Ayasofya Kilise mi Olmalı? Cami mi Olmalı? Hayır, Müze Olarak Kalmalı…

01 July 2020
Ahmet GÜREL

1950 yılında Ankara'da doğan inşaat mühendisi Ahmet Gürel, Türkiye'nin en zengin Atatürk arşivlerinden birine sahiptir. Gürel 1997'den günümüze 15 ayrı konu başlıklı 300'e yakın Atatürk fotoğrafları sergisi açmıştır.Gürel'in üçü Atatürk albümü olmak üzere; 14 kitabı, 6'sı Kıbrıs temalı 15 belgeseli vardır. Gürel 2012 - 2017 arasında İTK Uşakizade Köşkü Müdürlüğü'nü yapmıştır.

Ayasofya Kilise mi Olmalı? Cami mi Olmalı? Hayır, Müze Olarak Kalmalı…

  • 01 July 2020
  • 998 Görüntülenme
  • YORUM

Ayasofya Kilisesi, Doğu Roma İmparatorluğu’nda İstanbul’da, aynı yerde üç kez inşa edilmiştir. İlk yapıldığında, Büyük Kilise (Megale Ekklesia) olarak adlandırılmış, 5'inci yüzyıldan İstanbul'un fethine kadar, Kutsal Bilgelik (Hagia Sophia) olarak isimlendirilmiştir. İmparator Konstantios tarafından 360 yılında yaptırılan Megale Ekklesia yıkılmış, 415 yılında, İmparator II. Theodosis’in yeniden inşa ettirdiği kilise halk ayaklanmalarında yıkılmıştır.

 

Günümüz Ayasofya Kilisesi, İmparator Justinianos tarafından dönemin iki önemli mimarı Tralles’li (Aydın) Anthemios ve Miletos’lu (Balat) İsidoros’a yaptırılmıştır. Kayıtlardan, iki baş mimar ile birlikte çalışan yüzlerce mimar ve işçi, kiliseyi 5 yıl 10 ayda tamamladıkları anlaşılmaktadır.

 

916 yıl kilise olarak ibadete açık olan yapı, Fatih Sultan Mehmed'in 1453'te İstanbul'u fethetmesiyle camiye çevrilmiştir. 1 Haziran 1453'te İstanbul'daki ilk Cuma namazını burada kılan Fatih Sultan Mehmet, Ayasofya'nın Osmanlı yönetimi altında cami olarak hizmet vereceğini duyurur. Mihrap ve minber yapılarak, çan ve haç kaldırılır.

Kariye Kilisesi de aynı şekilde camiye çevrilir. Çevrilir ama nasıl bir işlem yapılır. Fatih Sultan Mehmet, her iki kilisenin, Bizans döneminden kalan mozaikleri ve süslemeleri tahrip etmeden üzerlerini özel maddelerle kapatılarak, saklanması talimatını vermiştir. Aldığı eğitimi ile kültür düzeyi bugün bile hayranlık bırakan, İstanbul’un Fatihi, Sultan Mehmet, bu nadide eserlerin daha sonra kaplamaları sökülerek, dünya kültür hazinesini izlenme şansını vermiştir.


1481 yılında ilk minaresi ve daha sonra, Sultan İkinci Bayezid zamanında ikinci minaresi dikilir. Diğer iki minare de Sultan İkinci Selim zamanında, Mimar Sinan tarafından inşa edilmiştir. Bu sebeple Ayasofya'nın; 4 minaresi de birbirinden farklıdır ama izleyenleri hayran bırakır, Ayriyeten, yapılan minareler, Ayasofya’yı depreme karşı güçlendirmiştir.

 

1923 yılında, cumhuriyetin ilanından sonra cami olarak kullanılmaya devam etse de, Ayasofya, 1931'de ibadete kapatıldı. Ayasofya, Mustafa Kemal Atatürk’ün emri ve Bakanlar Kurulu kararı ile 1935 yılında müzeye dönüştürülmüştür. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün verdiği talimat sonrası başlayan çalışmalar, 15 yıl sürer ve 1947 yılında tamamlanmıştır.

 

1996'da Dünya Anıtları İzleme listesine alınan Ayasofya Müzesi, aynı zamanda UNESO Dünya Mirası listesine alınmıştır. 50 yıllık, mimari hayranı İnşaat Mühendisiyim, Fatih Sultan Mehmet’in, hem Kariye’de hem Ayasofya’da Bizans döneminden kalan mozaiklerinin korunması için yaptıklarına, her zaman hayran kalmışımdır. Dünya kültür mirası olarak, günümüze ulaşan bu iki taşınmaz varlığın, tekrar camiye dönmesi, atalarımızın emanetini reddetmek olacaktır.

 

Ayasofya Müzesi ile ilgili bir anı;

 

         Atina içinde bulunan ve tapınak olmaktan çıkarılıp bir sanat anıtı olarak tutulan çok eski bir kiliseyi geziyorduk. Yapının sanat değeri ve tarihi üzerinde bilgi veren arkeoloji profesörü oradaki mozaiklerle Ayasofya’dakileri kıyaslama yaparken birdenbire sözünü keserek bana yöneliyor:

         “Ayasofya’yı müze hâline getireceğinizi duyduk, doğru mu?” diye soruyor. Aldığı olumlu yanıt üzerine, profesör gözlerini kilisenin yüksek kubbesine dikerek şu sözü haykırmaktan kendini alamıyor:

         “Bu Atatürk ne büyük insan, Yarabbim!” (Mehmet Ali Ağakay, Atatürk’ten 20 Anı, Ankara 1963, s. 37.)

 

Ahmet Gürel


Yorumlar

Yorum Yap

500