“Cumhuriyet’in İzmir İzleri”

01 October 2020
Ahmet GÜREL

1950 yılında Ankara'da doğan inşaat mühendisi Ahmet Gürel, Türkiye'nin en zengin Atatürk arşivlerinden birine sahiptir. Gürel 1997'den günümüze 15 ayrı konu başlıklı 300'e yakın Atatürk fotoğrafları sergisi açmıştır.Gürel'in üçü Atatürk albümü olmak üzere; 14 kitabı, 6'sı Kıbrıs temalı 15 belgeseli vardır. Gürel 2012 - 2017 arasında İTK Uşakizade Köşkü Müdürlüğü'nü yapmıştır.

“Cumhuriyet’in İzmir İzleri”

  • 01 October 2020
  • 924 Görüntülenme
  • YORUM

Atatürk’ün kendi dünyasında İzmir’in çok önemli bir yerinin olduğu bilinir. En başta İzmir’i, doğup büyüdüğü kent olan, Selanik’e benzetmiştir. İzmir’in öteki Anadolu kentlerine göre aydınlık yüzü, rahat yaşamı, kendine özgü toplum yapısı, Atatürk’e hep Selanik’i anımsatmıştır.

 

Anafartalar Kahramanı’ Mustafa Kemal Paşa, İzmir’in Yunanlılarca işgal edildiği günün ertesinde, ‘Kutsal İsyan’ı başlatmak için Anadolu’ya geçmişti. O’nun tek hedefi; “Geldikleri gibi giderler” dediği işgalcilerin İzmir’den ve Anadolu’dan gönderilmesiydi. Mustafa Kemal Paşa ve Türk Ordusu’nun İzmir’i “kurtuluşun sembolü” olarak seçmesinin asıl nedeni işte budur.

 

Hücum haberini alınca hesap ediniz. On beşinci gün İzmir’deyiz” diyen Gazi Mustafa Kemal Paşa, İzmir’e on dört günde kavuşmuştu. Tahmininde bir gün yanılan Gazi, İzmir özlemini 18 numaralı not defterine şöyle yansıtmıştır:

15 Mayıs 1919, İzmir’in işgali… Ben aynı günde İstanbul’u terk ettim. O kara günde Karadeniz’deydim. 3 sene ve 4 ay sonra da bugün Akdeniz’deyim.”

 

 

9 Eylül 1922 günü Türk süvarileri İzmir’e girdiler. O gün Atatürk, Belkahve sırtlarından Türk Bayrağı’nın İzmir’de dalgalandığını gördüğünde, içinde o zamana dek İzmir için oluşan özlem, kuşkusuz büyük bir kavuşmaya dönüşmüştü. İzmir’e girdikten sonra da evleneceği kız, Latife Hanım’la bu kentte tanıştı. Onunla bu kentte evlendi. Canı kadar sevdiği annesi, bu kentte geliniyle tanıştı. Ve acı son; Mustafa Kemal Atatürk’ü Türklere armağan eden o büyük anne, Zübeyde Hanım, bu kentte yaşamını yitirdi. Atatürk, annesinin mezarının başına Yamanlar Dağı’ndan büyük bir kaya parçasını getirip koymalarını isterken; ana sevgisiyle yurt sevgisini kaynaştırmıştı.

 

Ancak, kötülük, vefa tanımıyor, 16 Haziran 1926 günü, Atatürk’ün canına kıymak için, Atatürk’e karşıtları bu kentte tuzak kurarak, onu Türk Ulusu’nun elinden koparıp canını almak istemişlerdi. Atatürk, bu saldırıyı kendine değil, Cumhuriyet rejimine karşı yapıldığını tespit ederken, başta İzmirliler olmak üzere tüm Türkiye’yi yanında bulmuştur. “Cumhuriyet’in İzmir İzlerini” anılardan takip edelim;

 

 

2 Şubat 1923 günü İzmir İktisat kongresinin gerçekleşeceği salonda yapılan ‘Kadınlar Kongresi’nde Gazi, İzmirli kadınlara şöyle seslenmiştir:

“…Milletimiz kuvvetli bir millet olmaya azmetmiştir. Bugünün gereklerinden biri de kadınlarımızın her konuda yükselmelerini temin etmektir. Dolayısıyla kadınımız da bilgili ve fen sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün tahsil derecelerinden geçeceklerdir. Sonra kadınlar toplum hayatında erkeklerle beraber yürüyerek birbirlerine faydalı ve yardımcı olacaklardır.”

