Röportaj: Dilara İlayda Özsoy
Rolleriyle herkesi kendine hayran bırakan, unutulmaz karakterlere can veren biri. Ama neredeyse hepimizin en sevdiği rolü ortak. 1 Kadın 1 Erkek dizisinde Ozan karakterine can veren Emre Karayel ile konuştuk. İsminin hep başarılı işlerde olmasının sırrını ve hakkında merak edilen pek çok soruyu sorduk. Emre Karayel aslında bizden biri olduğunu bir kez daha gösterdi. Merak edilenler ve daha fazlası röportajımızda...
Emre Karayel'i sahnelerden ve ekranlardan tanıyoruz ancak gerçek hayatta nasıl biridir merak ediyoruz. Kendinizden bahseder misiniz?
Emre Karayel 1972 Kadirli Adana doğumlu. Terazi burcu erkeğiyim ve herhalde burcunun özelliklerini taşıyan biriyim. Dengesiz değil de karar vermek, sürekli karar değiştirmek, tarzımı çok fazla değiştirmemek özelliklerini taşıdığımı söyleyebilirim. Sevecen biri olduğumu söylerler. İyi bir insan olmaya çalışan biriyim. Hak yememeye özen gösteren, kimseyi üzmemeye hatta herkes günde iki dakika başkasını mutlu edebilirse dünyada hiçbir sorun kalmayacağına inananlardanım. Bunu çok önceden bir röportajımda daha söylemiştim. Bunun doğru olup olmadığını bilmiyorum ama bunun mümkün olabileceğini düşünmek bile kendimi iyi hissettiriyor.
"SEÇTİĞİM BÖLÜMÜN BENİ MUTLU EDİP ETMEYECEĞİ HAKKINDA HEP BİR ŞÜPHE DUYDUM"
Üniversitede iktisat eğitimi alırken bölüm değiştirip tiyatro okumuşsunuz. Bu ani değişikliğin sebebi neydi?
Biz liseden mezun olduğumuzda kutucuklarla insanlar kaderlerini mesleklerini belirliyorlardı. Sözel, sayısal ve eşit ağırlık şeklinde ayrılıyordu. Benim de bir üniversite kazanmam isteniyordu. Bu durum karşısında eşit ağırlığı seçtim ve iktisat kazandım. İsteneni yapmış oldum; ancak okula başladığım ilk günden beri seçtiğim bölümün beni mutlu edip etmeyeceği hakkında hep bir şüphe duydum. Bu aklımı kullanamadığım, matematik yapamadığım anlamına gelmiyordu.
Bir insanın kendine yapabileceği mutluluk sebebinin hayatı boyunca yapacağı mesleği sevmesi yapması olduğuna inanıyorum ve en büyük işkencenin de tam tersi olduğunu düşünüyorum. O yüzden de iktisat yıllarında tiyatro ile tanıştım. Öncelikle amatör olarak başladığım bu yolculukta hocalarım olsun arkadaşlarım olsun iyi olduğumu ve konservatuar sınavlarını denememi söylediler. İktisatta yıllar geçmiş olmasına rağmen riski göze aldım ve Bilkent Üniversitesi, Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi’ne gidip tiyatro sanatçısı olmaya karar verdim.
"İŞİMİ SEVEREK, AŞKLA YAPIYORUM"
Kariyeriniz okulu bitirmeden başlamış ve bu kariyere sürekli bir proje eklenmiş. Her sene bir projede isminizin yer alması ve olduğunuz her projede isminizden bahsettirmenizin sırrı nedir?
Bir önceki soruda vermiş olduğum yanıta benzer aslında. Her ne mesleğe sahip olursanız olun, dilerseniz ayakkabıcı olun isterseniz kasap olun, mesleğinizi aşkla sevgiyle yaparsanız işinizde en iyisi olursunuz. Ve ben de işimi severek aşkla yapıyorum. Elimden gelenin en iyisini ve daha fazlasını yapmaya çalışıyorum. Baktığınızda kendimi beğenmediğim çok yer oluyor; ancak en iyisini yapıyorum.
Testesteron oyunundaki rolünüzle Afife Tiyatro Ödülleri'nde en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülüne layık görüldünüz. Rolünüzden ve ödülü almanızı sağlayan performansınızdan bahseder misiniz?
