Hamam Kültürü ve Mimarisi

31 March 2018
Lâl DALAY

Lâl Dalay, 11 Eylül 1996 yılında İzmir’de dünyaya geldi. 2014 yılında Tevfik Fikret Anadolu Lisesi’nin bitirdi, lise döneminde Fransızca ve İngilizce eğitimi aldı. 2019 yılında İzmir Ekonomi Üniversitesi İç Mimarlık Bölümü’nü birincilik ile bitiren Lâl Dalay, şu anda yüksek lisans eğitimine İstanbul Teknik Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü’nde devam etmektedir.

Hamam Kültürü ve Mimarisi

  • 31 March 2018
  • 3318 Görüntülenme
  • YORUM


HAMAM KÜLTÜRÜ VE MİMARİSİ


Hamamın tarihi Romalılara kadar uzanır. Roma dönemindeki hamamlar, Osmanlı hamamlarından birçok yönden farklıdırlar. Romalıların hamamları halkın ortak olarak kullandığı spor merkezi (Gymnasium), kütüphane gibi başka yapılarla da birleşerek oluşmuş mimari yapılardır. Roma hamamları, birçok fonksiyonu içinde barındırmaktaydı. Örneğin; ilk olarak Apodyterium yani soyunma odalarının olduğu bölge, bu aşamadan sonra girilen ılık hacim ve bu odanın takibinde sıcak hacme geçilirdi. Sıcak odadan yani Calgarium’dan çıkıldıktan sonra ise soğuk su ile yıkanılan alan ya da havuz bulunurdu. Roma’da hamamlar, adeta sağlık merkezi olarak işleyen merkezler olduğu için, temizliğin yanı sıra Palestra adı verilen jimnastik yapılan alanlar da mevcuttu.





Isıtma sistemi ise döşeme altındaki boşluklarda ve duvar içlerindeki borularda dolaşan sıcak hava ile sağlanıyordu. Roma hamamlarından sonra bu tekniğin Bizans ve Türk hamamlarında da aynı şekilde kullanılmasına devam edildi. Hipokost sistemi olarak da adlandırılan bu sistem, genel olarak halka açık hamamların ısıtılmasında kullanılsa da soğuk aylarda evlerin ısıtılmasında da kullanılmıştır.





Romalılardan Osmanlıya, oradan da Türk kültürüne yansıyan önemli bir yeri var hamamların tarihimizde. Roma’da hamamlar zengin ve fakirlerin birlikte sosyalleştiği mekânlardı; bizim kültürümüze de aynı şekilde sosyalleşme ihtiyacını karşılayan bir mekân olarak yansımıştır. Özellikle Osmanlı döneminde günlük yaşamın vazgeçilmezi olmuş bir sosyalleşme aracıdır. O dönemde hamamların bu kadar önemli bir sosyalleşme merkezi olmasının sebebi hamamların, İslami kurallar sebebiyle erkeksiz dışarıya çıkamayan kadınlar için sadece kadınların girebildiği bir alan olmasıydı. 





Osmanlı döneminde, hem kadınlar hem de erkekler yıkanmak için hamama giderlerdi; fakat bunun yanı sıra ‘gelin hamamı’, ‘damat hamamı’ ve ‘kırk hamamı’ gelenekleri de hamamlarda gerçekleşen sosyal etkinlikler olup günümüze kadar gelebilmişlerdir.





Türk hamamları, temelde antik dönemdeki hamamlarla benzer şekildedir. Soyunmalık, Soğukluk, Sıcaklık ve Halvet bölümlerinden oluşur. Ancak mimarî açıdan İstanbul hamamları özel bir grup oluşturmaktadır ve en büyük özellikleri büyük çoğunluğunun çifte hamam olarak inşa edilmiş olmalarıdır. Kadınların ve erkeklerin ayrı kısımlarının olduğuna işaret eden bu mimarinin bir başka yönü, iki ayrı bölümün kapılarının aynı yere baktırılmamasına gösterilen özendir.





Hamamlar, kullanım şekillerine göre özel/genel olarak sınıflandırıldığı gibi aynı zamanda tek ve çift olarak da sınıflandırılır. Tek hamamlar, erkekler için yapılmış olan hamamlardır fakat bazı saatlerde kadınların da kullanımına açılırlar. Çifte hamamlarda genellikle erkekler kısmı kadınlar kısmından büyük tutulmuştur. Özel hamamlar köşk, konak, kışla, saray ve tekke hamamları gibi sınırlı sayıda insanın kullanımına sunulmuş ve hacimleri buna göre boyutlandırılmış küçük ölçekteki tek hamamlardır. 




Hamamlarda aydınlatma; birçok yapıda olduğu gibi gün ışığı ile doğal aydınlatma ile sağlanır. Mahremiyetin ön planda olduğu ve ısı kaybının en azda tutulması gereken yapılar olduğundan dolayı genelde kubbelerde bulunan fil gözü adı verilen cam kaplı açıklıklar ile sağlanır. Türk hamamları, fonksiyonları dolayısıyla dışa kapalı yapılar oldukları için genelde dış cepheleri gösterişsiz tasarlanmıştır. Hamam kompozisyonlarında soyunmalık kısmının kubbesi egemendir. 





Sıcaklık kısmı hamamın en sıcak ve buharlı yeridir. Ortamın buharlı olmasının bir sebebi de sıcak su deposundan halvete açılmış pencereden gelen buhardır. Bu alanda insanlar sıcak bir ortamda rahatça yıkanabilirler. Halvet ve sıcaklık alanlarında kimsenin oturmaması için oturma bölgesinden 15-20 cm yükseltilmiş kurnalar bulunur ve içine su doldurulup bir tas ile dökülerek yıkanmak için kullanılır. Göbek taşları hamama gelen müşterilerin üzerine yatıp terlediği, masaj yaptırdığı mermerden dikdörtgen veya çokgen formlarındalardır ve yerden 40-50 cm kadar yükseltilmişlerdir. 





Hamamlar, geçmişten günümüze temizlik amacının yanı sıra sosyal olarak da önem kazanmış mimari yapılardır. Roma hamamlarından elde edilen bilgiler doğrultusunda inşa edilen Türk hamamları, İslami kurallar ile şekillenerek değişikliklere uğrayıp günümüzdeki halini almışlardır. Her ne kadar günümüzde hamam kültürü eskisi gibi devam etmese de hâlâ özel etkinlikler ve turistik amaçlar ile restore edilip varlığını sürdürmektedir.

Lâl DALAY

01.04.2018


Yorumlar

Yorum Yap

500