belaları kaldırma, sıkıntıları giderme görevlerini yerine getirmektedirler.
Büdela
4. Tabaka Büdela; 7 kişidirler. Abdal'dırlar. 7 yıldıza hükmeder, bir anda doğudan batıya varırlar. Yedi iklim denetlemelerine tabidir. Birincisi Zühal iklimi, ikincisi Müşteri, üçüncüsü Merih, dördüncüsü Şems, beşincisi Zühre, altıncısı Utarid, yedincisi ise Kamer iklimidir. Muhyiddin-i Arabi hazretleri şöyle bildirmiştir: «Onlar yedi kişidir. Bir yerden bir yere beden kalıbını bırakarak, kimsenin onun gittiğini anlayamayacağı şekilde yolculuk ederler. İbnü’l-Arabi, Fütuḥatü’l-mekkiyye, Menzilü’l-kutb, Risale fi marifeti’l-aktab ve er-Risaletü’l-gavsiyye adlı eserlerinde, kutub meselesini anlatmıştır.
Rukaba
5. Tabaka Rukaba; bekçiler, 12 kimsedirler. 12 burca hükmederler.
Nüceba
6. Tabaka Nüceba; 40 kimsedirler. Kırklar, her zamanda mevcut olurlar, artmaz ve eksilmezler. Nüceba- necipler, ululardır. Halkın işlerini kolaylaştırır, Recep ayının başında halk içine gelir, ay dolunca geri giderler. Recebiyyun adını da alırlar.
Nukaba
7. Tabaka Nukaba 300 kişidir. Nakibler halka göz kulak olarak yardım eden salih kişilerdir, içlerinde saliha kadınlar da bulunur. 7 tabaka toplam 366 kişidir. Anadolu'nun 4 kutbu vardır. İlki kutupların kutbu, Kutb-ül Aktab Hacı Bektaş-ı Veli, sıra ile Hacı Bayram Veli, Hacı Şaban Veli ve Hz. Mevlana'dır. Hutbe-tül Beyan Gaybi'ye göre, 6 tabaka 356 kişi kıyamet gününe kadar daimdir. Nur-ü Vilayet Hz. Ali (K.V), 6 tabakaya da mutasarrıftır.
GAYB ERENLERİ
Gayb Erenleri; Rical-ül Gayb ise 2 bölüktür. İlki 1000 kişidir. ''Ümena'' olarak anılırlar. 2. Bölük 100.000 kişidir. ''Efrad'' adını alırlar. Herkes tarafından kolayca tanınmazlar, gizli hakikatlere, sırlara vakıftırlar ve bir statü ile sınıflanan hiyerarşi içindedirler.
Allah dostları kıyafet veya görünüşü ile dıştan tanınamayan, yüzü suyu hürmetlerine çeşitli dünyevi veya manevi olayların en iyi hâle çevrildiği, velayet ve ruhani fazilet sahibi insanlardır. Sırdan sırra yol alırken iç sırlarını halka yansıtmazlar, herkes gibi konuşur, velayet hakkında sık sohbet etmezler. Halktan biri olarak yaşayıp konuşurlar. Yakınları onları tanımaz, iç alemlerindeki velilik tabiatını Allah bilir, bunu bilmesi gerekenler de hissederler. Ne asa, sarık, cüppe, ne şecere ile tanınırlar. Hatta, dıştan bakanlara mümin görüntüsü dahi vermeyebilirler.
Veliler, gönül zenginliği, kalp temizliği ve insanların iyiliğine çalışmakla ermişlerdir. Öylesi sırları kaleme alırlar ki, melekut alemindeki tasarruflarında; kutsal kitapların en ince anlamlarını, harflerin ve isimlerin dizilişindeki idrak ölçüsünü aşar, keşfe varırlar.
''Had Ricali'' erenleri Hakk’ı müşahede edenlerle, O’ndan perdelenenler arasındaki sınırda bulunur, cennet ve cehenneme yönelik idrakleri ile bilinirler.
''Matla Ricali''nden olan veliler ise, İlahi isimlerin gereği olan fiillerin tasarrufu altında bulunan bazı şeylerin zuhur etmesine aracılık edebilirler. Zira Allah’tan başka bir şey görmezler.
''Ricalü’l-Ma'' (su erenleri) ve ''Ricalü’l-Besais'' (ıssız çöllerdeki erenler) halkın tanımaktan uzak olduğu Allah erleridir. Gazali’ye göre Allah’ın öyle kulları vardır ki, peygamberlere halef olmuş ve Nübüvvet sona erince, abdallar ona Arda olmuştur. Bu erler, samimi niyet, sabır, tevazu sahibidir, herkese iyilik düşünür, Allah için nasihat ederler. Böyle makamlara eren velilerin kalbinden, gönüllere ve kaleme dökülenler, hakikat olarak yeryüzüne iner. Şu husus da göz ardı edilemez; kendi kendilerine makamlar icat ederek, müritlere davet çıkartan ve sahte şeyh, seyyid, veli, gavs'lık iddiasında bulunanlar olursa, bunlara kanılmamalıdır. Gavs Geylani, Ahmed Rufaí, İmam Şazeli, İmam Rabbani ve tıpkı onlar gibi yüksek erlerin, kimseyi şahsi makamları adına davet etmedikleri açıktır.
''Gayb Erenleri''anlayışı, tasavvuf ehli olmayan İslam alimleri tarafından net kabul görmemiş, batini, sufi ve şii kültürle bağlantılı bir hâl olarak ele alınmıştır. Böylece, üçler, beşler, yediler, on ikiler, kırklar, yetmişler, üç yüzler inancı ile ilgili hadis ve rivayetlerin reddedilmesi söz konusu olmuştur. Çünkü, ilk endişeleri, İslam’ın tevhid anlayışına ters düşmemektir. Elbette yalnızca Hz. Hızır (A.S) değil, belli hiyerarşide binlerce erenler, evliyalar, darda kalana yetiştiklerine, savaşlarda yardıma geldiklerine inanılanlardandır.
Kadiriye tarikatı kurucusu Gavs-ül-A'zam Abdülkadir-i Geylani (K.S), müritlerine; her şiddette Hakk namına ve O’nun izniyle yetişeceklerini temin ederek; ''Bizi vesile yap” demişlerdir. Bu nedenle, peygamberlerin ardı sıra; Kutuplar, Allah dostları ile; Hazır, Gaib, Zahir, Batın erenleri ve cemalleri yüzü suyu hürmetlerine, zor zamanlarda Allah'tan yardım niyaz edilmekte, birçoğu sıklıkla dualarda anılmaktadır. Hakikatte, şüphesiz yardım eden Allah'tır. Zahirde ise, kulunu vesile kılmış olur.