Uzun zamandır Okültizm, Parapsikoloji, Ezoterizm ve Teorik Fizik üzerine araştırmaları olan İzmir doğumlu yazar; ilk kitabı ''Kozmik Arayış''ın ardından bilinmeyenlere yönelik ''Gizli Boyutlar'' TV programlarını hazırlayıp sunmuştur. İkinci kitabı ''Okültizm ve Enerji'' ile okuyucu gizemler dünyasında dolaştırırken, aynı zamanda hakikat arayışı ve bilgi ile güçlenmeye çağırıyor. Yazar, Facebook sayfasını da aktif olarak kullanmaktadır. facebook.com/okultizöveenerji
Geçmişin Ölümcül Bulaşıcı Hastalıkları Uyanacak Mı?
- 31 March 2018
- 1056 Görüntülenme
- YORUM
GEÇMİŞİN ÖLÜMCÜL BULAŞICI HASTALIKLARI UYANACAK MI?
Bir Şarbon Vakası, Küresel Isınma Uyarısı
Anthrax / Şarbon 1977 yılında Dünya'dan silinmiş bir hastalıktı. Bu ölümcül hastalığın sporları, 2016 yılı Ağustos ayında, Sibirya'nın uzak bir bölgesinde 12 yaşında bir çocuğu öldürdü. Yamal Yarımadası'nda, 24 şüpheli vaka daha hastaneye yatırıldı, ölümcül hastalık tanısı aldı. Sibirya'nın donmuş tundralarının erimesi sonucunda, 120 yıl önceki başka bir salgında ölenlerin cesetlerindeki virüsün serbest kalmasıyla, hastalığın geri dönebileceği konusu bambaşka soru işaretleri yaratıyordu. Doğal olarak cesetler Kolyma nehrinin kıyısındaki permafrost toprağının üst tabakası altında gömülüydü. Şimdi Kolyma'nın suları, banketlerin erimesine ve erezyon sürecinin başlangıcına tanık oluyor. Bu küresel bir iklim değişikliği uyarısıdır.
Küresel ısınmanın olumsuz etkilerinden biri eski bakteriler, mikroplar, patojen virüsler, mantarlar gibi permafrostta donmuş halde bulunan enfeksiyoz ajanların, ısı yükseldikçe salınması ve insanlığı savunmasız yakalayacak salgın risklerinin pusuda beklemesidir. Bilim insanları, permafrostun donuk topraklarının soğuk, oksijensiz, karanlık ortamının, mikrop ve virüsleri çok iyi koruduğunu söylüyor. Çözülmenin sonucunda geçmiş yüzyılların kara veba, ispanyol gribi, şarbon, çiçek, kolera, humma, sıtma gibi ölümcül, bulaşıcı hastalıklarının geri gelebileceğine dikkat çekiyorlar.
Özellikle bu enfeksiyon kurbanlarının bir kısmının gömüldüğü Sibirya, Antarktika yakınlarında permafrost üzerindeki aktif tabaka her yaz 50 cm. derinliğe kadar erime potansiyeli kazandı. Kuzey Arktik'te yaşamış ilk insanların içindeki mikroorganizmalar hâlâ toprakta donuk ve canlı olabilir. Neandertallerin Sibirya'da yerleştikleri, bazılarının viral hastalıklardan öldüklerine dair ipuçları bulunuyor. Toprakta saptanan 1918 İspanyol kuş gribi RNA'sı, bazı hasta cesetlerinin Alaska tundralarına getirilip gömüldüğü bilgisine kayıtlanmıştı.
Permafrost!
Bölgede 2.300'den fazla enfeksiyondan ölmüş Ren geyiği karkası vardı. Kuzey Rusya'da yaklaşık 3 metrelik yüzeye yakın toprağa gömülmüşlerdi. Çözülme, topraktaki şarbon bakterisi sporlarını yakındaki sulara, toprağa, besin kaynaklarına iletmişti. Novosibirsk'li uzmanlar, permafrostta ayrıca çiçek hastalığından ölmüş cesetlerde mikrobun DNA parçalarını tespit ettiler.
Periyodik olarak eriyen Arktik göllerinden göç eden kuşlar tarafından alınarak taşınan donmuş influenza virüsleri ise ayrı bir teorinin konusudur. Mikroplar ısınma nedeniyle menzillerini genişleten böcekler tarafından da taşınmaktadır.
Mikropların Canlanma Olasılığı
Donmuş permafrost toprağı bakterilerin bir milyon yıl kadar uzun süre dahi canlı kalması için mükemmel bir yerdir. Derin donmuş toprakların çözülmesiyle serbest kalan mikroorganizmalara örneklerden biri de Sibirya permafrostunda keşfedilen çiçek DNA'sıydı. 2004 yılında, ABD'li araştırmacılar, milyonlarca insanı öldüren 1918 İspanyol gribi virüsü RNA parçalarına Alaska permafrostunda bulunan donmuş bir cesedin ciğerinde rastladılar. Çiçek hastalığı ve hıyarcıklı vebanın muhtemelen Sibirya'da gömülü olduğu söylenmektedir.
Permafrost donuk toprağı, Kuzey Arktik (ABD, Kanada, Norveç, Finlandiya, İsveç, Danimarka, İzlanda ve Rusya; Arktik'le sınırı olan ülkeler) Antarktika (Güney Kutbu kıtası) Tibet platosu, Yakutistan ve Çin permafrostunu kapsar. Kuzeyde 1500 m., Kuzey Alaska'da 740 m. kalınlığındadır. Sibirya sakinleri için permafrost iyi bilindiği halde, Batı 1836'ya kadar kuzeyin donmuş topraklarının izole raporlarını ciddiye almamıştı. 19. yüzyılın sonlarında Ruslar, II . Dünya Savaşı'ndan sonra ise, Avrupa ülkeleri ve ABD tarafından donmuş zeminlerin sistematik çalışmaları gerçekleştirilmişti.
