Arzu Demirci, 1986 İzmir doğumludur. Eski profesyonel atlet olan Demirci, Ege Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği 2011 mezunudur. 2008'de personal trainer olarak eğitmenliğe başlamış ve hala profesyonel olarak spor eğitmenliğine devam etmektedir. Aynı zamanda aktif olarak çeşitli projelerde yer almaktadır.
Bu ay sizlerle, birlikte çalışma yapmayı planladığımız bir şirket için araştırma yaparken rastladığım bir yazıyı paylaşmak istedim. Çalışma Dr. Ron Friedman, PhD.'ın Harvard Business Review' da yayınlanan "Düzenli egzersiz işimizin bir parçası" adlı çalışması. Bu çalışma, egzersizin her birimiz için önemini, fiziksel ve ruhsal etkilerini çok güzel bir şekilde sunuyor. Gelin birlikte bu etkileyici ve gerçekçi konuya birlikte göz atalım.
“Egzersizin değerini düşündüğümüzde, fiziksel faydalara odaklanma eğilimindeyiz. Daha düşük tansiyon, daha sağlıklı bir kalp, daha çekici bir vücut. Ancak son on yılda, sosyal bilimciler sessizce, düzenli egzersizin başka, daha etkin bir faydası olduğunu gösteren ikna edici kanıtlar topladılar, o da "düşünme şeklimiz üzerindeki etkisi".
Araştırmalar, zihinsel gücümüzün doğrudan fiziksel rejimimizle bağlantılı olduğunu gösteriyor. Düzenli egzersizi rutininize dahil etmenin bir sonucu olarak bekleyebileceğiniz aşağıdaki bilişsel faydaları şöyle düşünebilirsiniz:
Geliştirilmiş konsantrasyon
Daha keskin hafıza
Daha hızlı öğrenme
Uzun süreli zihinsel dayanıklılık
Gelişmiş yaratıcılık
Daha düşük stres
Egzersizin, iş yeri performansı için ciddi etkileri olan ruh hâlini yükselttiği de gösterilmiştir. İşinizin, sosyal bağlantılar kurmanızı ve iş birliğini teşvik ettiğine eminiz. Bu bağlamda, huzursuz hissetmek artık sadece bir rahatsızlık değil. Başarılı olma derecenizi doğrudan etkileyebilen bir etken.
Düzenli çalışma saatlerinde egzersiz yapmanın performansı artırabileceğini gösteren kanıtlar da var. Örneğin, bir şirketin spor salonuna erişimi olan ofis çalışanları arasında gündüz egzersizinin etkisini inceleyen Leeds Metropolitan Üniversitesi çalışmasının sonuçlarını ele alalım. Birçoğumuz ofiste serbest ağırlıkların veya yoga stüdyosunun rahatlığını çok isteriz. Ancak bu olanakları kullanmak gerçekten bir fark yaratıyor mu?
Çalışma kapsamında, araştırmacıların çeşitli şirketlerde 200'den fazla çalışanı vardı ve performanslarını günlük olarak raporladılar. Daha sonra, çalışanların içindeki dalgalanmaları incelediler ve egzersiz yaptıkları günlerdeki çıktılarını, egzersiz yapmadıkları günlerle karşılaştırdılar.
İşte buldukları şey: Çalışanların spor salonunu ziyaret ettikleri günlerde işteki deneyimleri değişmiş olması. Zamanlarını daha etkin yönettiklerini, daha üretken olduklarını ve meslektaşlarıyla daha sorunsuz etkileşime girdiklerini bildirdiler. Ve belki de en önemlisi; Günün sonunda daha memnun hissederek eve gittiler.
Daha sık egzersiz yapmamızı engelleyen nedir? Çoğumuz için cevap basit: Zamanımız yok. Adil olmak gerekirse, bu meşru bir açıklamadır. İşin bunaltıcı olduğu ve kontrolümüz dışındaki yetiştirme tarihlerinin etkisini hepimiz hissediyoruz.
Ancak açık olalım: Bir etkinlik için zamanımız olmadığını söylediğimizde gerçekten kastettiğimiz şey, müsait zamanımız göz önüne alındığında bunu bir öncelik olarak kabul etmememizdir.
Egzersizin bilişsel faydalarını aydınlatan araştırmanın bu kadar ilgi çekici olmasının nedeni budur. Egzersiz, daha fazla bilgi edinmemizi, daha verimli çalışmamızı ve daha üretken olmamızı sağlar.
Yine de çoğumuz bunu bir lüks olarak algılamaya devam ediyoruz; daha fazla zamanımız olsaydı yapmak istediğimiz bir aktivite olacaktı.
