1950 yılında Ankara'da doğan inşaat mühendisi Ahmet Gürel, Türkiye'nin en zengin Atatürk arşivlerinden birine sahiptir. Gürel 1997'den günümüze 15 ayrı konu başlıklı 300'e yakın Atatürk fotoğrafları sergisi açmıştır.Gürel'in üçü Atatürk albümü olmak üzere; 14 kitabı, 6'sı Kıbrıs temalı 15 belgeseli vardır. Gürel 2012 - 2017 arasında İTK Uşakizade Köşkü Müdürlüğü'nü yapmıştır.
13 Kasım 1918 günü, İstanbul’a gelen Mustafa Kemal Paşa, kendisini karşılayan, yaveri Cevat Abbas’a, Boğaz’daki itilaf devletlerinin gemilerini göstererek; “Geldikleri gibi, giderler,” demiştir. İstanbul’da altı ay kalan Mustafa Kemal, sürekli olarak, arkadaşları ile yapacağı milli mücadeleyi tartışır. Onlardan destek alır.
29 Nisan 1919 günü, Harbiye Nazırı Şakir Paşa, Mustafa Kemal Paşa’yı, Bakanlığa davet ederek: “Türklerin Rumlara yaptığı baskıyı yerinde incelemek ve önlemek üzere Karadeniz Bölgesi’ne olağanüstü yetkilerle müfettiş olarak görevlendirildiğini” bildirir. 9. Ordu Müfettişliği görevine atanan Mustafa Kemal Paşa için bu görev bulunmaz fırsat olmuştur.
9 Mayıs 1919 günü, Mustafa Kemal Paşa, İsmet İnönü Bey’i evinde ziyaret eder ve kendisine şöyle der; “Ben Anadolu’ya yerleşinceye kadar, sen de bana yardım edeceksin ve iş başladığı vakit yanıma geleceksin!”
14 Mayıs 1919 günü, Mustafa Kemal Paşa, Sadrazam Damat Ferit Paşa’nın Nişantaşı’ndaki evine akşam yemeğine davet edilir ve Sadrazamla yeni vazifesi hakkında görüşürler. Sadrazam’ın yanından ayrıldıktan sonra Mustafa Kemal Paşa ile arkadaşı Cevat Paşa arasında geçen konuşma şöyledir:
“Bir şey mi yapacaksın, Kemal?”
“Evet Paşa’m, bir şey yapacağım!”
“Allah muvaffak etsin!”
“Mutlak muvaffak olacağız!”
15 Mayıs 1919 Perşembe günü sabahı, İngiliz, Fransız, ABD ve İtalyan gemilerinin koruyuculuğunda Yunanlar, İzmir’i işgale başlamışlardır. Yerli Rumlar, Yunan askerlerini bayraklarla karşılarken, en tehlikeli durum, İzmir Metropoliti Hrisostomos’un, “Türkleri öldürün” diye bağırması ile işgal, katliama dönüştürmesi olmuştur.
Başta İstanbul olmak üzere, birçok yerde işgali lanetleme mitingleri düzenlenir. Yapılan mitinglerde, Halide Edip ve Nakiye Elgül Hanım başta olmak üzere, birçok kadın hatip konuşmalar yapmışlardır. Bu tepkilerin ardından, Türk halkında ‘işgale karşı koyma’ şuuru uyanmış ve bölgesel direniş örgütleri kurulmuştur.
Mustafa Kemal, 15 Mayıs 1919 günü Bab-ı Ali’de hükümet büyüklerine veda ederken İzmir’in işgali haberi gelmiştir. Bir Bakan: “Sizce ne yapmamız icap edecektir, Paşa?” diye sorunca Mustafa Kemal: “Yiğitlik gösteriniz” cevabını vermiştir.
16 Mayıs 1919 günü, Sultan Vahideddin ile son defa görüşen Mustafa Kemal Paşa, annesiyle ve kız kardeşiyle vedalaşır.
Bandırma Vapuru’nun, Kız Kulesi açıklarında aranmasından sonra düşman zırhlıları arasından geçerek, İstanbul’u terk ederken, güvertede Mustafa Kemal Paşa, arkadaşlarına şunları söylemiştir: “Bunlar işte böyle yalnız demire, çeliğe, silah kuvvetine dayanırlar. Bildikleri şey yalnız madde! Bunlar hürriyet uğruna ölmeye karar verenlerin kuvvetini anlayamazlar. Biz, Anadolu’ya ne silah, ne cephane götürüyoruz; biz ideali ve imanı götürüyoruz!”