Permafrostun geç Pliyosen Dönemi'nde, 3 milyon yıl önce oluştuğu düşünülmektedir. Subarctic'deki donuk toprak muhtemelen son 100.000 yılın buzul dönemindendir ve kalınlığındaki en belirgin değişiklikler iklimseldir.
Tarih boyunca insanlar, bakteri ve virüslerle yan yana var olmuştur. Hıyarcıklı vebadan çiçek hastalığına, domuz gribine kadar onlara direnmeye çalıştık. Alexander Fleming penisilini keşfettiğinden beri antibiyotik aldık. Buna cevaben, bakterilerin gelişen antibiyotik direnci ile karşılaştık.
Peki ya; binlerce yıl boyunca hiç karşılaşmadığımız ölümcül bakteri ve virüsler aniden canlanabilir miydi?
Buzda donmuş bakterilerin hayata döndüğü biliniyor. NASA bilim adamları 2005 yılında Alaska'da donmuş bir göletteki 32.000 yıllık bakterileri canlandırdılar. C. pleistocenium olarak adlandırılan bu mikroplar son buzul çağından yünlü mamutların dolaştığı Pleistosen döneminden beri donmuştu. Buz eridikten sonra etrafta yüzmeye başladılar. 2 yıl önce bilim insanları 8 milyon yıllık bir bakteriyi Antartika'daki uykusundan uyandırmıştı. Bununla birlikte tüm bakteriler permafrostta dondurulduktan sonra hayata geri dönemez. Şarbon bakterileri bunu yapabilirler, çünkü çok dayanıklı sporlar oluştururlar. Tetanos ve Botulizm’den sorumlu patojenler ile bazı mantarlar da uzun süre hayatta kalabilirler.
2014 yılında yapılan bir çalışmada, 30.000 yıl boyunca Sibirya permafrostunda tutulan iki virüs yeniden canlandırıldı. Pithovirüs S. ve Mollivirüs S. olarak bilinen dev virüsler mikroskopta görülebilen, sadece tek hücreli amipleri enfekte eden türdendiler. Yeniden canlandırıldıktan sonra hızla bulaşıcı hale gelmişlerdi.
4 Milyon Yıllık Bakteri
Şubat 2017'de NASA'dan bilim adamları New Mexico'daki Lechuguilla Mağarası'nın 1.000 ft'lik yeraltında, kristallerde 10-50,000 yıllık bakteriler bulduklarını açıkladılar. Antik zombi bakterilerin, 4 milyon yıldan fazla bir süredir yaşadığı öne sürülüyor. Kristallerin küçük sıvı cepleri içine hapsedilmişlerdi. Çıkarıldıktan sonra canlanarak, çoğalmaya başladılar. Genetik olarak eşsizlerdi. Ne var ki, araştırmacılar henüz çalışmalarını yayınlamamıştır.
Bakterilerin Antibiyotik Direnci
Bakteriler, enfeksiyonlarla mücadele için son çare kabul edilen ilaçlar dahil olmak üzere 18 tür antibiyotiğe dirençli hale gelmiştir. İzole kaldıklarında bu antik antibiyotik direncinin milyarlarca yıllık olduğu bilinir. Bunun nedeni birçok mantar türünün ve bakterilerin diğer mikroplara göre rekabet için antibiyotik üretmesidir. Doğal antibiyotik direnci yaygındır. Erime permafrostundan çıkan bakterilerin çoğu buna sahip olabilir. 2011 yılında bilim insanları Bering bölgesinde 30.000 yıllık permafrost bakterilerinin DNA'sında Beta-laktam, tetrasiklin ve glikopeptid antibiyotiğe karşı direnci kodlayan genler bulmuşlardır.
Aussie Gribi Gelebilir
Son sağlık haberleri, Aussie (Avustralya) gribinin 200 gün içinde 33 milyon insanı öldürebileceği öngörüsünde. Aşısı bulunmayan virüse karşı çalışma başlatıldı. Küresel Sağlık Konseyi Başkanı, ölümcül bir grip mutasyonunun her an kapımızı çalabileceğini ve insanlık tarihindeki en ölümcül salgın olabileceğini bildirdi. Aussie, solunum sisteminde hızla yayılıp, zatürre, kalp zarı iltihabı, santral sinir sisteminde ciddi enfeksiyonlara yol açıyor.
Erimenin Sonucu Karbon Salınımı
NASA, Kuzey Kutup Dairesi'ndeki Arktik kuşağın donmuş topraklarının şu anki hızda erimeye devam etmesi halinde bölgedeki karbon oranının, Dünya geneli fosil yakıtların sebep olduğu karbon salınımı ile kıyas kabul etmeyecek derecede yükseleceğini bildirmişti. Sibirya permafrostunun, atmosfere sera etkili metan gazını salgılaması, küresel ısınmayı artırabilecek bir kısır döngüdür. Dünya hava ısısı, 2100 yılına dek 2 ile 4 derece arasında artabilir. Denizler, 18 ile 59 santim arasında yükselecektir. Grönland, her 40 saatte, 40 kilometreküp buz kaybediyor. 2070’de Türkiye genelinde sıcaklıklar 6 derece yükselebilir. Küresel ısınma ile mücadele için, ormanların korunması, hidroflorokarbon gazı kullanımının durdurulması, atmosfere salınan karbon miktarının aşağı çekilmesi, kimyasal gübre kullanılmaması ve fosil yakıt emisyonlarının düşürülmesi gereklidir.
Ferda Ercan Uyulan