Samsun’dan Havza’ya Yanan Kuva-İ Milliye Işığı

31 January 2014
Ahmet GÜREL

1950 yılında Ankara'da doğan inşaat mühendisi Ahmet Gürel, Türkiye'nin en zengin Atatürk arşivlerinden birine sahiptir. Gürel 1997'den günümüze 15 ayrı konu başlıklı 300'e yakın Atatürk fotoğrafları sergisi açmıştır.Gürel'in üçü Atatürk albümü olmak üzere; 14 kitabı, 6'sı Kıbrıs temalı 15 belgeseli vardır. Gürel 2012 - 2017 arasında İTK Uşakizade Köşkü Müdürlüğü'nü yapmıştır.

Samsun’dan Havza’ya Yanan Kuva-İ Milliye Işığı

  • 31 January 2014
  • 1085 Görüntülenme
  • YORUM

 

Samsun’dan Havza’ya Yanan Kuva-İ Milliye Işığı

Nutuk’un, Atatürk’ün; ‘19 Mayıs 1919 Pazartesi sabahı Samsun’a çıktım’ cümlesiyle başladığını hepimiz biliyor. 16 Mayıs akşamı kırık Bandırma teknesi ile yola çıkarken, bindiği vapurun batması tehlikesi kendisine söylendiği zaman:
         


“İstanbul’da kalıp tutuklanmaktansa boğulmayı yeğlerim” demişti.

Samsun’a, hasta ve yorgun bir halde gelen, 9. Ordu Müfettişi Mustafa Kemal, en küçük güçsüzlük eseri göstermeden bir hafta Samsun’da kalmıştır. Samsun’da yaptığı tespit ise, Rum çetecilerin, Müslüman halka saldırdığı ve yerel yöneticilerin, dış güçlere karşı eli kolu bağlı olarak, çıkan olaylara müdahale edemedikleri, şeklindeydi. Şartlar uygun olmadığı için, 25 Mayıs günü, karargahını Havza’ya taşır. 26 Mayıs günü, Damat Ferit, İstanbul’da Türkiye’yi büyük devletlerin kumandası altına koymak plânını ilân ederken, o Havzalılara şöyle sesleniyor:

         “Hiçbir zaman ümitsiz olmayacağız. Bizi öldürmek değil, diri diri mezara sokmak istiyorlar. Şimdi çukurun kenarındayız. Son bir cesaret bizi kurtarabilir. Zaten başka türlü olsa geri dönmek imkânı yoktur.”



          Bu, sesleniş, Anadolu ihtilâlin başlangıcı idi. İki gün sonra emrindeki bütün kumandanlara gönderdiği bir emirle; ‘Milli İstiklâli sarsan işgal ve katılma gibi olayların bütün millete kan ağlattığını, milletçe acı ve sıkıntımızın dayanılmaz bir hal aldığını, bu hallerin önlenmesini beklediğimizin dünyaya telgrafla ilân edilmesini’ istedi.   

Mustafa Kemal, 28 Mayıs 1919’da sivil ve askerî yöneticilere yolladığı Havza Genelgesi’nde işgallerin protesto edilmesi için mitingler yapılmasını, İtilaf Devletleri temsilciliklerine uyarı telgrafları gönderilmesini, ayrıca Hristiyan azınlığa karşı saldırı ve düşmanlıklarda bulunulmamasını istemiştir. 



İngilizler, Damat Ferit Paşa Hükûmeti’ne baskı yaparak, 8 Haziran 1919 günü, Mustafa Kemal’in geri çağrılmasını istemiştir. Mustafa Kemal Paşa, kendisini geri çağıran Harbiye Nezaretine oyalayıcı bir cevap vererek, Havza tamimini tüm dünyaya ilan etmiştir. Tamimde;

Ordu birliklerine; askerin terhis edilmemesini, silahların teslim edilmemesini bildirmiştir. Devamında; Anadolu’nun işgaline derhal son verilmeli, Samsun ve Karadeniz yöresinde Rumlar siyasi isteklerinden vazgeçerlerse güvenlik sağlanabilir, denmiştir.

O’nun Anadolu’ya geçiş sebebi, “Tamim”de şöyle dile getirilmiştir; “Yunanların İzmir’i işgale hakları yok, derhal İzmir’i boşaltmalılardır.” 

Mustafa Kemal Paşa, Havza genelgesiyle, 9. Ordu Müfettişlik görev ve yetki alanının dışına çıkmıştır. O, bu nedenle, İstanbul hükümeti ve İngilizler tarafından  geri çağrılmış, ancak O, geri dönmemiştir

         Mustafa Kemal Paşa, 1919 yılında Havza’da bulunduğu sırada Ali Baba adında bir kişinin Mesudiye Oteli’nde kalıyordu. Otel sahibi, hatıralarını şöyle anlatıyor:


         “Bir gün Havza kaymakamı Fahri Bey beni yanına çağırttı:

         ‘Mustafa Kemal Paşa senin otelini beğenmiş, hamamlara da yakın olduğunu söyledi. Oteli bir ay için kira ile tutmak istiyor, ne dersin?’ Dedi. Ben de yüz elli lira istedim. Yaveri ile parayı gönderdi.

         Bu sırada Pontuslular dehşetli azgındılar. Her gün beş on kişiyi öldürüyorlardı. Şehir içinde bile halkı haraca kesiyorlardı. Paşa’nın yanına girdim:

         ‘Paşa, dedim. Durumu görüyorsun. Bunlar bize çok eziyet ediyorlar. Buna hiçbir çare düşünmüyor musun?’

         ‘Sabredin, biz onları yola getireceğiz.’
         ‘Peki, amma ne ile?’
         ‘Her şey sırasında.’”



Dağ Başını Duman Almış

12 Haziran 1919 günü, sivil elbise ile Havza’dan yola çıkmıştır. Yola çıkarken Havzalılara:

         “Bugün artık bir üniforma sahibi değilim. Size önce de bildirdiğim gibi sadece bir millet adamıyım” demişti.       

         Bindiği eski ve açık otomobil Amasya yoluna giden tepeleri tırmanırken henüz şafak atıyordu. Bir tepe köyünde otomobilin motoru kaynamış, durup su değiştirmek gerekmişti. Mustafa Kemal Paşa otomobilden inmiş, beş on adım yaya yürümeye başlamıştı. Etraf alacakaranlıktan henüz çıkıyordu. Birbirini takip eden dağlar beyaz bulutların koynunda sabah uykularından yeni uyanmaktaydılar. O vakit ufkun pembe şafağını ilk yırtan ışıklar, bir yüksek kayaya çıkmış boz kalpaklı Mustafa Kemal Paşa’yı aydınlatırken yanındakiler onun şu marşı mırıldandığını fark ettiler:

“Dağ başını duman almış
 Gümüş dere durmaz akar, 
 Güneş ufuktan şimdi doğar,
 Yürüyelim arkadaşlar...”

Temmuz ayında, Erzurum Kongresi’ni anılarıyla yazarken, vatanın kurtuluşunda bu kongrenin yerini hep birlikte anımsayalım. 27 Aralık’ta 1919, yolumuz Ankara... 1919 yılı - 100. Yılı anma etkinliklerine  devam edeceğiz.


Ahmet Gürel

01.07.2019


Yorumlar

Yorum Yap

500