1989’da Gaziantep’te dünyaya geldi. Ege Üniversitesi Biyokimya Bölümü’nde lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimini tamamladı. Diyetisyenlik eğitimini Yakın Doğu Üniversitesi’nde birincilik ile bitirdi. Şu anda Nutribiom ve Havucapp bünyesinde fonksiyonel beslenme diyetisyeni olarak çalışmaktadır. Biyokimyadan aldığı metabolizma eğitiminin kuvvetli alt yapısı ile insan sağlığının vazgeçilmezi olan beslenme bilimini harmanlayarak beslenmenin sağlık üzerindeki gücüne tanıklık ettiği diyetisyenlik mesleğini pandemi sürecinde online platformda sürdürmektedir.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) 2021 yılını uluslararası meyve ve sebze yılı ilan ederken vurguladığı en önemli nokta sürdürülebilirlik ve tabii ki pandeminin de global çapta oluşturduğu sorunlardan olan ulaşılabilirlik.
Dünyadaki iklim krizi, mevcut su krizini daha da ağırlaştırıyor. Covid-19 salgını ile bireysel su kullanımımız yaklaşık 4,5 kat artış gösterdi. Ülkemiz su krizinin eşiğinde ve su stresi yaşayan ülkeler arasında. Şu an ortalama su tüketimimiz günlük 190 litre. Bu şekilde israfa devam edersek su kısıtlaması kapımızda. Temel ihtiyaçlar için kısıtlama durumunda tüketebileceğimiz su miktarı kişi başı günlük 25 litreye düşmek zorunda olabilir.
25 litre neyi karşılıyor?
-Duş almaya başladığımızda ilk dakikada akan su
-Diş fırçalarken açık bıraktığımızda boşa akan su
-Temizlik için harcadığımız 2 kova su
-2 kere sifonu çekmek
-8 kg çamaşır makinesinin kullandığı suyun yarısı
Sadece boşa su tüketimi değil besin israfı da tatlı suyun boşa kullanımıdır. Beslenme tercihlerimizin de su israfında rolü olduğunu biliyor muydunuz? Küresel bir su krizinin yanı sıra besine ulaşabilme konusunun da küresel bir krize dönüşebileceği ile ilgili uyarılar sık sık yapılıyor. Bir tarafın açlıktan kırıldığı bir dünyada besin atıklarını bu kadar yaygın olması ve her gün mutfaklarımızda fark etmeden buna dahil olmamız sorunun giderek büyüyeceğinin en görünür kanıtı olsa gerek. Doğru saklama koşullarını sağlamadığımız veya fazla alıp çöpe yolladığımız her atık, susuzluğa geri dönüşsüz attığımız adım aslında.
Besinlerin su ayak izi = Besinlerin tatlı su tüketimi cinsinden ifadesidir.
1 kg çay 35 litre
1 dilim ekmek 47 litre
1 elma 85 litre
1 portakal 60 litre
1 fincan kahve 160 litre
1 yumurta 600 litre
150 g kırmızı et 25000 litre
Küçük alışkanlık dönüşümleri ve biraz dikkat ile çözümün bir parçası olabilirsiniz. Karbon ayak izini azaltmak ve sürdürülebilir yaşam için;
YERLİ MALI TERCİH EDİN
Yüksek maliyetli yeni duyduğunuz ithal ürünlerden mucize beklemeyin. Kendi toprağımızda yetişen yerel besinler ile de sağlıklı beslenebilirsiniz. Çeşitlilik ve tazelik açısından zengin bir iklime ve kültürel özelliklere sahip bir coğrafyada yaşıyoruz. Hem ülkemizde hem bulunduğunuz bölgedeki yerel ürünleri keşfedin. Medyatik olmayan besinlere de şans verin.
SIFIR ATIK/ATIKSIZ MUTFAK
Artan yemekleri dondurucuya kaldırarak başka bir gün için hazırlıksız/kolay yemek fırsatı oluşturun veya bir sonraki gün farklı bir yemekte kullanarak tüketin. -Artan pilavdan çorba yapmak gibi- her besin maddesinin her buğday tanesinin bin bir emek sonucu sofranıza kadar geldiğini unutmayın.
MEVSİMİNE UYGUN BESLENİN
Besinin içeriğindeki vitamin ve mineraller mevsiminde zengindir. Doğanın sesine kulak verin. Mevsiminde semt pazarından aldığınız sebze ve meyveleri, dondurarak, kurutarak saklayıp; mevsimi geçtiğinde bunları tüketin. Mevsimler değişirken değişen sebze meyvelerin renklerinin de sağlığımızı dengeleyici özellikleri buluyor. Gök kuşağının renklerini oluşturarak kurduğumuz sofralar bütünsel sağlığımıza hizmet ederken sanki doğanın bir parçası olduğumuzu da bize kanıtlamak istiyor.
Mor/mavi renk: Yüksek antioksidan özelliği ile kanser, inme, kalp hastalıkları riskini azaltıcı potansiyel etki. Pancar, Mor lahana, patlıcan, böğürtlen, yaban mersini, açai, mor üzüm…
Kırmızı renk: Kanser riskini azaltabilir ve kalp sağlığını koruyucu/geliştirici yönde etki gösterebilir. Kırmızı kapya biber, turp, domates, kırmızı elma, kan portakal, kaktüs meyvesi, kiraz, kırmızı üzüm, ahududu, çilek, karpuz…
Turuncu/sarı renk: Karotenoidlerce zengin olduklarından göz sağlığımızı koruyucu etki gösterebilirler. Havuç, bal kabağı, kayısı, muz, greyfurt, portakal, limon, mango, kavun, şeftali, nektarin, papaya, ananas…
Kahverengi/beyaz renk: Antiviral ve antibakteriyal özellikleri yanı sıra potasyum yönünden de zengin besinlerdir. Karnabahar, soğan çeşitleri, sarımsak çeşitleri, pırasa, zencefil, muz, beyaz şeftali, kahverengi armut…
Yeşil renk: Antikanserojen özellik gösterebilen fitokimyasallar içerirler. Kuş konmaz, yeşil fasulye, brokoli, lahana, salatalık, ıspanak, marul, bezelye, yeşil elma, avokado, yeşil üzüm, kivi, lime…
Kaynak: Food and Agriculture Organization of the United Nations, Rome, 2020
SOFRANIZDA BİTKİSEL PROTEİN KAYNAKLARINA DA YER VERİN
Kuru baklagil ve tam tahılları birlikte tüketerek protein kalitesini arttırabilirsiniz.
İHTİYACINIZ KADAR ALIN VE TÜKETİN
Gerektiğinden fazlasını tüketerek de atık oluşturduğunuzu hatırlayın. Haftalık alışveriş listesi hazırlayıp alışverişinizi listenize göre yapın. Kasa yanı ürünlerin cazibesinden uzak durun.
Haftada;
2-3 gün kırmızı et/ tavuk/ balık/ hindi
2-3 gün kuru baklagil
Kalan günlerde mevsim sebzelerinden tüketecek şekilde planlamanızı yapın
Tüm bunların dışında; süt, yoğurt, peynir grubunun hayvansal proteinlerinden yararlanın. Yumurtaya hem ekonomik hem kaliteli protein kaynağı olarak beslenmenizde yer verin. Semt pazarlarını takip etmeye çalışın.