Kahire ve Piramitlerin Gizemi Güzel Bir Gezi

31 December 2013
Ahmet GÜREL

1950 yılında Ankara'da doğan inşaat mühendisi Ahmet Gürel, Türkiye'nin en zengin Atatürk arşivlerinden birine sahiptir. Gürel 1997'den günümüze 15 ayrı konu başlıklı 300'e yakın Atatürk fotoğrafları sergisi açmıştır.Gürel'in üçü Atatürk albümü olmak üzere; 14 kitabı, 6'sı Kıbrıs temalı 15 belgeseli vardır. Gürel 2012 - 2017 arasında İTK Uşakizade Köşkü Müdürlüğü'nü yapmıştır.

Kahire ve Piramitlerin Gizemi Güzel Bir Gezi

  • 31 December 2013
  • 1286 Görüntülenme
  • YORUM


Kahire ve Piramitlerin Gizemi Güzel Bir Gezi

Kökleri 7 bin yıla uzanan Mısır’ın gizemini görmek, bir hülya idi benim için, 04 Mart 2019 günü, ailece katıldığım gezi ile bu özlem bitecekti. Eşim ve kızım dahil 22 gezgin, İstanbul Sabiha Gökçen Havaalanı’nda bir araya geldik. Ana dili Arapça olan rehberimiz eşliğinde yolculuğa başladık. Aramızda gezinin maskotu, bir buçuk yaşındaki Halil İbrahim de vardı, Mısır’ın önemli tatil cenneti Hurgada'ya hareket ettik. Daha sonra altı saatlik otobüs yolculuğu ile Kahire’ye vardık.



Kahire’deki 2. günümüzde, Mısır’ın Eski Krallık döneminde gelişen kültürün sembollerinden olan Sakkara Nekropolisi, Mısır’ın ünlü vezir, mimar ve bilginlerinden İmhotep’in Müzesini ve yapıldığı dönemdeki ilk anıtsal taş kompleksi Coser'in basamaklı piramidini, Mastaba denilen soyluların anıtsal mezarını ve Firavun Titi piramidinin içini gördük. Mısır’da altmıştan fazla piramidin var olduğunu öğrendim. Dünyanın yedi harikalarından ayakta kalan tek eser olan Keops Piramidini, Kefren ve Mikerinos piramitlerini gezdik. 



Piramitler, öncelikle kaya ocağı üzerine yapıldığını gördüm, bu da 5 bin yıl önce, piramidin zemininin nasıl seçildiğini ve zemin etüdünü anladım. Mevcut 60 piramidin hiçbirinde oturma olmayışı, piramitlerin, birer dev mühendislik eserleri olmasına bağlıyorum, günümüzde, böyle bir eserin yapımının çok zor olduğunu da gözlemledim. Zemin altına mezar odalarının varlığına, girdiğim dört piramitte gördüm. Piramit yükseldikçe, etrafına geçici yol yapılarak, kızaklar üzerinde binlerce köleyle taşları taşındığını anlattılar. 



Keops ve Kefren piramitlerinin yakınındaki vadi tapınağının yanında, devasa bir Sfenks heykeli gördük, gövdesi aslan, yüzü insan yüzü idi. Firavun Kefren’in yüzü bir aslan gövdesine oturtulmuştu. 

Kahire’de Nil gemisine binerek, gala gecesi yaptık, gemi, iki saat süresince, Nil boyunca bizi gezdirdi, gecenin örttüğü, gizem dolu Kahire’yi görüntüledim.

Gezimizin ertesi gününde, ilk olarak, Kahire’nin merkezi gezildi. Dünyanın sayılı müzelerinden olan Kahire Ulusal Müzesi’nde; eski, orta ve yeni krallık dönemlerine ait önemli eserlere, ilkçağ Mısır heykeltıraşlığına ve el sanatlarına tanık olduk.



