Röportaj: Dilara İlayda Özsoy
Ekranlarda görülen kişiler insana hep uzak gelir; ancak Ayçe Abana buna dahil değil. Onu tanıdığınızda sanki uzun zamandır tanışıyormuşsunuz gibi rahat ettiğiniz biri. Yaptığı ve az bilinen birçok harika iş daha fazla duyulmalı demekten kendinizi alamıyorsunuz. Ayça Abana anlattı biz dinledik, merak edilenler ve daha fazlası röportajımızın devamında. Keyifli okumalar...
“KİŞİNİN KENDİNİ EĞİTMESİ KOLAY OLMUYOR"
Ayçe Abana nasıl biri? Bize biraz kendinizi anlatır mısınız?
Deli gibi disiplinliyimdir ama bir o kadar da hayatın renklerinde kaybolabilirim. Biraz farklı anlarım farklı uçlarım var evet ama korkmayın, tümü dengede. :) Aklım başıma geldiği andan itibaren yıllarca eğittim kendimi. Kişinin kendini eğitmesi kolay olmuyor, kendine çok çabuk şımarabiliyorsun, vazgeçebiliyorsun, çok kızıp uzaklaşıyorsun kendinden bazen ama oldu. Eğitimli biriyim kısacası.
“ÇOCUKLARI ÇOK DAHA FAZLA SANATLA BULUŞTURMALIYIZ”
Sanatla bütün bir ailenin mensubu olmak hayatınızı nasıl etkiledi?
Ben herkesin evinde bütün gün müzik dinlenir, şarkı söylenir, dans edilir ne bileyim müzik aletleri bulunur, tiyatro anekdotları konuşulur sanıyordum. Meğer öyle değilmiş… Üniversiteye başladığımda, hayatında evinde hiç müzik dinlememiş arkadaşlarımla tanışınca bu durum bende şaşkınlık yaratmıştı. Sanatla bütün bir aileye doğunca sanıyorsun ki sanat insanların günlük yaşamının bir parçası. Benim öyle oldu açıkçası. Şimdi düşünüyorum ki, iyi olmaya çalışan insanlar yetişsin istiyorsak, çocukları çok daha fazla sanatla buluşturmalı, yaşamlarının ayrılmaz bir parçası hâline getirmeliyiz.
“BECEREMEYECEĞİMİ DÜŞÜNDÜĞÜM 2 ŞEY VAR:
BİRİ MATEMATİK PROBLEMİ, DİĞERİ İSE BESTE YAPABİLMEK”
İzmir 9 Eylül Üniversitesi’nde Müzik okurken Oyunculuk Bölümü’ne geçmişsiniz. Bu kararınız karşısında tüm hayatınız buna göre şekillenmiş. Müzik okumaya devam etseydiniz nasıl olurdu? Kararınızda pişmanlık yaşadınız mı?
Müzik bilimlerinde okumak bana çok şey kattı ama iyi ki oyunculuk bölümüne geçmişim. Çünkü mezun olduğum sanat dalında hepsiyle ilgilenmek, hepsini öğrenmeye çalışmak zorunda kalıyorsun. Müzik bölümünden mezun olsaydım, kesinlikle bir dizide başrol oynuyor olabilirdim de şu an. :) Biliyorsun bizde böyle. Başrollerin çoğu oyunculuk mezunu değil, okul mezunları genelde yardımcı roller oynarlar. :) Harika yakışıklı bir başrol ve yanında iyi bir oyuncu kullanılır bizde. Hayatımda beceremeyeceğimi düşündüğüm 2 şey var biri matematik problemi çözmek, diğeri ise beste yapabilmek. Müzik bölümünden mezun olsaydım muhtemelen beste de yapabiliyor olurdum, bak bu iyi olurdu. Mesela bir çocuk oyunu şarkım var ve berbat bir beste bence. :) Kısacası kararımı her gün daha da doğru buluyorum.
İlk kez ekranda kendinizi izlediğinizde ne hissettiniz?
Kendimi ekranda ilk kez izlediğimde hiç değişik bir şey hissetmedim. Babam çok meraklı bir insan olduğu için küçüklüğüme dair çok fazla video kayıt var. Zaten çok görmüştüm kendimi ekranda, alışkındım yani. :) Tabii profesyonel hayata geçince ise durumda şöyle bir değişiklik oldu, izlediğim her karede oyunculuk eleştirisi yaptım. Neler iyi, neler kötü, yanlışlar ve doğrular neler, neye daha fazla çalışmam lazım? Sürekli analizle geçti özellikle ilk zamanlar.
“PÜF NOKTALARINDAN BİR DİĞERİ, DOĞRU EĞİTMENİ SEÇEBİLMEKTİR”
Oyunculuk kariyerinizin yanı sıra oyunculuk eğitmenliği de yapıyorsunuz. Hem oyuncu hem de eğitmen olarak oyunculuğun püf noktalarından bahseder misiniz?
