1950 yılında Ankara'da doğan inşaat mühendisi Ahmet Gürel, Türkiye'nin en zengin Atatürk arşivlerinden birine sahiptir. Gürel 1997'den günümüze 15 ayrı konu başlıklı 300'e yakın Atatürk fotoğrafları sergisi açmıştır.Gürel'in üçü Atatürk albümü olmak üzere; 14 kitabı, 6'sı Kıbrıs temalı 15 belgeseli vardır. Gürel 2012 - 2017 arasında İTK Uşakizade Köşkü Müdürlüğü'nü yapmıştır.
KKTC Cumhurbaşkanı Sn. Mustafa Akıncı, Suriye'deki Fransız mandasına bağlı Hatay Cumhuriyeti'nin 1939’da referandumla Türkiye'ye bağlanmasını kabul eden Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen’e atıfta bulunarak; “İkinci bir Tayfur Sökmen olmayacağım” ifadesini kullanmıştır.
1963 yılı Kıbrıs Erenköy Direnişçileri ve 20 Temmuz 1974, “Kıbrıs Barış Harekatı” gazi ve mücahitlerle yirmi saatlik röportaj yaparak, altı adet “Kıbrıs Destanı” adıyla belgeseller yaptım. Kıbrıs Barış Harekâtı sonunda kayıplarımız şöyleydi, anımsayalım: Türk Silahlı Kuvvetleri'nden 415 Kara, 65 Deniz, 5 Hava, 13 Jandarma olmak üzere toplam: 498 şehit ve 1.200 yaralı vermiştir. Kıbrıs Türk tarafı ise, 70 mücahit ölü, 270 sivil ölü, 1,000 yaralımız vardır.
Hatay’ın anavatana bağlanması, Atatürk’ün “Yurtta Barış, Dünya’da Barış” şiarı gereği kan dökülmeden gerçekleşmiştir. “Kıbrıs Barış Harekâtı” ise 568 şehit verilerek gerçekleşmiştir. Bunu en iyi bilen KKTC Cumhurbaşkanı Sn. Mustafa Akıncı’dır, kendisi de harekata katılmıştır. Magosa direnişinin sembolü olan ve orada heykeli bulunan Üsteğmen Oğuz Kalelioğlu ile iki saat röportaj yaptım. Ağlayarak anlattıkları biliyorum ki Kıbrıs halkının da belleğindedir.
(https://youtu.be/E7fKHkqCDXg Kıbrıs Destanı Oğuz Kalelioğlu – ı)
Barış yolu ile kazanılan siyasi zaferlerimizden biri de Hatay’ın Anavatana katılmasıdır. Fransızların, İskenderun Sancağından çekilmemeleri ve sancak içindeki Türk nüfusa karşı davranışları üzerine Hatay direniş örgütü harekete geçer. Merkezi Adana’da olan, Tayfur Ata Bey’in başkanı olduğu İskenderun ve Havalisi Müdafaa-ı Hukuk Cemiyeti, bir heyet halinde Ankara'ya giderek, Mustafa Kemal Paşa’dan bölge ile ilgilenmesini istemişlerdir.
1922 yılında Fransızlar tarafından Suriye Devletleri Federasyonu kurulur ve İskenderun Sancağı bu federasyona bağlanır. Lozan Antlaşması’yla Hatay’ın Misak-ı Milli sınırları dışında kalması yöre halkının umutsuzluğa sevk etmiştir. Hatay Meselesi, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın, 15 Mart 1923 günü Adana’da yaptığı konuşmasında; “Kırk asırlık Türk yurdu düşman elinde esir kalamaz” sözü ile Hatay’ın, O’nun gündemden hiç düşmediğini gösterir. Türkler, Fransızların engelleme gayretlerine rağmen hedeflerine ulaşmak için yoğun bir propaganda faaliyetine girerler. Bu faaliyet içinde, özellikle anavatanda gerçekleştirilmiş olan Atatürk ilke ve devrimleri örnek alınır. Türk nüfusun yaptığı bu gayretli ve ısrarlı çalışmalar meyvelerini verir ve bir süre sonra Fransızlar, İskenderun Sancağı’nda Türk hâkimiyeti kavramına sıcak bakmaya başlar. Sancakta yaşayan Türkler, Ankara’ya gönderdikleri heyetler ile Atatürk’ten daha yakın ilgi ve destek istemişlerdir. Türk hükümeti, 1936 Eylül ayında Cenevre’de yapılan Milletler Meclisi toplantısında konuyu gündeme getirerek, İskenderun sancağının bağımsızlık talebini Fransız Hükümeti’ne resmen bildirirler. Fransız Hükümeti, San Remo Konferansı’nda Suriye’nin bağımsız bir devlet olmasına kabul eder. Bu sırada Hatay meselesiyle ilgilenen Türkiye de Milletler Cemiyetine başvurarak, Hatay’a bağımsızlık verilmesini istemiştir. Milletler Cemiyeti, Hatay’da Türk çoğunluğunun bulunup bulunmadığını anlamak için plebisit yapılmasına karar verir. Bu koşulu kabul etmeyen Türk Hükümeti, Milletler Cemiyeti ile ilgisini keserek, doğrudan doğruya Fransızlarla görüşmelere başlar.