Mustafa Kemal Paşa, Bandırma vapuru kaptanına şu direktifi verir: “Düşman devletlerinin herhangi bir saldırısına uğramamak için sahile yakın bir rota tutunuz! Şayet kesin tehlike görürseniz gemiyi karaya, en yakın sahile oturtunuz!”
19 Mayıs 1919 sabahı Samsun’a varan Mustafa Kemal Paşa’yı, Kurmay Binbaşı Mahmut Ekrem Bey komutasındaki bir manga asker, “Hoş geldiniz Paşa’m” diyerek, karşılamıştır. Mıntıka Palas Oteli’ne yerleşen Mustafa Kemal Paşa’nın 9. Ordu Müfettişliğinin bayrağı otelin balkonuna asılır.
9. Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa, Doğu Anadolu ve Karadeniz bölgelerinin güvenliği ile ilgili raporların en kısa zamanda göndermesini, illerdeki ordu komutanlarından istemiştir. Mustafa Kemal Paşa’nın, ilk faaliyeti, Samsun ve çevresindeki asayiş problemleri ile ilgili incelemeler yapmak olur.
Muzaffer Komutan, Samsun’dan, Padişah’a gönderdiği yazıda; “İzmir’in Yunanlar tarafından işgalinin millet ve orduyu derinden üzdüğünü, ordunun ve milletin bu haksız tecavüzü hiçbir biçimde sindiremeyeceğini”, bildirmiştir.
Mustafa Kemal Paşa’nın, 21 Mayıs 1919 günlü raporunda, özetle şu hususlar dile getirilir: “Samsun ve çevresindeki Rumlara, Türklerin herhangi bir rahatsızlık ve baskı yapmadığı tespit edilmiştir, fakat Rum ve Ermeni çeteler bölgede hırsızlık ve bazen de adam öldürme türünden eylemler gerçekleştirmektedir.”
Samsun, bu tarihi ve önemli yolculukta; Mustafa Kemal Paşa’yı Anadolu’ya taşıyan bir şehir olarak Türk kurtuluş tarihinde gerçek yerini almıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun günleri 25 Mayıs 1919 tarihinde son bulmuştur.
Mustafa Kemal Paşa, Havza’ya doğru yola çıkar. Kavak eşrafına bir Müdafa-i Hukuk oluşturmaları yönünde telkinde bulunur. Oradan Havza’ya geçen Mustafa Kemal Paşa, Mesudiye Otelinde ağırlanır. Mustafa Kemal Paşa, Havzalılara, ülkenin içine düştüğü durumu anlatır ve hiçbir zaman umutsuzluğa düşülmemesi gerektiğini ve vatanın savunulması için derhal bir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurmaları gerektiğini bildirir. Havzalılar, 30 Mayıs 1919 günü, Milli Mücadelenin ilk mitingini düzenlerler.
Müttefik komutanlardan General Milne, Mustafa Kemal Paşa hakkında İstanbul Hükümeti’ne ültimatom vermesi üzerine, Savaş Bakanlığı da, Mustafa Kemal Paşa'yı acele İstanbul'a geri çağırır. İstanbul’a geri dön çağrısına uymayan Mustafa Kemal Paşa, bir genelge ile sivil ve askeri makamlara: "Millî bağımsızlığımız uğrunda bütün mevcudiyetimle milletle beraber sonsuza kadar çalışacağıma kutsal değerlerim üzerine söz veririm" demiştir.
Milli kurtuluş mücadelemizin başlangıcı olarak kabul edilen ve tarihimizde önemli bir yere sahip olan 19 Mayıs 1919’un ebedileştirilmesi için Samsun halkı, 1926 yılında ‘Gazi Günü’ olarak kutlanmasına karar verdi. 21 Haziran 1938 tarihinde; 19. Günü ‘Gençlik ve Spor Bayramı’ adını aldı. 1981 yılına gelindiğinde ise; 19 Mayıs “Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı” adını almıştır.
Atatürk’ün gençlere olan güvenini, makaleme alacağım, cümleleriyle bitireceğim.
“Ey yükselen yeni nesil! Gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve devam ettirecek sizsiniz.”
Öğretmenlere 1927 yılında şöyle seslenir:
“Gençliği yetiştiriniz. Onlara ilim ve irfanın olumlu fikirlerini veriniz. Geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız.”
1927 yılında Gençliğe Hitabesinde, gençliğe yine şöyle görev verir:
“Ey Türk Gençliği
Birinci vazifen, Türk İstiklalini, Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel senin en kıymetli hazinendir…”
Ahmet Gürel