Hmm… Bu bayağı 4 yıllık bir eğitim konusu. En az 4… Oyunculuğun püf noktaları diye siteler veya kurslar var ya, mesela, hah, oyunculuğun en önemli püf noktası orada anlatılanları yememek bence. :) Size sahne üzeri ve kamera önü oyunculuk öğretelim, diyorlar mesela, çok gülüyorum ben buna. Sahne arkası, kulis yanı, kamera önü, ışıkçının sol tarafı oyunculuk eğitimleri de veriliyor mu acaba bu kurslarda? Şöyle ki oyunculuk yöntemi bellidir. Kamera için kısaca belli kurallar vardır minimize edeceğin ve temel eğitim ayrılabilecek bir konu değildir. Oyunculuk eğitiminin en önemli püf noktalarından bir diğeri, doğru eğitmeni seçebilmektir. Bu baya meşakkatli bir konudur. Özellikle televizyonda görülen her kişi için ‘usta oyuncu’ denilen bu zamanda, ustalıklı oynayanları ayırt edebilmek işin ilk ve en önemli adımıdır. Buradan başlar kişinin oyunculukla ilgili eğitimi. Doğru eleştiri yöntemi, bakış açısı, düşünme yöntemi üzerine kafa yorması gerekir bu konuda kişilerin. Bunun için de tabii büyük zamanını bu işe, gözleme, bilgi edinme çabasına ayırmalı insanlar. Bir diğer püf noktası ise; oyunculuk eğitiminin birçok eğitimden oluştuğunun bilincine varılması. Resim, müzik, mimari, tarih, coğrafya, psikoloji, dans, sosyoloji, astrofizik…vb, gibi pek çok disiplin ile ilgilenip bilgi edinilmeye çalışılmazsa oyunculuk eğitimi eksik kalacaktır.
Oyuncu eğitmenliğinizi herkesin ulaşabileceği platforma, YouTube’a taşımışsınız. YouTube’da nasıl ilerliyor? Geri dönüşler nasıl?
Samimi olmam gerekirse YouTube harika ilerlemiyor. Bir olayı yok. Yani tanınmış astrolog bilmem kim değilim ki açıp açıp beni milyonlarca izlesinler. Az ve öz kişi de bir yerden sonra tepki alamazsanız canınızı sıkıyor. O kişilere de üzülüyorsun. Bekliyorlar. Senden video bekliyorlar sen de sıkıntılı yapmışsın. Olmuyor. Bana etikten uzaklaşmadan, sansasyonel bir yaklaşımla oyunculuk anlatabileceğim birtakım fikirler bulursanız ne güzel olur. Düşünelim bu konuyu benim için. :)
Şimdilerde İngiltere’de yaşıyorsunuz. Culture Club London adında bir tiyatro kurmuşsunuz. Orada neler yapıyorsunuz?
Culture Club London adından da anlaşılacağı gibi bir kültür kulübü. İçinde tiyatro, konuşma sanatı tekniği, müzik, ses eğitimi, piyano eğitimi, müzikal eğitimi gibi pek çok birimin bulunduğu bir kulüp. Bundan dolayı çok mutluyuz çünkü elimizdeki bilgiyi paylaşmanın en harika yolu bu. Bütün dünyadan insanlarla çalışabiliyoruz. Daha çok zoom üzerinden olduğu için mekân sıkıntımız olmuyor. Harika bir araştırma mecrası benim için. Henüz doktora tezimi vermediğim için çalışma saham özellikle pandemi süresinde inanılmaz kısıtlanmıştı. Oysa şimdi geniş bir yelpazede tezimi hazırlıyorum. Bir kitap hazırlığındayım yine oyunculuk yöntemleri ile ilgili. Culture Club London ileride, coronavirüs salgını etkileri yok olmaya başladığında fiziki olarak da eyleme geçecek harika bir okul olma yolunda ilerliyor. :)
Türkçe oyunlar mı, yabancı dilde oyunlar mı oynuyorsunuz?
Şu anda Türkçe oyunlar çalışıyoruz. Ama çalışma stilimize göre hangi dili bilen insan izlese anlayabileceği ve duygusunu paylaşabileceği oyunlar bunlar. İleride tabii ki çevirilerini de oynayıp, oradan da birçok çıkarımda, analizde bulunacağız.
“YUNUSCAN KAYA İLE GELECEKTE DE BİRLİKTE GELECEK PLANLARI YAPMAK VAR”
Aynı zamanda Queen Tribute Show ile sizi sahnede de görüyoruz. Yunuscan Kaya ile birlikte güzel işler yapıyorsunuz. Gelecek planlarınızdan bahseder misiniz?