Gezimizin son bölümünde, Firavunlar Dönemi yaşantısının canlandırıldığı “Firavun Köyü”ne gittik. Özel bir tekne ile gezdiğimiz müzede, her durakta deniz içinde bir tanrı heykeli bulunuyordu, tekne o noktada duruyor ve yapılan canlandırmayı izliyorduk. Canlandırmalar; silah yapımı, kumaş yapımı, tarım, papirus yapımı, şarap yapımı, parfüm yapımı, demir işçiliği vs. idi. 



Sonra, yıllardır merak ettiğim, Aswan’a uçtuk. Oradan, Mısır’ın ve dünyanın en büyük barajlarından biri olan, “Aswan Barajı”nı gittik. Bu gezimizden sonra 3 gün konaklayacağımız Nil gemimize yerleştik. 



Dünya şaheseri Aswan barajından sonra, ilk durağımız, Aswan Baraj Gölü altında kalacak olan Güney Mısır’ın incisi Phillae İsis tapınağı oldu. Muhteşem Nil manzaraları eşliğinde başlayan, gemi seyahatimizin ilk durağı Komombo tapınağıydı. 



Nil Turumuzun ikinci durağı; Edfu'daki Horus Tapınağıydı. Erkenden kalkıp, faytonlarla tapınağa ulaştık. Toprak altında kaldığı için birçok bölümü günümüze kadar sağlam olarak ulaşmış olan bu tapınakta Klasik Mısır ile Greko-Romen stili karışımı eserler ve duvar yazıtları, kutsal bölümler gibi kısımlar sağlam olarak kalmıştı. 



Gemiden inip, otobüsle Memnon anıtına gittik. Ardından binlerce yıldır gizemini koruyan, Firavunların yüzyıllar boyunca gömüldüğü “Krallar Vadisi”ne ulaştık. Gezi, özel tren gibi yapılmış araçlarla yapılıyordu. Vadideki Dağların içine oyulmuş, Firavun mezarlarını, aldığımız tur bileti ile sadece üçünü gezebiliyorduk, fotoğraf çekmek yasaktı ama satıcıların ellerindeki kartpostalları alarak, arşivimi zenginleştirdim.



Dünyanın inşa edilmiş, en büyük dini kompleksi olan Amon Tapınağı, Luksor kentinin yakınındaki Karnak’taydı. Tamamı kesme taştan yapılmış, Amon Kompleksi’nde, Avrupa’ya ve Amerika’ya kaçırılmış olan dikilitaşların son kalanlarını da burada üzülerek izledim. 

Yolumuzu, bu kez de Luxor tapınağına düşürdük. En üzüldüğüm konu ise, tek tanrılı dinler adına Hristiyan misyonerlerin, tapınaklardaki, resim, kabartma ve heykellere yaptığı tahribat olmuştur. Tarih onları yargılamalıdır. 



Böylece gemideki üçüncü günümüz de sona ermişti, bizi bekleyen aracımızla Hurgada’ya doğru yola koyulduk. Dört saatlik bir yolculuktan sonra Hurgadaya vardık. 



Hurgada’da tekne ile Mercan Adaları turu yaptık. İlk önce, bir sahile çıkarıldık, mayo dışındaki giysileri yanımıza aldırmadılar, alınan önlemler çok doğru ve koruma amaçlıydı. Çıktığımız deniz çok güzeldi, pırıl pırıl kumsallara basmaya kıyamadık. Mart’ta güneşlendik, yüzdük. İkinci durağımızda Kızıldeniz’in rengarenk balıkları ve mercan resiflerini seyrettik. Böylece Aşağı Mısır (Delta), Yukarı Mısır (Vadi) ve Kızıldeniz’i kapsayan muhteşem gezimiz unutulmayacak anılarla tamamlandık. Sekiz günlük seyahatten sonra, mutluluk içinde İzmir’e vardım.

 

 

Ahmet Gürel
01.06.2019

 

 


Yorumlar

Yorum Yap

500