Testesteron oyun atölyesiyle yaptığımız sevgili Kemal Aydoğan'ın rejisiyle oynadığımız 7 erkek oyunuydu. Benim hayatımda çok özel yeri olan bir oyundur. Beş sene boyunca kapalı gişe oynadık ve hâlâ daha oyunu izleyenler Testesteron'dan bahsederler... Rolümse bir bateristti. Saçma bir aile, düğünde çalan baterist ve düğünde kalakalmış bir bateristti. Benim için çok özel bir ödül olan Afife Jale Ödülü’nü almama sebebiyet verdiği için de ayrıca özel bir yeri vardır Testesteron'un.
"BİR DÖNEME DAMGASINI VURAN OZAN KARAKTERİ"
Şimdiye kadarki en unutulmaz rolünüz hangisiydi? Nedenleriyle anlatır mısınız?
Tiyatrodan bahsediyorsanız bunun cevabını vermem çok zor. Tüm rollerimi severek ve keyifle oynadım. Tiyatrodaki rollerim konusunda hep şanslı oldum. Hep iyi ekipler ve iyi oyuncularla oynadım. Geçmişte de böyleydi, eskiden oynadığım tüm isimler bugünlerde herkesin bildiği isimler. Dolayısıyla şu rolü daha çok sevdim diyemiyorum. Hani bir söz vardır ya herkes söyler "bizim çocuğumuz gibi" hakikaten öyle. Ancak dizi filmden bahsedecek olursak 1 Kadın 1 Erkek'te olan Ozan karakteridir. Ozan karakterinin hem ben de hem de Türk seyircisindeki yeri çok farklıdır. Yoksa hepsi de çok sevdiğim karakterler, ayırmak zor.
"DOĞAL OLMASININ ÇOK BÜYÜK ETKİSİ VARDI"
1 Kadın 1 Erkek'in günümüzde hâlâ güncel kalmasının sebebi ne sizce?
Herkesin bildiği gibi konu olarak kadın erkek ilişkilerini işledik orada. Her zaman bize çok uyuyordu. Kadın/Erkek konuları evde yaşanan, dışarda yaşanan olaylar kültürler ve inanışlar dışında dünyanın her yerinde aynıdır. O yüzden de 9 sene sürdü. Biz ilk başladığımızda çocuk olanlar 17-18 yaşlarına geldiler ve onlar izlediler. Bu böyle böyle elden ele geçen bir bilgi gibi olmaya başladı. Büyüyenler bunu keşfediyor ve "böyle bir dizi vardı" diyorlar. Bu şekilde devam ilerlemesinde, doğal olmasının çok büyük etkisi vardı. Tabii partnerim Demet Evgar'ın da yapımcımız Müge Turalı'nın da çok büyük etkisi var. Senaristlerimizin de keza öyle... Çok güzel bir dünya yarattılar biz de bunu iyi değerlendirdik. Bütünüyle çok güzel bir işti. Ve bundan dolayı galiba hâlâ en çok izlenenler arasında.
"BU KONUYLA İLGİLİ KİMSENİN FİKRİ YOK"
Kadın erkek ilişkilerini ele aldığınız tiyatro oyunlarında ve TV programlarında sizi izledik. Peki siz kadın erkek ilişkilerini nasıl yorumluyorsunuz?
Aslında bu konuyla ilgili kimsenin fikri yok, sadece durumlar var. Bu işin doğrusu yok. Oksimoron oyununda da bunu anlatıyorum hatta. İki farklı kromozom, iki farklı bakış açısı, iki farklı cinsiyet... Rahmetli Haydar Dümen bile tamamıyla bunu çözemedi. (gülüyor) Şunu diyorsanız, 30.000'e yakın skeç çektik ve evde sorun yaşamıyoruz zannediyorsanız bu böyle bir şey değil. Sonuçta kadın ve erkek çok farklı bir mekanizma.
"İZMİR SEYİRCİSİNE OYNAMAK BİR BAŞKA OLUYOR"
Pandemi sebebiyle tiyatroya uzun bir ara vermiştiniz ve dönüşünüz de "Erkek Aklı -Oksimoron" oyunu ile oldu. Erkek Aklı'ndan biraz bahseder misiniz?