Yunuscan Kaya ile birlikte gelecek planlarımızda, gelecekte de birlikte gelecek planları yapmak var öncelikle. :) Yunuscan harika bir insan ve aynı zamanda harika bir sanatçı. Bu yönü ile beni inanılmaz derecede tamamlıyor, besliyor. Queen Tribute Show- A Kind of Vision ‘ı İngiltere’de gerçekleştirmemiz için özellikle İngiliz dostlarımız çok fazla ısrar ediyorlar. Çünkü Dünya üzerinde ortalama 50 Queen Tribüte grubu aktifse bunların içinden yalnızca Yunuscan Freddie Mercury’e ait özelliklere sahip, Piyano çalış biçimi, sesini kullanma becerileri ve tabii ki Freddie Mercury Show için sahneye taşıdığı tüm hareket ve dans şovu açısından bir numara. Bunun için ön çalışmalarımız devam ediyor. Bizim ikili grubumuz DeepBlue ile pek çok yerde sahne şovumuzu yapıyoruz. Bu grupta ise Dünyaca ünlü müzikaller, müzikli tiyatroların şarkıları, Broadway, Hollywood ve Yeşilçam klasiklerini seslendiriyoruz. Benim asıl branşım müzikal oyunculuğu olduğu için en keyif aldığım işlerden biri bu. :) Bunların dışında da tiyatro bağlantılarımız var, önümüzdeki sezon oynayacağımız oyunlardan Venüs Art Academi ile ortak çalışmamız ‘Şeytan Tüyü’, kendi oyunumuz ‘Anna Karenina’ ve ‘Veronika’nın Dünyası’ devam ederken, çocuk oyunları sahneleyeceğim. Özellikle İngiltere’deki çocuklarımız aşırı derecede hevesliler ve pandemi büyük boşluklar açtı bu sahada. Çocuk Tiyatrosu alanını dolduracağız. Tabii Yediveren Yayınları tarafından basılan Çocuk Oyunlarım’ı da pek çok yerde sahneleyeceğiz. Çok işim varmış ya çalışmam lazım, bitiriyorum artık röportajı :)
“KARANLIK TARAFA GEÇMEK KOLAY, ÖNEMLİ OLAN AYDINLIK TARAFTA KALABİLMEK”
“Veronika’nın Dünyası” adında, Paulo Coelho’nın “Veronika Ölmek İstiyor” kitabından uyarladığınız bir oyununuz var, hem yönetmen hem oyuncusunuz. Nasıl bir tecrübeydi, bu oyunun sizdeki etkileri nasıl?
Veronika’nın Dünyası çok ilgi gören bir oyun oldu. Nedeni ise hepimizin son zamanlarda yaşadıklarımızı bize başkasının aynasından anlatmasıydı. Karanlık tarafa geçmek kolay, önemli olan aydınlık tarafta kalabilmek ve kendi hayatının, seni sevenlerin jedi’ı olmak. Bana en büyük etkisi, insanları daha fazla ve dikkatli bir şekilde dinlemem gerektiğini öğretmesi oldu. Genelde son dönemde söylediklerimizin arkasında gizlenen koskoca bir dünya var ve deepweb gibi oradan söylenenler çok gerçek. Satır aralarını okumalıyız kim ne ders desin. Bazen hınç dolu bir gülümsemenin aslında tam bir yardım çağrısı olduğunu öğretti bana Veronika’yı yazmak, yönetmek ve oynamak.
Tekrar sergilemeyi düşünüyor musunuz?
Tabii ki. Veronika’nın Dünyası, zaman ve mekâna bağlı olmayan her açıdan evrensel bir oyun, tabii ki yeniden oynanacak. :) Veronika iyice büyümeden başlasak iyi olacak sanırım. :)
“SUSUZLUK VE HAYALSİZLİK GELECEĞİN EN BÜYÜK FELAKETLERİ”
En beğendiğiniz yazar ve kitabı nedir?
En beğendiğim kitap Trevanian’ın Şibumi’sidir. Bunun dışında bin beş yüz tane daha var tabii. :)
Son olarak Ege Life okuyucularına ve sevenlerinize neler söylemek istersiniz?
Ege Life’a teşekkür ederim öncelikle beni merak ettikleri için. :) Çok merak edilecek sansasyonlarım olmamasına rağmen bu merakınız beni çok mutlu etti. Okuyucularınıza söyleyeceğim şu: Eğer bu röportajı arada sıkılıp bırakmadıysanız tam buraya kadar okuyup geldiyseniz, sizi seviyorum. :) Birbirimizin değerini bilelim; ki ben şu anda sizinkini biliyorum. Lütfen hatalar yapmaktan çekinmeyin ve hayaller kurun. Hayal kurmanın unutulduğu bir dünya susuzluk etkileri kadar yaşamaktan yoksun bırakacaktır insanları. Susuzluk ve hayalsizlik geleceğin en büyük felaketleri bana kalırsa. Hayal kurabilen insanlık, medeniyetleri, devrimleri, bilimsel buluşları ve özellikle sanatı yarattı. Yaratım hepimizin içinde yeter ki içimizi görmeye çalışalım. :) Sevgiler.