 

Gazi, ‘Türkiye İktisat Kongresi’ne eşi Latife Hanım’la birlikte gelmiş ve yaptığı konuşmada şunları söylemiştir:

Efendiler, Yüksek heyetinizin bugün imzalamış olduğu, Türkiye İktisat Kongresi çok önemlidir. Çok tarihidir. …Kongremiz de milletin ve memleketin hayat ve gerçek kurtuluşunu temine yardımcı olacak düsturun temel taşlarını ve esaslarını hazırlayıp ortaya koymak suretiyle tarihte en büyük namı ve çok kıymetli bir hatırayı kazanacaktır.”

 

 

Modern Türk sinemacılığımızın kurucusu olan Cemil Bey, eşi Sabahat Hanım’la birlikte birkaç kez Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa’yı Uşakizade Köşkü’nde ziyaret etmişlerdir. Bu ziyaretlerden birinde, Cemil Bey, Gazi ve eşini kendi sinemasına davet etmiştir. Cemil Bey, İzmir’de bir ilkin yaşandığı o günü şöyle anlatmıştır:

“…Gazi sinemanın kapısında elimi sıktı, beraberce balkona çıktık, aşağıdaki salona baktı. Bana:

Cemil, neden kadın yok?’ dedi. Ben:

Paşam, kadınlara yalnız salı günü sinema gösteriyoruz’ dedim. Yaverini çağırıp:

Dışarıdaki kadınları içeri bırakın’ dedi. Salonu dolduran kadınlar Gazi’yi alkışlamaya başladılar.”

 

 

Bedia Muvahhit, 31 Temmuz 1923 tarihinde İzmir’de ilk kez tiyatro sahnesine çıkışını şöyle anlatmıştır:

“…Daha önceleri de bir iki Türk kadını sahne tecrübesi yaşamıştı. Örnek olarak Afife Jale’yi verebilirim. Onlara çok zorluk çıkarmışlar. Fakat ben doğrudan doğruya Gazi’nin izniyle çıktığım için, tam tersine, son derece ilgi ve takdirle karşıladılar. Büyük övgü aldım.”

 

1905 yılında, daha Önyüzbaşı iken Mustafa Kemal arkadaşlarına:

Batı medeniyete girebilmemize engel olan yazıyı atarak, Latin kökünden bir alfabe seçmeli, kılık kıyafetimize kadar, her şeyimizde batılılara uymalıyız. Emin olunuz ki bunların hepsi bir gün olacaktır.”

 

Şükrü TEZER’in “Atatürk’ün Hatıra Defteri”nden Gazi Mustafa Kemal’den 1916 yılı için bir not: Kadınlarımızın eğitimi, örtünün kaldırılması ve kadının çalışma hayatına girmesiydi.

 

6 Haziran 1918’deki günlüğünde ise; “Türk kadının Batılı kadınlar gibi toplumda yerini alması lüzumludur. Kadınlar konusunda cesur olalım. Vesveseyi bırakalım. Onların beyinlerini ciddi bilim ve fenle süsleyelim. Şeref ve haysiyet sahibi olmalarına birinci derecede önem verelim.” notuna rastlarız.

 

05 Şubat 1924 günü, Uşakizade Köşkü’nde, Cumhurbaşkanı İstanbul basınına yemekte yaptığı konuşmada düşüncelerini şöyle ifade etmiştir:

“…Kahraman ordumuz zafer meydanlarında kazandığı başarıyı siyaset sahasında da devam ettirdi. Türkiye’nin yeni idaresini başarıyla tanıttıktan sonra dünyaca bilinen unvanlarıyla varlığını açıkladı ve kanıtladı. Bazılarının anlamak ve yorumlamak istedikleri gibi geri dahi gitmesi muhtemel bir bekleme, bir duraksama bulunmadığını ispat etti. Türkiye tarihinde bir ‘Cumhuriyet’ devri açtı.”

 

Gazeteci Necmettin Sadak, o toplantıda Gazi’ye şu soruyu sormuştur:

‘…Mademki bu meclis Cumhuriyeti ilan etmeye kendisini yetkili gördü. O halde bir başka meclis de başka bir oylamayla Meşrutiyet ilan ederse ne yaparız?

‘Olabilir. Fakat hepsini sopa ile kovalarız’ dedi.”

 

Cumhuriyet kazanımları olarak yukarıda anlattıklarım, bilhassa Türk kadınlarının haklarını kazanması açısından çok önemlidir. Günümüzde yaşanan karşı devrimler, önce kadınları kafese sokacak sonra da onların evlatlarını yok edecektir. Cumhuriyet, kadınlarımız tarafından korunarak, gelecek nesillere aktarılacaktır. Cumhuriyet Bayramı’nız kutlu olsun, Işıklı günler dilerim. 29 Ekim 2020.

 

Ahmet Gürel


Yorumlar

Yorum Yap

500