Ne yazık ki hepimiz bu sebepten ara verdik. Erkek aklı, Robert Dubac'ın tek kişilik açık biçim bir oyunu. Biz bu oyunu Tatbikat Sahnesi ile oynamaya başladık bu oyunu ve oyunu bana Erdal Beşikçioğlu getirdi, iyi ki de getirmiş. Daha sonra araya pandemi girdi, Tiyatrolar durdu Her şey durdu resmen hayat durdu o dönem. Şimdi Tiyatro Yeniden olarak devam ediyoruz ve Erdal Beşikçioğlu da bize devretti sağ olsun... Kadın erkek ilişkilerini, erkek aklı ile irdeleyen bir oyun. Seyircimiz de çok keyif alıyor. Bu oyunu her yerde oynamak çok güzel oluyor ama hakikaten İzmir seyircisine oynamak bir başka oluyor.
Peki sizce kadınlar ne ister?
Erkek Aklı'nın da mantığı bunun üstüne kurulu ve bulunamıyor. (gülüyor)
Pek çok role hayat verdiniz. Kariyerinizin en üst seviyesinde hangi rolü canlandırmak isterdiniz?
Bu benim hayalini kurabileceğim bir şey değil. Rol beni zorlasın, rol beni, ben rolü büyüteyim isterim. Rol değil de teknoloji ilerliyor artık meta words dünyasına geçmeye başlıyoruz. Orada enteresan gösteriler yapılabilir ve ileride böyle bir gösteri hayalim var. Eğer gerçekleştirebilirsek ilerleyen günlerde ayrıntıları konuşuyor oluruz. (gülüyor)
Birlikte çalışmak istediğiniz dünya çapında bir yönetmen var mı?
Aslında çalışmak isteyeceğim yerli yabancı birçok yönetmen var. Bence yabancı sinema bize çok uzak ama hayal kurmak bedava. (gülüyor)
"EŞİM GİZEM İLE BU SÜRECE TANIKLIK ETMEK BENİ ÇOK MUTLU ETTİ"
Yakın zamanda baba oldunuz. Taze ebeveyn olarak yaşadığınız hislerden ve hayatınızda olan değişikliklerden bahseder misiniz?
Ben aslında baba olma sürecine girdikten sonra çok tuhaf 10 gün yaşadım. Annesi Gizem ile doğmak için hastaneye giderken babamı yoğun bakıma yatırdık. Can doğdu ve ardından babamı kaybettik. Onu bekliyordu zaten, gördü ve bizler hepimiz başındaydık... Ateş düştüğü yeri yakıyor. Baba çok değişik bir güç insanın arkasında, gidince anlıyorsunuz. Bebek çok değişik bir mucize, çok özel bir şey. Eşim Gizem gibi doğru bir anneyle buna tanıklık etmek beni çok mutlu etti. Bu zamanda babamı kaybettiğim için daha da farklı bir düşünceye sahip oldum. Daha çok hayatta kalayım derdine düşüyor insan. Daha çok onunla vakit geçireyim, daha çok onun yanında olayım, bana ihtiyacı olduğunda yanında olabileyim diye. Hem korku diyelim hem de amaç ortaya çıktı. Bu da beni pozitif yönde motive etmeye başladı hayata dair. Zaten bebek kokusu yetiyor. Tatlı da bir bebek. (gülüyor)
"OLMAZSA OLMAZIMIZ CAN "
Sosyal medyadan takip eden sevenleriniz aile yaşantınıza, ev hallerinize hâkim. Sizin evin olmazsa olmazları nedir?
Şu an tabii ki bebek bezi. :) Kedimiz Safiş’le araları oldukça iyi. Bundan sonra hayat onun için kurulu, evdeki tüm denklemler onun için yapılıyor. Olmazsa olmazımız Can, o da bezden geçiyor. :) Evin havasını ve kokusunu değiştirdi herkes için.
Son olarak Ege Life okuyucularına ve sevenlerinize neler söylemek istersiniz?
İzmir'i İzmir'in halkını ve doğasını çok severim. İzmirlinin tiyatroya olan ilgisini de çok memnuniyetle karşılıyoruz ve çok mutlu oluyoruz. Bir ben değil buraya gelen tüm tiyatrocu arkadaşlarım buradan çok büyük keyifle ayrılıyorlar. Bu keyfin hiç bitmemesini temenni ediyor ve yazın görüşmek üzere diyorum.