Şikago Yedilisinin Yargılanması

01 March 2021

Ezgi Bağcı, 1991’in Mart ayında Denizli’de dünyaya gelmiştir. Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde Hukuk eğitimini tamamlamıştır. Küçük yaşlardan beri, bir tutku halinde yazmaktadır ve on yılı aşkın süredir yazdıklarını internet ortamında yayımlamaktadır. 2015 yılının Mart ve Kasım aylarında roman serisi olan Hançer I-II kitapları basılmıştır. Meslek hayatını ve yazma aşkını İzmir’de sürdürmektedir.

01 March 2021
1056 Görüntülenme
YORUM

“Daha önce fikirlerim için yargılanmamıştım.”

Güçlü senarist Aaron Sorkin’in kaleme aldığı aynı zamanda yönetmenliğini yaptığı film 1968 yılında yaşanan gösteriler nedeni ile tutuklanmış olan 7 kişinin hukuksuz olarak yargılanmasını ve davanın nasıl olup da politik bir gösteriye dönüştüğü ve baskı unsuru yapıldığını ele alıyor. Tarafsızlığını yitirmiş yargılama esnasında ortaya konulduğu üzere, hükümetin adamı olan bir hâkim ve ayarlanan tanıklar ile konuşturulmayan, savunma dahi yaptırılmayan, düşündüğü için suçlananlar ile karşılaşıyoruz. Gerçek bir tarih sahnesini anlatan film, aslında farklı coğrafyalardaki aynı olaylara da tanıklık etmektedir denebilir, çünkü seyirci için oldukça tanıdık sahneler içermekte.

“Demokratik kongre bir polis eyaletinde başlamak üzere.”

Vietnam savaşı karşıtları, protesto yapmak için Lincoln Park’ta toplanır fakat sert bir polis müdahalesi ile karşılaşır. Biber gazı ve sopalarla, barışçıl eylem için orada olan gençliğe “müdahale eden” polis olaylardan sorumlu oldukları gerekçesi ile 7 kişiyi gözaltına alacaktır. Daha sonraki süreçlerde bu yedi kişi Chicago Yedilisi olarak anılacaktır.

Tarihe damgasını vurmasının en önemli nedenlerinden birisi, akıl almaz bir yargılama sürecinin yaşanmış olmasıdır. Kaldı ki amaç yargılamak değil cezalandırmaktır. Bobby Seale’nin avukatsız olarak yargılanması, duruşmaya elleri ayakları, ağzı bağlanarak çıkarılması, Abbie Hoffman ve Jerry Rubin’in mahkeme esnasındaki protestoları ve karşı kültür hareketleri ile seyirciye sinirden dişlerini sıktıran daha nicesi… Filmde yalnızca bir kısmını gördüğümüz olayların gerçekliği araştırıldığı zaman soğuk su misali seyircinin yüzüne çarpmakta.

Hatta Mark Rylance’ın canlandırdığı Avukat William Kunstler, mahkemenin adaletinin olmadığını, bir ortaçağ işkence odasına dönüştüğünü duruşma esnasında söylemiştir.

“Sayın Yargıç, bu dava başladığından beri Vietnam’da 4752 Amerikan askeri öldü.”

Ağırlıklı olarak mahkemede geçen film sahneleri, yönetmenin dengeli geçişleri ile geriye dönüşler yaparak seyirciyi mahkeme ile kısıtlamıyor. Gerçek olay görüntüleri ile gerçekliği daha da bastırıyor. Yapım, bir ideolojiye veya simgeye ağırlık vermeden, yalnızca olaylara odaklanmayı sağlıyor. Aynı zamanda ağırlığın mahkemede olmasından dolayı oyuncuların performansı da üst seviyeye çıkıyor.