1989’da Gaziantep’te dünyaya geldi. Ege Üniversitesi Biyokimya Bölümü’nde lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimini tamamladı. Diyetisyenlik eğitimini Yakın Doğu Üniversitesi’nde birincilik ile bitirdi. Şu anda Nutribiom ve Havucapp bünyesinde fonksiyonel beslenme diyetisyeni olarak çalışmaktadır. Biyokimyadan aldığı metabolizma eğitiminin kuvvetli alt yapısı ile insan sağlığının vazgeçilmezi olan beslenme bilimini harmanlayarak beslenmenin sağlık üzerindeki gücüne tanıklık ettiği diyetisyenlik mesleğini pandemi sürecinde online platformda sürdürmektedir.
Fonksiyonel tıp; bireyi sağlığına kavuştururken bütünsel bakış açısı ile yaklaşır. Semptomların arkasındaki öyküyü görebilmek ve durumu tespit edebilmek sürecin önemli bir parçasıdır. Fiziksel, sosyal, ruhsal yönden tam iyilik hâlini hedeflerken beslenme, fizyolojik ve biyokimyasal mekanizmalar, stres/üzüntü, spor ve egzersiz bütünlüğü içerisinde kişiyi değerlendirir. Örneğin iltihabi romatizmal hastalığı olan kişilerde sadece semptomların görüldüğü bölge ve sistem ile değil, bağırsak ve sindirim sistemiyle de ilgilenir. Kişinin sağlıklı hâle kavuşabilmesi için bedeni bir bütün olarak kabul edip eksikliklerin giderilmesi ve iyi hâle kavuşulmasını hedefler. Bağırsak sağlığını, bağışıklık sistemini ve kişinin psikolojik durumunu da önceleyen bakış açısı ile olaya yaklaşırken ilgili sistemleri beslemeyi ve arındırmayı önceler.
Vücudun kendi dokularını bir düşman gibi görüp savunma sistemini harekete geçirdiği otoimmün mekanizma özellikle sağlıksız durumda olan bağırsaklara sahip kişilerde aktivite göstererek çeşitli hastalıklara sebep olur. Otoimmün hastalıklar dediğimiz ve bugün sebebi açıklanamayan (idiopatik) birçok hastalığın temelinde geçirgen bağırsak sendromu olduğunu biliyoruz. Hem sindirim hem de bağışıklık sistemimizin en önemli parçalarından olan bağırsaklarımız, beslememiz ve hayat tarzımızın ne kadar sağlıklı olduğunun da önemli bir göstergesi. Kronik stres, beslenme yanlışları, sindirilememiş besin artıkları, ilaç ve toksinler gibi sebeplerle hücreler arası bariyerlerin arası açılır. Vücuda geçmemesi gereken moleküller geçmeye başlar. Hücreler arası geçirgenliğin artması ve bariyerin görevini yerine getirememesi ile vücutta inflamasyon artar. Geçirgen bağırsak ve artan inflamasyon sonucu, vitamin ve mineral eksiklikleri, besin alerjileri, bağışıklık sistemi ile ilişkili hastalıklar, PCOS, cilt problemleri (dermatit, egzema, sedef hastalığı…), kronik yorgunluk, otoimmün tiroidi, ankilozan spondilit, insülin direnci, obezite, migren, fibromiyalji, irritabl bağırsak sendromu ve mutsuzluk hâli gibi pek çok belirtiyle kendini gösterebilir. Çoğu zaman bağırsakla ilişkilendiremediğimiz semptomlarla açığa çıkan hastalıklar sinsice ilerler. Sızdıran bağırsağı toparlamak, sıkı bağlantıların tekrar oluşmasını sağlamak ve inflamasyonun giderilebilmesi için bu durumun yaşanmasına sebep olan kaynağa inilmesi ve tedavi yaklaşımının ekip içerisinde çok yönlü ele alınması gerekir.
Tedavinin en önemli ayaklarından olan beslenme tedavisinde 21-42 gün arasında kişinin semptomlarına ve besin alerjilerine uygun olarak eliminasyon diyeti uygulanır. Gluten, kazein, lektin, yüksek şeker içeren besinler, laktoz ve alkol içeren vb. geçirgenliği artırdığını düşündüğümüz besinler diyetten elimine edilir. Kişinin semptomlarına ve alınan ayrıntılı bilgilere dayalı olarak çıkarılması uygun görülen besinler, onarımı kuvvetlendirmek için eklenen yeni besinler ve vitamin mineral yetersizlikleri ayrıntılı değerlendirilerek oluşturulan tedavi ile mide-bağırsak dokusunun yenilenmesi ve sindirimin düzgün bir şekilde gerçekleşebilir düzeye ulaşması sağlanır. Onarım sonrası eliminasyon diyeti besinlerin yavaş yavaş tanıtılması süreci olan açılım ile devam eder. Toparlanma sürecinde danışanın iş birliği, semptomların takibi ve değerlendirilmesi büyük önem taşımaktadır.
Kemik suları, fermente besinler, prebiyotik besinler, gerekli probiyotik destek, vitamin ve mineral takviyelerini içeren beslenme protokolü oluşturularak geçirgen bağırsak onarımı hedef alınır. İlgili hastalığa yönelik biyokimyasal yolaklarda görevli besinler, vitaminler ve mineraller, fitokimyasal moleküller ve gerekli takviyelerden destek alınmalıdır. Vücudun gerçek detoks sistemi olan karaciğerin desteklenmesi süreç boyunca büyük önem taşır. Sürecin sağlıklı ilerleyebilmesi için mevsiminde, temiz ve doğal besine ulaşmak, organik ürünlerin tüketimi önemlidir. Mevsiminde kırmızı-mor sebze ve meyveler vücudun bağışıklık sisteminin desteklenmesi, antioksidan mekanizmaların çalışabilmesi için mutlaka beslememiz içerisinde yer almalıdır.
Beslenme, sağlık durumumuzun hangi yönde ilerleyeceğini, yaşam kalitemize nasıl müdahale edebileceğimizi bize söyleyen bir bilimdir. Ağzımıza attığımız her lokma, vücudumuza sunduğumuz iyi veya kötü bir yaşam ortamını ifade eder. Sadece karnımızı doldurmak veya psikolojik tatminimizi gidermek amacıyla tükettiğimiz “zararlı ve toksik yüklü” besinlerin vücudumuzda meydana getirdiği hasarı ön görebilmek veya doğru beslenme ve besinlerin içeriğindeki fonksiyonel molekülleri kullanarak vücudumuza sunduğumuz sağlıklı yaşam ortamını yükseltebilmek bizim elimizde.
Sofraları şenlendiren ege otları, mevsimini dört gözle beklediğimiz sebzeler ve meyveler, ata buğday üretim tam tahıllar, probiyotik-prebiyotik fermente besinler, baharatlar ve daha nicesi mikrobiyotamızı şekillendiren, özellikle kültürümüze ait bu besinler, hastalıklara karşı en güçlü silahlarımız. Genetik faktörlerimizi seçemeyiz ama seçtiğimiz güçlü silahlarımızla doğru yönlendirebiliriz. Hangi genimizin hayatımıza etki edeceğini ve aktif olabileceğiniz yaşam tarzımızla etkileyebiliriz. Soframızda gök kuşağının rengini görerek, mevsimine uygun, yerel seçimler ve hastalığımıza özgü beslenme eğitimi ile besinler ilacımız olabilir. Besinlerin içinde bulunan çok çeşitli moleküllerin sağlık üzerinde yarattığı fonksiyonel gücü kullanabilmeniz dileğiyle.