1950 yılında Ankara'da doğan inşaat mühendisi Ahmet Gürel, Türkiye'nin en zengin Atatürk arşivlerinden birine sahiptir. Gürel 1997'den günümüze 15 ayrı konu başlıklı 300'e yakın Atatürk fotoğrafları sergisi açmıştır.Gürel'in üçü Atatürk albümü olmak üzere; 14 kitabı, 6'sı Kıbrıs temalı 15 belgeseli vardır. Gürel 2012 - 2017 arasında İTK Uşakizade Köşkü Müdürlüğü'nü yapmıştır.
İŞTE BENİM ANLADIĞIM TÜRK GENCİ VE TÜRK GENÇLİĞİ!
Millî Mücadele'nin Atatürk tarafından dile gelen hikayesinin ilk cümlesi, “1919 senesi Mayıs'ının 19’uncu günü Samsun’a çıktım.” ile başlar. Diğer bir deyişle, 19 Mayıs 1919 “Millî Mücadele”nin fiilen başladığı tarihtir. 19 Mayıs bir başlangıçtır; fikir ve karar sahibi Atatürk’ün hedefine varan yolda attığı ilk adımdır.Atatürk’ün, emperyalizmin Anadolu’daki kötücül emellerine son vermek üzere Samsun’a ulaştığı 19 Mayıs 1919 gününü, “Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı” olarak kutluyoruz. Peki günümüz gençliği, 1919 yılında “Bütün ümidim gençliktedir.” diyen Atatürk’e ve onun eserine sahip çıkıyor mu? Bunun irdelenmesi gerekir. Bu makalemde önce Atatürk’ün Samsun'a çıkışına, daha sonra da O’nun güvendiği gençlere söylediklerine yer vereceğim.
18 Mart 1923 günü, Gazi Mustafa Kemal Paşa, Tarsus’taki gençlere şöyle seslenmiştir:
“Muhterem gençler, hayat mücadeleden ibarettir. Bundan dolayı hayatta yalnız iki şey vardır. Galip olmak, mağlup olmak. Size Türk gençliğine terk ettiğimiz ve bıraktığımız vicdani emanet, yalnız ve daima galip olmaktır ve eminim daima galip olacaksınız…”
30 Ağustos 1924 tarihinde, Gazi çok güvendiği gençlere Dumlupınar’da Cumhuriyeti şöyle emanet eder:
“Gençler! Cesaretimizi kuvvetlendiren ve devam ettiren sizsiniz. Siz almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık meziyetinin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli örneği olacaksınız. Ey yükselen yeni nesil! Gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve devam ettirecek sizsiniz.”
1927 yılında Gençliğe Hitabesi'nde, gençliğe yine görev verir:
“Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk İstiklalini, Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel senin en kıymetli hazinendir…”
Mustafa Kemal Atatürk’ün, 5 Şubat 1933 günü, Bursalı gençlere şöyle seslenir;
“Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.
Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, 'Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır.' demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, 'Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir.' diye düşünecek; ama hiçbir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, 'Demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek.'
Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, 'Ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.' ”
26 Mart 1937 günü, Ankara’da eğitim gören Bursalı gençlerin düzenlediği Uludağ gecesinde, Atatürk şunları söylenmiştir:
“…Sizler yani yeni Türkiye’nin genç evlatları, yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz. Dinlenmemek üzere, yürümeye karar verenler asla ve asla yorulmazlar. Türk gençliği gayeye, bizim yükselme idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir. Biz de bunu görmekle bahtiyar olacağız…”
Aynı yıl gençlere şöyle veda eder:
“Gençler! Benim gelecekteki emellerimi gerçekleştirmeyi üstlenen gençler! Bir gün memleketi sizin gibi beni anlamış bir gençliğe bırakacağımdan dolayı çok memnun ve mesudum.”
Atatürk’ün yukarıda vermiş olduğu görevleri yapıp yapmadığımıza gelince; O’nun mirasçısı olan bizler görevimizi yeterince yapmadık; O’nun emanetini çocuklarımıza O’na layık bir biçimde bırakamadık. Günümüz gençliği ise, bizim yapmadığımızı yaparak Atatürk’e layık gençler olacaktır. Bunu görüyor ve onlara güveniyorum.
Ahmet Gürel
04.05.2017