O sırada, Atatürk, Dolmabahçe Sarayı’nda kalmaktadır ve hastalığı çok ilerlemiştir. Doktorların uyarısına rağmen, 20 Mayıs 1938 tarihinde, Adana’ya gelir. Hatay konusunun en kritik döneminde, sağlığı üzerindeki olumsuz düşüncelerin neticeyi etkileyeceği düşüncesiyle, sınıra kadar otomobiliyle giderek, askeri birliklerin resmi geçişini ayakta izler. Sağlıklı olduğunu hissettirmek için her şeyi denerken, yaptığı güç ve gövde gösterisi onun sağlığından çok şey alır. 04 Temmuz 1938 tarihinde, Türk Ordusu halkın sevinç gözyaşları arasında Hatay'a girmesi, hasta olan Atatürk’ü pek sevindirir. Yurdun her köşesinden aldığı tebrik telgraflarına; “Hatay milli meselemizin dostça tedbirlerle müspet neticeye ulaştırılmasından duyulan sevinç yerindedir” cevabını verir.
Hatay’da Türk çoğunluğuna dayanan bir cumhuriyet kurulmuş ve bayrağı tıpkı Türk bayrağına benzetilmiştir. Bayrağın, ay ve yıldızının içi kırmızı yapılır. 23 Haziran 1939 tarihinde, Fransızlarla Ankara’da yapılan anlaşma ile Hatay, anavatana katılır ve 30 Haziran 1939 tarihinde ise Hatay, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içine alınır. Hatay Egemenlik Cemiyeti Genel Sekreteri Şükrü Sökmen Süer, Hatay’ın ilk valisi olur.
23 Temmuz 1939 tarihinde TBMM adına Hatay’a gelen heyetle yapılan anavatana katılma törenleri yapılır. Atatürk’ün sağlığında neticesini göremediği büyük ülküsü olan Hatay meselesi daima karşısında olduğu bir askeri harekât yerine arzuladığı gibi politik yollarla kesin sonuca ulaşır ve “Kırk Asırlık Türk Yurdu” Anavatan sınırları içine alınmış olur.
Bu yazıyı bitirirken, Çandarlı’da 1998 yılında tanıştığım bir Hataylı büyüğümden bahsederek yazımı bitireceğim. Bu kişi 85 yaşında 2001 yılında kaybettiğimiz Yusuf Büyükburç’tu. Erol Büyükburç’un amcası olan Yusuf Büyükburç, 04 Temmuz 1938 tarihinde, Türk ordusunun Hatay’a girişinde görev alan yedek subaydır. Hataylı olduğu için yapılan törende konuşma yaptırılmıştır.
Kanla yazılan destanlar, emperyalist ülkeleri arkasına alanlara hiçbir zaman geri verilmez. Anavatanın kurtuluşu olan 9 Eylül 1922 gününü hep hatırlayan Kıbrıs halkı, kanlı EOKA’cıları hiç unutmadı. Hatay’ın anavatana kavuşması için, ömründen çok şeyler veren, başta Atatürk olmak üzere tüm kahramanlar, ışıklar içinde yatsınlar.
Ahmet Gürel