Egzersizi kendimiz için yaptığımız bir şey- bizi işimizden uzaklaştıran kişisel bir hoşgörü olarak görmek yerine, fiziksel aktiviteyi işin bir parçası olarak görmeye başlamamızın zamanı geldi. Bilgiyi daha yavaş işlemeyi, daha sık unutmayı ve kolayca hayal kırıklığına uğramayı içeren alternatif, işlerimizde bizi daha az etkili hâle getirir ve meslektaşlarımız için daha zor anlaşır.
Egzersizi rutininize nasıl başarılı bir şekilde dahil edersiniz? İşte araştırmaya dayalı birkaç öneri. Gerçekten sevdiğiniz bir fiziksel aktiviteyi tanımlayın.
Bir koşu bandında kendinizi anlamsızca sıkmaktan başka egzersiz yapmanın birçok yolu vardır. Tenis, yüzme, dans, softbol ve hatta şiddetli bir şekilde davul çalma gibi yapmayı dört gözle bekleyebileceğiniz bir fiziksel aktivite bulun. Gerçekten yapmaktan zevk alırsanız, bir aktiviteye bağlı kalmanız çok daha olasıdır.
Son zamanlarda yapılan bir dizi çalışma, egzersiz yaparken nasıl hissettiğimizin, günün sonunda sağlığımıza ne ölçüde fayda sağlayacağını etkileyebileceğini öne sürüyor. Egzersizi eğlenmek için yaptığımız bir şey olarak gördüğümüzde, sonrasında sağlıksız yiyeceklere direnmekte daha iyiyiz. Fakat aynı fiziksel aktivite bir angarya olarak algılandığında, muhtemelen tüm irade egzersizlerimizi tükettiğimiz için, besleyici yiyeceklere hayır demekte çok daha zorlanırız.
Performansınızı iyileştirmeye yatırım yapın. "Biraz egzersiz yapmaya" razı olmak yerine, bunun yerine bir aktivitede ustalaşmaya odaklanın. Psikologların yeni yetkinlik seviyelerine ulaşmaya odaklanan hedefler olarak tanımladıkları ustalık hedeflerinin, geniş bir alan yelpazesinde kalıcılığı öngördüğü sürekli olarak gösterilmiştir. Bu yüzden bir koça danışın, bir sınıfa kaydolun ve kendinize doğru kıyafet ve ekipmanı satın alın. Ek finansal yatırım bağlılık seviyenizi artıracak, performanstaki istikrarlı kazançlar ise ilginizin uzun süre devam etmesine yardımcı olacaktır.
Kolektif değil, grubun bir parçası olun.
Spor salonuna gidenlerin sık sık aldığı bir öneri, diğer insanları içeren bir egzersiz rejimi bulmaktır. Bu iyi bir tavsiye. Sosyalleşmek, egzersizi daha eğlenceli hâle getirir ve bunu yapmaya devam etme şansınızı artırır. Ayrıca bir arkadaşınızdan veya antrenörden vazgeçmek, kendinizi bir gecelik tatilin zarar vermeyeceğine ikna etmekten çok daha zordur.
Ancak bu araştırmanın başka bir katmanı daha var- bu sonbaharda bir alıştırma sınıfına kaydolmadan önce dikkate almaya değer bir katman.
Araştırmalar, tüm "grup" faaliyetlerinin ilgimizi sürdürmede eşit derecede etkili olmadığını gösteriyor.
Başkaları bizim katılımımıza bağlı olduğunda bir egzersiz rejimine bağlı kalmamız çok daha olasıdır.
Örnek olarak standart yoga veya pilates sınıfını düşünün. Her biri, başkalarının yanında da olsa, yalnız çalışmanızı gerektiren, bireysel temelli görevleri içerir. Her iki faaliyet de teknik olarak bir grup bağlamında gerçekleşir, ancak bu durumlarda “grup” daha doğru bir şekilde kolektif olarak tanımlanır.
Araştırmalar gösteriyor ki, kalıcı bir rutin oluşturmak istiyorsanız, bir kolektifin parçası olarak egzersiz yapmak tek başına çalışmaktan daha iyidir; ancak bir takımın parçası olarak egzersiz yapmak kadar etkili değildir. O halde voleybolu, futbolu, çiftli tenisi düşünün- çabalarınızın bir takımın başarısına doğrudan katkıda bulunduğu ve katılmazsanız diğerlerinin acı çekeceği eğlenceli, yetkinliği artırıcı herhangi bir aktivite.
Egzersizi rutininize nasıl dahil ederseniz edin, işinizin bir parçası olarak yeniden çerçevelendirmek, ona zaman ayırmanızı çok daha kolay hâle getirir. Unutma, işten vazgeçmiyorsunuz. Aksine, iş için harcadığınız saatlerin değerli olmasını sağlıyorsunuz.’
Bir solukta okuduğum bu çalışma yazısından umarım sizler de keyif almışsınızdır ve bir farkındalık oluşmuştur.
Egzersizin hayatımızın her dönemde olması dileğiyle.
Arzu Demirci